16 Temmuz 2014 Çarşamba
Edge Of Tomorrow (2014)
Yönetmen: Doug Liman
Oyuncular: Tom Cruise, Emily Blunt, Brendan Gleeson, Bill Paxton, Jonas Armstrong, Tony Way, Kick Gurry, Franz Drameh, Dragomir Mrsic, Charlotte Riley, Noah Taylor
Senaryo: Christopher McQuarrie, Jez Butterworth, John-Henry Butterworth
Müzik: Christophe Beck
İnsanlık, "Mimik" olarak bilinen bir uzaylı ırkı ile savaş halindedir. İnsanlar mimiklerle mücadele etmek için özel tasarım zırhlarla mücadele etmektedirler. ABD Ordusu Basın Bölümü sorumlusu Binbaşı William Cage (Tom Cruise) ise, sivil hayatında bir reklamcı olmasının getirisiyle ordu ve orduya katılma, moral motivasyon sağlama yönünde medyatik pazarlama çalışmaları yapmaktadır. Londra'ya bu tip bir görev için gittiğini sandığı sırada General Brigham (Brendan Gleeson) tarafından rütbesi düşürülerek er olarak cepheye gönderilir. Hayatında hiç savaş görmemiş ve asker olmaktan memnun olmayan Cage, intihardan farksız görünen Fransız sahilindeki ilk görevinde kısa süre içinde uzaylılar tarafından öldürülür. Ama ölmeden önce mimiklerden bir Alpha'yı öldürmüş, onun kanı Cage'in vücuduna karışmıştır. Ölür ölmez tekrar cepheye gönderildiği ilk ana geri dönen Cage, Alpha ile doğrudan fiziksel temasta bulunduğu için bir zaman döngüsünün içine düşmüş, her ölüşünde zamanı sıfırlayıp tekrar aynı kabus gününü yaşamak durumunda kalmıştır. Bölüğündeki kimseye de derdini anlatamaz.
Fakat öldükten sonra her geri dönüşünde Cage gittikçe daha sert, zeki ve tecrübeli bir asker olur. Kendini geliştirerek mimiklere karşı koymaya başlar. Bu arada ölmeden önce cephede ilk günden beri gördüğü Özel Kuvvetler askeri Rita Vrataski (Emily Blunt), Cage'in bu durumunu anlayınca, yeniden uyandığında kendisini bulmasını ister. Herkesten daha fazla uzaylı öldürdüğü için orduda bir kahraman olarak tanınan Rita da bir dönem aynı şeyleri yaşamış, ama bir kan nakli sonrasında bu gücünü kaybetmiştir. Cage ve Rita, Cage'in ölümüyle sıfırlanan zaman yüzünden sürekli aynı günü yaşamasını bir avantaja dönüştürüp uzaylı istilasını önlemeyi planlarlar. Ama mimikleri kontrol eden çok daha güçlü bir Omega vardır ve onun alt edilmesi gerekmektedir.
Hiroshi Sakurazaka'nın "All You Need Is Kill" romanından Jez Butterworth, John-Henry Butterworth ve Christopher McQuarrie'ın uyarladığı Edge Of Tomorrow, kendisi hakkındaki eleştirilerin hemen hepsinde adı geçen Harold Ramis'in komedi başyapıtı Groundhog Day'i ve Duncan Jones'un başarılı filmi Source Code'u çağrıştıran konusunu sürükleyici bir anlatım, zehir gibi bir kurguyla ele alarak, önyargıların aksine taklitler ve klişeler silsilesi olmaktan kendini sıyırabilen bir film. Tabii Amerikalıların dünyayı kurtarma fikri çatısı altında şekillenen bir kısım aksiyon klişesini barındırdığı, buna bağlı olarak finaliyle de genel olarak seyirciyi ikiye böldüğü gerçeği de ortada. Yine de önümüzde bir Roland Emmerich safsatası yok kesinlikle. Hatta The Usual Suspects'ten bu yana dört dörtlük bir senaryoya adını yazdıramamış (ve muhtemelen yazdıramayacak!) Christopher McQuarrie'ın Butterworthler ile birlikte Sakurazaka romanını başarıyla uyarladığı söylenebilir. En basitinden, zaman döngüsüne hapsolan karakterlerini Groundhog Day ve Source Code gibi iki farklı türde çok iyi işlemiş filmleri beğenen kitleyi memnun edebilecek bir film. Üstelik aksiyon, dram, bilim kurgu, macera yanında kasten olmak istemediği halde mizahi anlara da sahne olan bir film Edge Of Tomorrow.
Kabul etmek gerekir ki hep aynı günü yaşama fantezisi bir senaristin ağzını sulandıracak derecede sınırsız malzeme içeren bir durum. Ama Groundhog Day, Source Code ve Edge Of Tomorrow, bu malzemeyi hoyrat kullanmayan, kendi komedi, bilim kurgu, gizem, aksiyon ya da romantizm amaçlarına hizmet ettirecek ölçüde dizginleri elinde tutan yapımlar. Bunu yaparken, bu eşsiz fantezinin tüm eğlenceli, stresli, çıkarcı ve nihayetinde sıkıcı yanlarına değinmeye çalışıyorlar. Tabii esas mesele hem bu döngü içinde kalıp dağılmamak, hem de amaçladığı şeyleri gerçekleştirebilmek için ilerleme kaydetmek. Edge Of Tomorrow'un dünyayı kurtarma teması kör göze parmak militarizme veya milliyetçi hezeyanlara kurban edilmiyor. Bu döngü fantesizi, mimiklerin olağanüstü planlarının keşfedilmesi, Cage'in kazandığı zaman sıfırlama avantajının Rita ve Cage ile birlikte bu planları bozmaya ve çözüm üretmeye çalışması amacına hizmet ediyor. Haliyle Rita ve Cage'in deneme yanılmaları için geniş bir oyun sahası açılıyor. Böylece film bu döngüye hapsolmak yerine Cage'in tekrar izlediğimiz günlerini aşama aşama kırparak, harika bir kurguyla temposunu hep yüksek tutup ilerleme kaydetmesini biliyor.
Cage'in kurt bir reklamcı, çıkarcı bir işadamı, korkak bir asker kimliğinden, içine düştüğü bu döngü sebebiyle yavaş yavaş insan ırkının tehlikede olması yüzünden sorumluluk sahibi, cesur ve becerikli bir savaşçıya dönüşme süreci akıcı biçimde işliyor. Zira bu dönüşümü yansıtabilmek için senaristlerin elinde her türlü hatanın, beceriksizliğin telafi edilebileceği, ona göre planların yapılabileceği, bilim kurgu türüyle sağlam bir kimya oluşturmuş bir zaman döngüsü oyuncağı mevcut. Film bu oyuncağı genel olarak dünyayı kurtarma amacına hizmet için kullansa da, bir zamanlar Cage ile aynı kaderi paylaşmış fakat sonra tekrar bir "ölümlü"ye dönüşmüş ve gösterdiği başarılarla "Metal Zırhlı Fahişe" olarak nam salmış Rita üzerinden de kredisini yükseltiyor. Cage'in bir zaman sıfırlayıcıya dönüştüğüne Rita'yı hergün ikna etmesi, birlikte aradıkları çareleri ve yaşadıkları badireleri izlerken, haliyle ikisi arasındaki çekime de tanık olurken 50 First Dates'te Adam Sandler'ın Drew Barrymore'u hergün kendisine aşık etmeye çalışması az da olsa akıllara geliyor. (Bu arada Groundhog Day'de TV muhabiri Bill Murray'nin kendisine aşık etmeye çalıştığı Andie MacDowell'ın filmdeki adının da Rita olması ilginç bir tesadüf.)
Hollywood kaygılarıyla planlanan final, belki daha farklı ele alınabilirdi. Ama yapımcıların cesaretten anladıklarının farklı olması bir yana, bu güzel fikrin bir devam filmiyle yavanlaştırması ihtimaline de açık bir kapı bulunuyor. Gerçi özellikle Cage ve Rita'yı bıraktığı durum itibariyle elimizdeki final bile filmin uzun süre sevgiyle hatırlanmasına sebep olabilir. TV yapımcılığı yönü daha ağır basan, 2002'deki The Bourne Identity ile ilk önemli çıkışını yapan, Mr. & Mrs. Smith ve Jumper gibi kalitesiz işlere giren, yine senarist Butterworthler ile çektiği Fair Game'de belini doğrultma emareleri gösteren yönetmen Doug Liman, bilim kurgu janrına güzel bir film armağan ediyor. Her filminde Tom Cruise'ü oynayan Tom Cruise, tecrübesiyle Cage'in acemilikten ustalığa evrilişini yansıtamasa ayıp olurdu. Emily Blunt ile yakaladıkları uyum sayesinde basit birer aksiyon figürü olmaktan sıyrıldıkları söylenebilir. Cruise çeperinde ele alırsak Edge Of Tomorrow, muadilleri olan War Of The Worlds ve Oblivion'dan çok iyi, Minority Report ile de uzun vadede demlendikçe başa güreşebilecek bir bilim kurgu.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder