23 Temmuz 2014 Çarşamba

The Raid 2: Berandal (2014)


Yönetmen: Gareth Evans
Oyuncular: Iko Uwais, Arifin Putra, Yayan Ruhian, Oka Antara, Alex Abbad, Roy Marten, Julie Estelle, Very Tri Yulisman, Ken'ichi Endô, Cecep Arif Rahman
Senaryo: Gareth Evans
Müzik: Aria Prayogi, Joseph Trapanese, Fajar Yuskemal

2011'de çektiği The Raid: Redemption ile aksiyon sinemasına taze kan nakli yapan Gareth Evans, daha bu filmin feneri sönmeden The Raid 2: Berandal'ı duyurmuştu. İlk film o kadar ses getirdi ki, sanki aradan hiç de üç yıl geçmiş gibi gelmiyor. Berandal, her devam filmi gibi daha sert ve iddialı olmak zorundaydı ve bu iddiasını ilk filmden neredeyse bir saat fazla bir süreyle, 150 dakikalık bir  "pencak silat" şovuyla sürdürüyor. Ama bu defa kahramanımız Rama farklı bir hikayede, farklı bir pozisyonda, aynı dayak atan adam olarak karşımızda. Berandal, kendi başına devasa bir aksiyon gösterisi. Ama bir devam filmi olarak kesinlikle zorlama bir yapım. Iko Uwais, Rama olarak değil de başka bir isimle yepyeni bir filmde oynuyor denseydi kimse bunun The Raid'in ikinci ayağı olduğunu anlamaz ve itiraz etmezdi bile. Gareth Evans ilk filmle hem kült, hem de marka değeri yüksek bir canavar yarattıktan sonra o markanın kaymağını yiyecekti elbette. Fakat ilk filmle kurulmaya çalışılan bağlantılar kağıt üstünde sadece teşkilattan kirli polislerin temizlenmesi olarak belirlenmiş. Öyle ki Evans, Rama'nın Redemption'da omuz omuza çarpıştığı ağabeyinin öldürüldüğünü bile sadece bir cümle ve cenaze fotoğrafıyla geçiştirmiş. Zira bir an önce yeni filminin sadedine gelmek gibi bir derdi var.

Berandal, Redemption'ın iki saat sonrasında polis şefi Bunawar'ın Rama'yı himayesine almasıyla başlıyor. Bunawar, teşkilattaki çürük elmaların temizlenmesi için kurulan gizli bir birimde çalışması için Rama'yı ikna etmeye çalışıyor. İlk filmdeki suçlu dolu koca binayı devirerek hedef tahtası haline gelen, ailesini korumak için başladığı işi bitirmek zorunda kalan (ki hikayenin zorlama kısımlarından biri de bu) Rama'nın fazla seçeneği kalmıyor. Buna göre Rama, Endonezya'nın en büyük mafya ailesinin hapisteki oğlu Uco'nun güvenini kazanarak aileye sızacak, Bunawar'ın istediği kirli polisleri ele geçirecektir. Endonezya mafyasıyla Yakuzalar arasındaki 10 yıllık ateşkesi bozarak çıkar sağlamak isteyen Bejo ve suç ordusunun fitne fücurlarıyla kaosa doğru tam yol ileri giden film, Redemption'dan sonra daha fazlasını arzu eden seyircisinin yüzünü kara çıkarmıyor. Ne var ki Berandal, ilk filmin orijinal konsepti yerine tipik ayrıntılarıyla bir mafya hesaplaşmasını benimseyerek alanını genişletiyor, böylece konsept olarak sıradanlaşıyor.


The Raid markasının sadece bir marka olarak kalmaması için başrol oyuncusunun aynı kişi olmasından daha fazlasına ihtiyaç var. Karşılaştırılması akıllara bazı meyveleri getirebilecek Jason Bourne ve Rama'nın öncüllüğündeki serilerde görülen farklar buna örnek. Farklı maceralara sahne olsa da Bourne üçlemesinin birbirleriyle organik bağları bulunurken, Gareth Evans bu tip bağlarla pek ilgilenmeyerek, adeta yepyeni bir filmle yoluna devam etmeyi tercih ediyor. Zaten asıl amacı bir üçlemeye (böyle giderse dörtleme ve beşlemeye) polisiye derinlik katmaktan ziyade, tutkuyla bağlı olduğu silat dövüş sanatını tüm aşırılıklarıyla perdeye yansıtmak. Bunu da iyi yaptığı tartışılmaz. Sırf bu sebepten The Raid'in bir marka olması da (ilk cümlede fazlasına ihtiyacı olduğunu söylememize rağmen) kolaylaşıyor. Oysa The Raid'i, [Rec] serisinin (sonradan bozulan) hareketli kamera konseptine benzer biçimde Rama'nın her devam filminde ayrı bir yere kapalı kalarak kötülerin ağzını burnunu dağıtması şeklinde tasarlamak kulağa daha orijinal gelebilirdi.

Söz orijinallikten açılmışken, Berandal'ın 150 dakikalık bir filmden beklenen "epik aksiyon" tipinde yaftalamaları hak edecek bir film olmadığını belirtmek gerek. Zira filmin komplo ile, entrika ile veya köstebeğin yakalanma tehdidinin sağlayacağı gerilimle falan da işi yok. Varsa bile bunu yansıtmaya yönelik özel bir çabası yok. O yüzden bütünüyle görkemli bir film olmak yerine, bütünüyle görkemli aksiyon sekansları çekip bunları uç uca ekleyerek bir film haline getirmenin peşindeki Evans'ın asıl başarısı bu sekaslarda. İzlemesi keyifli hapishane avlusundaki hengameyi çekerken Evans ve ekibinin nasıl şekilden şekile girdiğini görmek de aynı derecede keyifli olurdu mutlaka. Uzun araba takip bölümü, ipini koparan son yarım saat, Iko Uwais ve Yayan Ruhian'ın bu serinin varlık sebebi olan silat dövüş sanatını kimi zaman bir dans gösterisine dönüştüren koreografileri, dayak yemekle yükümlü kalabalık figürasyonun gördükleri fiziksel eziyetler bu işe nasıl emek verildiğini daha iyi anlatıyor.


İyiyle kötünün bitmeyen savaşında iyi tarafın tüm yükünü çeken Uwais'in karşısında ilk filmde güçlü ve nitelikli bir fedai olarak sadece Mad Dog rolüyle kendine hayran bırakan, burada ise Prakoso rolüyle izlediğimiz Yayan Ruhian konmuştu. Berandal'da ise çekiçli kız Alicia, beyzbol sopalı Baseball Bat Man ve çift bıçaklı The Assassin, Rama'nın bitmeyip artan çilesini şenlendiren unsurlar. Özellikle kendisi de bir pencak silat eğitmeni olan Cecep Arif Rahman'ın canlandırdığı çift bıçaklı fedainin Rama ile mutfakta geçen ve bir süre sonra hipnotize etme etkisine sahip uzun dövüş sahnesi, bu türün azılı hayranları tarafından şimdiden efsaneler arasına konmuş durumda.

Yine bu azılılar tarafından bir aksiyon operası, mesafeli duranlar için aksiyon pornosu arasında gidip gelen farklı yorumlara muhatap olan The Raid 2: Berandal, Bruce Lee, Jackie Chan, Tony Jaa, Jet Li gibi uzakdoğu kökenli aksiyon figürlerinin son halkası Iko Uwais'i artık bir star konumuna eriştiren, hikaye veya mantık aramaksızın, fazladan kan ve şiddet görmeyi kafaya takmaksızın, bu fazlalıkların keyfini çıkarabilecekler için büyük bir film. Üçüncü ayağında daha ne kadar ileri gidebileceğine dair şimdiden merakları körükleyen The Raid serisinin ikincisi Berandal, ilk film Redemption'ın bir binanın dışına çıkmayacak kadar orijinal fikri üzerine inşa etmeye çalıştığı aksiyonu ardında bırakıyor. Bu orijinalliği yitirince de geriye sadece bazı sahnelerdeki kamera kullanımının orijinalliği haricinde saf aksiyondan başka birşey kalmıyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder