6 Mayıs 2012 Pazar

Haywire (2011)


Yönetmen: Steven Soderbergh
Oyuncular: Gina Carano, Ewan McGregor, Michael Fassbender, Michael Douglas, Antonio Banderas, Channing Tatum, Bill Paxton, Mathieu Kassovitz, Michael Angarano, Anthony Brandon Wong
Senaryo: Lem Dobbs
Müzik: David Holmes

Steven Soderbergh’in yine 2011 içinde çektiği Contagion gibi bol yıldızlı, düşük bütçeli filmlerinden olan Haywire, yönetmenin Kafka (1991) ve The Limey (1999) filmlerinde de beraber çalıştığı Lem Dobbs’un senaryosunu yazdığı sürükleyici bir aksiyon. Yalnız sürükleyiciliğinin ötesinde güçlü oyuncularına rağmen ne oyunculuk, ne de karmaşıklaştırmaya çalıştığı entrikalar yumağına rağmen kaliteli bir senaryo yok ortada. Normalde bu tip filmler direk DVD raflarında yerini alırken, sinema dünyasında hayli sağlam bir itibarı olan Soderbergh’in girişimleri sonucu tavladığı gişesi ve kariyeri güçlü oyuncuların afişte kendilerine yer bulmalarıyla (biraz da haksız yere) çıtasını yükseltiyor.

Filmografisinde Sex, Lies and Videotape, Out Of Sight ve Traffic (hatta Ocean’s Eleven’ı da dahil edebilirim) gibi beğendiğim filmleri bulunan Steven Soderbergh, George Clooney’lerle, Brad Pitt’lerle, Julia Roberts’larla, Benicio Del Toro’larla tumturaklı işler çevirmesine rağmen, bağımsız kimliğini kaybetmediğini ıspatlamaya çalıştığı tumturaksız filmlere de yapımcı/yönetmen olmaktan geri durmuyor. Fakat bunu ıspatlamaya çalışırken kötü filmler çektiği de bir gerçek. Haywire ise, özellikle uzun takip ve dövüş sahnelerinin gaza getirmesiyle her aksiyonseverin merak edebileceği bir intikam meselesini nereye nasıl bağlayacağına dair sağladığı bu sürükleyici yapısına karşın, gerek biçim, gerekse konu yönünden hiçbir yenilik içermeyen duruşuyla vasatı aşamıyor bana göre.


Devletin derinlerinde hangi pozisyonda oldukları tam olarak bilinmeyen birtakım adamların iktidar mücadelesinin ortasında kalmış Mallory Kane adlı parlak bir ajanın, rehin alındığı iddia edilen bir Çinli muhabir/muhbiri kurtarma operasyonu adı altında biletinin kesilmesi, bunu fark eden Mallory’nin de bu adamlardan intikam alma macerasından fazlasını içermeyen film, belki ona kurulan komplonun çıkış noktasının anlaşılması sonucu bir miktar sürpriz ve entrika uydurma başarısı taşısa da, genel anlamda muadillerinden farklı özelliklere sahip değil. Hatta birçok karşılaştırma yapılmak suretiyle bir Colombiana kadar bile olamıyor bana göre. Soderbergh’in ünlü yıldızlardan oluşan castlarla bağımsız bir hava yaratayım derken vasatlaşan tavrı neredeyse bir tarza dönüşmek üzere. Oysa bir Elmore Leonard romanı uyarlamak ya da Stephen Gaghan gibi senaristlerle çalışmak ona daha iyi geliyor sanki.

Film ve ona kefil olan yönetmen, Ewan McGregor, Michael Fassbender, Antonio Banderas (hatta afişte adı geçmeyen Mathieu Kassovitz) gibi cici adamları kaka gösterme orijinalliğini de bu senaryo beceriksizliği, sıradanlığı, uyuşukluğu, ruhsuzluğu (artık ne denirse!) yüzünden heba ediyor denebilir. Evet bu adamlar kötü resmediliyor. Ama çok fazla karton kalıyorlar ve bu aktörlerin başka filmlerde yarattıkları karizmatik duruşları, beceri dolu oyunculukları onları burada birer Kenneth, Paul, Rodrigo olarak görmemizi engelliyor. Aralarda Michael Douglas, Bill Paxton, Channing Tatum’u da görmek mümkün. Lâkin filmin başrolünde, özellikle yüzünün göründüğü sahnelerde sıfır mimikle en ufak bir ciddiyet ve inandırıcılık yaratmayı başaramayan Gina Carano adında ilk kez burada duyup gördüğüm bir kadın var. Çekici olması bir yana, kendisinin merkezde yer almasından ötürü belki de film en büyük kazıklardan birini bu kadından yiyor bence. Halbuki Haywire’ın başrolünde, Out Of Sight ve Ocean’s serisinde de Soderbergh ile çalışmış usta müzisyen David Holmes’ün nerede konuşup nerede susacağını bilen usta temaları var.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder