14 Kasım 2012 Çarşamba

The Horseman (2008)


Yönetmen: Steven Kastrissios
Oyuncular: Peter Marshall, Caroline Marohasy, Brad McMurray, Jack Henry, Evert McQueen, Christopher Sommers, Robyn Moore
Senaryo: Steven Kastrissios
Müzik: Ryan Potter

Steven Kastrissios’un yazdığı, yönettiği, yapımcılığını üstlendiği, kurgusunu yaptığı Avustralya yapımı The Horseman, kızı Jesse’yi pençesine alan ve aşırı dozdan ölümüne sebep olan bir yeraltı porno ekibinden teker teker intikam alan haşere ilaçlama görevlisi Christian’ın hikayesi. Christian’ın benzin istasyonunda tanıştığı kızı yaşındaki hamile Alice’i de filme dahil eden Kastrissios’un elinde aslında yazılı bir senaryo varmış gibi de durmuyor. Kızı öldükten sonra bilinmeyen biri tarafından kendisine gönderilen porno film kaseti sayesinde filme emeği geçen herkesi öldürmeye şartlanan kızgın baba Christian’ın bol işkenceli ve kanlı intikamları uzun skeçler şeklinde birbirini izliyor. Hemen başlarda vahşice işlediği ilk cinayetin ardından Christian’ın Alice ile karşılaşması ve onu gideceği yere kadar bırakmasıyla aralara serpiştirilmiş yol filmi sakinliği de kurgunun bir parçası haline geliyor.

Kastrissios’un her şeyini ortaya koyduğu ilk filmi olarak The Horseman, bol kanlı ve bazı hassas izleyiciler için yer yer rahatsız edici amacını meşrulaştırmak için intikam temasına oynasa da, Christian’ın ölen kızının küçüklük görüntülerinin aralara girişiyle bilindik duygu sömürülerinden nemalanıyor. Ayrıca yine bir istismar sineması örneği olarak The Horseman, sanki kendisine yöneltilecek bu derinlemesine eleştiri/analiz cümlelerini pek sallamıyor. Bu açıdan izlenirse özellikle 70’ler istismar sinemasının Peckinpah çiğliğinden etkilenmiş günümüz yansımalarından biri olarak görmek de mümkün. Tabii o dönemin içerdiği şiddetten çıkarılabilecek birtakım sosyal altyapı okumalarını The Horseman’in fazla yüzeysel bıraktığı da bir gerçek. Okuma olarak çıksa çıksa, ismen bas bas bağıran “Christian” özelinde porno sektöründen vahşice intikam alan muhafazakarlığın, mülayim bir babadan sıkı bir “badass”e evrilen bireysel yolculuğu çıkar sanırım.

Dediğimiz gibi Kastrissios’un en belirgin amacı, kan, işkence, intikam anahtar kelimelerinden medet uman seyirci profiline “hoşça” vakit geçirtmek. Bunu büyük oranda başardığı da söylenebilir. Böyle filmlerde Christian gibi karakterleri, artık şablon haline gelmiş istismar ruhsuzluğundan arındırabilmek, elbette onu canlandıran aktörlere bağlı. Televizyon ağırlıklı bir kariyere sahip Peter Marshall, bir star olmaktan uzak görüntüsünü acılı, kızgın, aynı zamanda olayla alakalı birine karşı merhametli ve Alice’e karşı şefkatli bir adam halleriyle bertaraf ediyor. (Bir de bunu karşısındaki başarısız oyunculara rağmen başarıyor). Bir Jason Statham karakteri gibi yakışıklı ve burnu bile kanamadan işini görebilecek kadar becerikli olmayan Christian ile kurduğumuz intikam ortaklığı, onun gerilim dolu işkence sahnelerine, insanüstü kurtulma çabalarına ve türlü mantık hatalarına soluksuz katılımımızı sağlayabiliyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder