20 Eylül 2007 Perşembe

The Dead Girl (2006)

 

Yönetmen: Karen Moncrieff

Oyuncular: Toni Collette, Marcia Gay Harden, Brittany Murphy, Mary Beth Hurt, Rose Byrne, Giovanni Ribisi, James Franco, Kerry Washington, Bruce Davison, Josh Brolin

Senaryo: Karen Moncrieff

Müzik: Adam Gorgoni

 

Kendisine sürekli hakaret eden, huysuz, çekilmez yatalak annesine bakan utangaç ve gizemli Arden (Toni Collette), birgün kırsalda gezinirken kolunda “12:13” yazılı bir dövme, boynunda da “Taken” yazılı bir kolye bulunan vahşice öldürülmüş bir kızın cesedini bulur. Polise haber veren Arden, bu sayede bir süre sonra çevresinde tanınmaya başlar. Arden’e yaklaşmak isteyen tuhaf süpermarket çalışanı Rudy (Giovanni Ribisi) ondan bir randevu koparmayı başarır. Ama gerçekte bu iki tuhaf insanın hikayesi değildir anlatılan. Bulunan ölü kız ile ilgili fakat birbirinden habersiz dört kadının olaydan sonra yaşadıkları kesitleri izlemeye başlarız. Beşinci kişi ise ölü kızın kendisidir.

 

The Stranger, The Sister, The Wife, The Mother ve The Dead Girl olmak üzere beş bölümden oluşan film, ölü kızın merkezde olduğu beş farklı kısa filmin birleştirilmiş hali gibi duran çok çarpıcı bir bağımsız yapım. Sözü edilen kızın ölümüne getirdiği beş farklı bakış ile, aynı olayın değişik taraflar tarafından ele alınışı, üstelik bu tarafların film içinde hiçbir fiziksel temas yaşamaması, alışık olunmadık bir anlatım üslubu ile ele alınıyor. Sırasıyla cesedi bulan kadının, cesedin kızkardeşine ait olduğunu düşünen kadının, katil olması muhtemel şüpheli adamın karısı olan kadının, ölü kızın annesi olan kadının ve en sonunda ölü kızın bizzat kendisinin kısa hikayelerinden oluşan çok başarılı bir kolaj sunuluyor. En uzak parçadan başlayıp, tüm sır perdesinin kalktığı ölü kızın öldüğü gün yaşadıklarını izlediğimiz filmin, benzerine pek rastlanmayan kurgusu, bir trajedinin farklı anatomisini çok akıllıca förmüle ediyor. Kuşbakışı bakıldığında görülmesi olası bu zeki sıralama, yere inilip sırayla bu beş odanın içine girildiğinde de, o trajediyi merkezden çekip bir köşede bekleten, karakter ağırlıklı etkileyici dramlar sunuyor. Bu sunumlar çeşitli dram klişelerinden besleniyor gözükseler de, hem ortada açıklığa kavuşması beklenen sırlar, hem de bu dramların olaylarla ilgisi merak edildikçe film çekiciliğini muhafaza ediyor. Anlatım olarak her biri sakin ve gizemli bir atmosfer içinde akarken ölü kızın ruhu, soyut biçimde bu kısa öykülerin gerilim unsuru olarak hissediliyor. Filmle aynı adı taşıyan The Dead Girl adlı son bölüm ise, geride kalan dört bölümün ifşa ettiği ve gizlediği sırları yine sağlam bir dramatik öyküyle birbirine bağlıyor. Ama buna rağmen beş hikayenin beşinin de bir ucu açık bırakılmış yapıları film bittikten sonra bile izleyenleri zihinsel olarak aktif tutabilecek, hayalgüçlerini zorlamalarını sağlayabilecek derecede iyi tasarlanmış denebilir.

 

 

The Dead Girl’deki beş ayrı kadın ve onların kısa hikayeleri, vahşice öldürülmüş kıza belli noktalardan bağlı oldukları gibi, kendi içlerinde bağımsız özelliklere de sahip ve hatta derinlikli.. Ölü kızı bulan Arden’in sinir bozucu annesi ve garip süpermarket işçisi Rudy ile olan ilişkisi, genç bir doktor olan Leah’nın ölü kızı kendi kayıp kızkardeşine benzetmesi sonrası anne-babası ve erkek arkadaşı ile olan ilişkisi, kiralık depo sahibi Ruth’un, ilgisizliğinden yakındığı, daha sonra da şüphelenmeye başladığı kocası ile ilişkisi, kayıp kızını ümitsizce arayan, fakat onun beraber yaşadığı fahişe ev arkadaşı Rosetta vasıtasıyla hiç görmediği torununa ulaşan anne Melora’nın Rosetta ile ilişkisi ve son olarak ölü kız Krista’yı trajik sonuna götüren olaylar zinciri, dağınık görüntünün aksine kendi içlerinde derli toplu işleniyor. Şüphesiz bunda en büyük pay, filmi yazıp yöneten Karen Moncrieff’e ait.. Böylesi bir kadın karakter kadrosuyla tipik bir “katil kim” oyunu oynamak yerine, hemen hemen hergün işlenen herhangi bir cinayeti alıp, onu ilgili/ilgisiz başka karakterler nezdinde inceleyen, ucuz feminizm tuzağına düşmeyen gerçek bir kadın dramı çekmiş.

Beş kısa hikayenin beş ana karakteri arasında özellikle Toni Collette ve Marcia Gay Harden gibi iki usta oyuncunun birinci sınıf oyunları yanında, özellikle Mary Beth Hurt , The Wife bölümüne damgasını vuruken, genç kuşaktan Rose Bryne ve üstlendiği rollerin hakkını veren Brittany Murphy ile beşgen tamamlanıyor. Fakat bu beşgenin dışında kalan yan karakterler de basitçe geçiştirilmeyip ciddiye alınmış, filme hız ve yön katan seçimler.. Yine kısa ama etkili performanslarla Arden’in huysuz annesini canlandıran Piper Laurie, Krista’nın fahişe ev arkadaşı Rosetta’yı çok iyi oynayan Kerry Washington, erkek tarafında ise Giovanni Ribisi, James Franco ve onu tanıyanların bile bu filmde tanımakta zorlanacağı bir Josh Brolin bulunmakta. San Diego Film Eleştirmenleri Birliği’nin en iyi orijinal senaryo ödülüne layık gördüğü The Dead Girl, soruları, cevapları ve yine sorularıyla usta işi bir dram/gerilim olduğu kadar, kaliteli oyunculardan çıkan parlak performanslar resmi geçidi gibi aynı zamanda.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder