24 Şubat 2007 Cumartesi

Peppermint Candy (Bakha Satang) (2000)

 
Yönetmen: Chang-dong Lee
Oyuncular: Kyung-gu Sol, Yeo-jin Kim, So-ri Moon, Jung Suh
Senaryo: Chang-dong Lee
 
Yongho, 20 yıl sonra okul arkadaşlarının düzenlediği bir pikniğine katılmıştır. Ama gerek tuhaf davranışları, gerek kabalığı, gerekse anlamsızca attığı çığlıklarla herkesi şaşırtır. Aradan geçen 20 yılın onu değiştirdiği açıktır.
 
Yongho ile tanışın... Gezi – Fotoğraf Makinesi – Hayat Güzel – İtiraf – Duacı – Asker Ziyareti – Piknik gibi yedi bölümden oluşan Peppermint Candy, Yongho’nun hayatından kesitleri geri dönüşlerle anlatan mükemmel bir film. Hikayeyi sondan anlatan filmlerin hepsini bir kenara bırakıp, Yongho’nun trajedisini bu tarzda yapılmış en iyi filmlerden biri olarak adlandırmak mümkün. Askerliği, aşkı, evliliği, çocuğu, köpeği, mesleği, arkadaşları ile Yongho’nun hayat öyküsü sıradan gibi görünse de, sıradanlığını yaşayan pek çok insanın karşılaştığı, kimi zaman sıra dışı sayılabilecek ayrıntılar, hatalar, pişmanlıklarla ve en önemlisi yazıp yöneten Chang-dong Lee’nin çamura bulanmış destansı anlatımıyla o kadar güçlü ki.
 
Finalden başlayıp başlangıçta biten filmin tersten giden yapısı, benzerlerinden kesinlikle farklı. Hikayenin sonunu daha filmin başında görmek izleyeni filmden soğutmuyor, aksine önce saatler, sonra aylar, yıllar başa alınmaya başladıkça bu dram gücüne güç, esrarına esrar katıyor. Yedi öyküyü izledikçe sorular birer birer cevap bulmaya, ayrıntılar anlam kazanmaya, yeni sorular cevap aramaya başlıyor. Chang-dong Lee bölümler arası geçişleri ise filmin en önemli metaforu olan trenleri kullanarak yapmış. Tren olgusu daha önce hiçbir filmde bu kadar manidar olmamıştı. O trenler ki bazen hızlı, bazen yavaş, çoğu zaman düz ama bazen de ters giderler. İşte bu yedi bölüm arası geçişlerde harika müzikler, harika manzaralar eşliğinde filmin akışına da uygun olarak tersine ilerleyen trenin önünden (arkasından) bakarak ilerliyoruz (geriliyoruz). Bu geçişler 1996 yapımı Lars Von Trier filmi Breaking The Waves'teki episode aralarını hatırlatıyor sanki. (Zaten Bess McNeill de az çok Yongho’nun kayıp kızkardeşi sayılır). O trenler aynı zamanda belli bir yol üzerinde gidip, belli bir yere sabit raylar üzerinde seyrederler. Bu kesinlik bile trenlerin zaman ve kader kavramlarının metaforu olmasına yeter de artar. Yongho’nun öyküsünün muhtelif yerlerinde karşılaştığı trenler, ona zamanın ne kadar hızla ilerlediğini ve kaderini ne ölçüde etkilediğini hatırlatan referanslar.
 
 
80’li yıllar pek çok insanın damağında nane şekeri tadı bırakmıştır. Ama yine pek çok ülkenin siyasi çalkalanmalarına da sahne olmuş kritik zaman dilimlerindendir. Film, “İtiraf” ve “Duacı” bölümlerinde o yılların Kore’sine de uzanarak üniversite olaylarını fon ediniyor. Zaten filmin kilit noktası olan pek çok olaya, Yongho’nun dibe vuruşuna zemin hazırlayan çarpıcı okumalara bu iki bölümde tanık olmaktayız. Yürekleri parçalayan bir aşk hikayesi, ihanetler, işkenceler, travmalar, Yongho’yu bataklığa gömülmüş bir kral, alternatif bir Forrest Gump, zaman değirmenleri altında kalmış bir Don Kişot yapmaya yetiyor. Tüm bunların sahiciliğini sağlamada aslan payı Lee’den sonra aktör Kyung-gu Sol’a ait. Bu muhteşem oyunculuk üzerine ne söylense boş. Sıradan dış görünüşü ile kaybeden, zavallı duruşu ne kadar doğruysa, içindeki fırtınaları yansıtma ve film bittiğinde (başladığında) bile hala gizemini koruma duruşu da o kadar doğru. Oyunculuğa gönül vermiş, veya oyunculuk izlemeyi seven herkesin hayatında bir kez de olsa bu kompozisyonu görmesi gerek.
 
Peppermint Candy, kritik sorunlara, idealleri ve zorunlulukları arasında ikiye bölünmüş, dönüşüm geçirmiş ve rahatsızlaşmış bir bireyin gözünden çok çarpıcı şekilde bakan bir başyapıt. Başladığı yerde biten, bittiği yerde başlayan, nane şekeri, tren, bisiklet, köpek, fotoğraf makinesi gibi bir dolu metaforun kullanımındaki boşlukları izleyiciye bırakmış, Güney Kore sinemasının en iyi 10 filminden biri. Geri almadan, kesinlikle bir kerede izleyin, bitince isterseniz daha sonra yine izleyin. Yongho ile tanışın...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder