27 Şubat 2007 Salı

Domino (2005)


Yönetmen: Tony Scott
Oyuncular: Keira Knightley, Mickey Rourke, Edgar Ramirez, Delroy Lindo, Mo'Nique Imes-Jackson, Ian Ziering, Brian Austin Green, Riz Abbasi
Senaryo: Richard Kelly
Müzik: Toby Chu, Harry Gregson-Williams

Film yıldızı Laurence Harvey'nin kızı Domino, çalkantılı hayatından kalma asiliği ile geçimsiz, zor bir insan olmuştur. Birgün tesadüfen ödül avcısı arayan bir gazete ilanı görür. Seminere gitmesiyle efsanevi ödül avcısı Ed Mosbey ve ortağı Choco ile tanışması, sonra da bir ödül avcısı olması bir olur.
  
Eski İngiliz oyunculardan Laurence Harvey’nin kızı Domino Harvey, refah içinde bir çocukluk yaşamış ama babasının ölümü, annesinin onu yatılı okula bırakıp zengin koca avına çıkması, yaşıtları ve hemcinsleri ile yaşadığı iletişim kopuklukluğuyla, Beverly Hills’in önceden ve sonradan görme hayatını elinin tersiyle iterek arayışa yönelmişti. Bolluk, her zaman sorunsuz bir yaşam vaat etmez. Paranın erişemeyeceği hazların peşine gitmek, insanlar için sıra dışı olma yolunda atılan ilk adımdır bir bakıma. Domino’yu sıra dışı yapan sebeplerden biri de, tutkularını dizginsiz bırakarak, sahip olduklarını, olmadıklarının belirsizliği ile değiş tokuş etme riskini göze almasıdır.


Başka bir sebepse, Domino’nun bu riski alma yöntemi.. Ödül avcılığı, onun için bilinçli bir seçim olmamakla birlikte, bilincini özgürleştiren bir meslek. Buradaki bilinç, kucak dansı yapmak veya “kolundan şifreyi çıkar” cümlesini, “kolunu çıkar” anlayan bilinçsizlik değil. Bu, burnunu kırdığı kızdan, podyumda alaşağı ettiği modelden ve işi gücü tüketim, gösteriş olan lüks bağımlısı hemcinslerinden farklı olarak, kader inancını arkasına alıp, gerçekten işe yaradığını, bir parçası olduğunu hissettiği işi cesurca yaparak manevi hazza ulaşma bilinci..

Film bu konuların dışında, Amerika’nın ırk haritasına, medyaya, mafyaya, maneviyata, şiddete, politikaya, aşka atılan kısalı uzunlu bakışlarla dolu. Tony Scott’ın başdöndüren kurgu ve görüntü estetiği filmi video klip, belgesel, fragman lezzetine taşıyor. Flashbackler, altyazılar, ekolu cümleler, müzikler jenerikten finale dur durak bilmiyor. Bu tarzıyla Scott’u eleştirenler, filmlerin pop-art cümbüşüyle oyuncuları ve duyguları geri plana attığını iddia etseler de, bir önceki Man On Fire'daki aynı tekniğin duyguyu nasıl verebildiğini gördük. Domino'nun dramatizasyonunun Man On Fire'a göre zayıf kalması ne teknik, ne oyunculuk, ne de yönetimle ilgili. Sebep, iki film arasındaki hikaye farkı. Zaten Scott’ın konu olarak iki filmde bırakmak istediği etkinin farkı görülüyor. Tabi film Domino Harvey’nin kısa bir süre önce aşırı dozdan ölmesinin ardından çekilse farklı olur muydu bilinmez.


Tony Scott rol işini doğru oyunculara bırakıp, teknik, görsel ve ruhsal yapıya ağırlık vermeye çalışan tam bir profesyonel. Filmde birçok popüler isimle çalışan Scott’ın Christopher Walken ve Mickey Rourke gereksinimi sürüyor. Artık kültleşmiş Walken bir yana, Mickey Rourke sessiz sedasız bir zamanlar Travolta’nun yaşadığı “yeniden keşfedilme”nin tadını çıkarıyor. Ayrıca filmde bu kez müzisyen olan kült bir figür daha var ki, o da sürpriz olsun. Üstü açık arabasıyla çölde rastladığı kahramanlarımızı karşısına alıp, yağmurda üşüten çatallaşmış sesiyle gelecekten haberler veriyor ve onları Vegas’a, kendilerini bekleyen kadere götürüyor. Hayranları için onu bir Scott filminde görmek ilginç ve bir o kadar da heyecan verici. Domino rölündeki Keira Knightley ise eski dönem romantizminden, milenyum aksiyonuna genişlettiği vizyonu ve usta işi filmlerde rol almasıyla değerini arttırıyor.

Top Gun, True Romance, Spy Game, Crimson Tide gibi sırf düz aksiyon içermeyen filmler çeken Tony Scott, ağabeyi Ridley Scott ile birlikte günümüz sinemasının en başarılı, aynı zamanda ışığı, rengi, özellikle de güneşi en iyi kullanan yönetmenlerinden. Her ne kadar Tony, Ridley’e göre biraz yaramaz çocuğu oynuyor olsa da...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder