Oyuncular: Robert Arkins, Michael Aherne, Angeline Ball, Maria Doyle Kennedy, Dave Finnegan, Bronagh Gallagher, Félim Gormley, Glen Hansard, Dick Massey, Johnny Murphy
Senaryo: Dick Clement, Ian La Frenais, Roddy Doyle
Müzik: The Commitments
Dublin’in buhranlı dönemlerinde, ailesiyle yaşayan ve işsizlik maaşı alan Jimmy, artık risk alma zamanının geldiğini fark eder. Menajerliğini kendisinin yapacağı “Dünyanın En Çalışkan Grubu”nu kurmak için harekete geçer. The Commitments'ın konusu sadece bu kadar. Ama içeriği, eğlencesi ve hissettirdikleri çok daha fazla. Bana göre gelmiş geçmiş en iyi müzik filmlerinden biri.
Alan Parker ismini duyanların pek çoğu onu 1978 tarihli Midnight Express'ten ibaret sanmakta. Oysa 74’ten beri sinemanın hatırı sayılır yönetmenlerinden biri olmasını, az ama öz çektiği ve içinde her zaman sistemi acımasızca eleştiren sağlam dramatik yapılı filmlerine borçludur. Fame, Birdy, Pink Floyd: The Wall, Mississippi Burning, Evita, Angela’s Ashes ve son olarak da The Life Of David Gale.. Irkçılık, işsizlik, hoşgörüsüzlük, savaş, infaz ve daha birçok meseleye cesurca çomak sokmuş, insanoğlunun bu olumsuz kavramları daha iyi kavrayabilmeleri için sinemasını adeta bir silah gibi kullanmıştır. Tüm bu sert, kimi zaman acımasız eleştirel tavrının yanında bir de yumuşak karnı vardı. Müzik! Ancak Fame, Pink Floyd: The Wall, Evita gibi müzikal filmlerinde bile toplumsal-tarihsel eleştirilerinden geri durmamıştır. Onun müziğe yaklaşımı, bir zamanlar Midnight Express filminin senaryosunu da yazan Oliver Stone’un The Doors tutkusundan her zaman daha samimiydi. The Commitments, Dublin gibi pek çok sorunla boğuşan bir şehirde yaşayan müzik tutkunu bir avuç insanın ayakta kalma mücadelesini Parker kamerası ve üslubuyla işleyen komik, eğlenceli ve sivri dilli harika bir müzikal.
The Commitments grubu kurulurken, isminden yapacağı müziğe ve hatta müzisyenlerin ne tür müzikten hoşlandıklarına kadar pek çok detayın bir araya getirilmesinde müthiş bir uyum ve anlam var. Kelime anlamı sorumluluk, bağlılık, teslimiyet gibi kavramları içeren “commitment”, gazete ilanıyla kapıya gelen Joan Baez, Joni Mitchell, Led Zeppelin, Boy George vb. dinleyenlerin suratına Jimmy’nin kapıyı kapatması, onun bir “ruh” arayışı içinde olduğunu özetliyor. Ve bu ruh, siyah Soul müzikte keşfediliyor. Jimmy’nin amacı tonla para kazanıp, güzel kızlarla fink atmak değil, “Avrupa’nın Siyahları” olarak tanımladığı İrlanda halkının da bu ruha sahip olduğunu dünyaya ispatlamak. Bu yolda her şeyi mübah sayan Jimmy’nin sözettiği kimlik bunalımına Trainspotting filminden de aşinayız. Jimmy, Soul müzikle kan bağı olduğunu haklı çıkarmak için İrlanda-Dublin-Kuzey Dublin’e kadar indirgediği ezilmişlik hissini yıkma misyonunda hiç de haksız sayılmaz. Çünkü müzik, sadece enstrumanların çıkardığı ses uyumundan ibaret değil, bir kimlik ifadesidir. Bunu filmde en iyi anlatan cümlelerden birisi saksafoncu Dean’a ait. İşsizlik maaşı kuyruğunda Dean, Jimmy’ye “işsiz müzisyen olmak, işsiz müzik aleti tamircisi olmaktan daha iyiymiş” diyor.
Yoksulluğu, muhtaçlığı bir işe yarama fikri ile değiştirmek isteyen tutkulara kucak açan müzik ve dans olgusunu bu derece anlamlı kılan filmlerden Billy Elliot ve The Full Monty de işçi sınıfının birer gerçeğiydi. İster çaresizlikten, ister ideallerden olsun, işsiz kalmış işçi sınıfının ezici sistem karşısındaki tutunma çabası İngiliz, İrlanda ve İskoç sinemasını evrensel boyuta taşımaya yetiyor.
Filmde ünlü-ünsüz birçok grup ve müzisyen ismi havalarda uçuyor. Hepsi de belli bir zümrenin temsilcisi konumundaki bu müzisyenler hakkında yapılan yorumlar, espiriler, iğnelemeler o kadar kaliteli ve komik ki, çoğu zaman o grup ve şarkıcıları tanımanız beklenmiyor bile. Tanıyorsanız, grup elemanlarının tespitleri sizi hayran bırakacak. Hele yeni grup kurma aşamasında olanlar için bu filmi izlemek kaçınılmaz olmalı. Baştaki grup içi tutkuların yerini bireysel hırslara bırakması, elemanlar arası çekişmeler, iğnelemeler, argolar ve en önemlisi müzik. Mustang Sally, In The Midnight Hour, Hard To Handle, Nowhere To Run, Try A Little Tenderness ve daha pek çok soul, rock’n roll klasiklerini beğeniyorsanız filmden sonra iki bölümden oluşan filmin müziklerini edinmek zorunda hissedeceksiniz.
Oyuncular arasında tek tanınmış olanı belki de Colm Meaney. Jimmy’nin ümitsiz Elvis hayranı babası rolündeki aktör ile birlikte, çam yarması solist Deco, bodyguard-davulcu Mickah gerçekten çok komik figürler. Günümüz gruplarından The Corrs solisti Andrea Corr’u da kısa bir rolle Jimmy’nin kızkardeşi Sharon olarak 91 yılındaki haliyle izleyebilirsiniz. Başrollerdeki oyuncuların çoğu amatör ki, gerçek tutkunun amatör ruhta gizli olduğunun bilincindeki Alan Parker, enerji dolu bu eğlenceli müzikali ile hem hala müzik yapmakta olan gerçek The Commitments’a selam gönderiyor, hem de hatırı sayılır bir hayran kitlesi bulunan, yılların eskitemeyeceği en iyi müzikallerden birine imza atıyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder