Yönetmen: Ryuhei Kitamura
Oyuncular: Bradley Cooper, Vinnie Jones, Leslie Bibb, Brooke Shields, Roger Bart, Tony Curran, Barbara Eve Harris
Senaryo: Clive Barker, Jeff Buhler
Müzik: Johannes Kobilke, Robb Williamson
Stephen King’in “onu okuduğumda adeta nutkum tutuluyor” dediği İngiliz yazar Clive Barker’ın aynı adlı kısa hikayesinden hareketle, kendine özgü fantastik bilim kurgu/aksiyonlar yazıp yöneten Japon sinemacı Ryuhei Kitamura’nın ellerine teslim edilen The Midnight Meat Train, metroda cinayetler işleyen bir kasap ve onu keşfeden fotoğrafçı özetiyle kendisini ikinci sınıf seri katil filmi olarak tanıtan, fakat finali ile beklenmedik bir dönüşüm geçiren ve sırf bu finali ile “ilginç” sıfatını kendine yakıştırabilen bir film.
Müzik: Johannes Kobilke, Robb Williamson
Stephen King’in “onu okuduğumda adeta nutkum tutuluyor” dediği İngiliz yazar Clive Barker’ın aynı adlı kısa hikayesinden hareketle, kendine özgü fantastik bilim kurgu/aksiyonlar yazıp yöneten Japon sinemacı Ryuhei Kitamura’nın ellerine teslim edilen The Midnight Meat Train, metroda cinayetler işleyen bir kasap ve onu keşfeden fotoğrafçı özetiyle kendisini ikinci sınıf seri katil filmi olarak tanıtan, fakat finali ile beklenmedik bir dönüşüm geçiren ve sırf bu finali ile “ilginç” sıfatını kendine yakıştırabilen bir film.
Fakat oraya gelene kadar kurmaya çalıştığı film formatı hiç de orijinal değil ve ne kadar aşağılasak yeridir. Kilitli kapıyı açan kredi kartıyla, lavabodaki aynalı ecza dolabıyla, Brooke Shields’ıyla, iki sevgili arasında kurulan kıytırık dramatik ilişkisiyle bedava klişelerini önümüze seren zayıflığını, metro sahnelerinde olduğu gibi kanlı ve klostrofobik çekimlerle dengelemeye çalışan Kitamura, bu noktada güzel numaralar çevirmiyor değil. Ama keşke sonlara doğru gerçekleşen o sağlam metro kapışmasına kadar olan önceki yapı biraz daha özenli ve orijinal olsaymış. Böylece o kapışma sonrasında dumur yaratıp The Midnight Meat Train II’yi arzulatan kurulum, film bitiminde üretmeye çalıştığımız mantıklı (veya mantıklı olma iyi niyetli) teorileri bir bütün olarak hak edermiş. İlginçtir ki bana göre bu sakat haliyle bile hak ediyor.
Filmde sadece bir (rakamla 1) kelime eden kasap Mahogany rolüyle Vinnie Jones, işte o bir kelimeyle bize önceden ne olduğunu, sonradan neye dönüştü(rüldü)ğünü mükemmel biçimde özetliyor. Zaten onun kalıbının, duruşunun, bakışının asaletinden söz etmeye bile gerek yok. Çaktırmadan ucunu öyle açık bırakmış bir film ki, senaryosu adam gibi biri tarafından yazılmış The Midnight Meat Train II’yi şu an önüme koysalar üşenmeden oturur izlerim. Yönetmen koltuğunda Kitamura otursa da olur.
Filmde sadece bir (rakamla 1) kelime eden kasap Mahogany rolüyle Vinnie Jones, işte o bir kelimeyle bize önceden ne olduğunu, sonradan neye dönüştü(rüldü)ğünü mükemmel biçimde özetliyor. Zaten onun kalıbının, duruşunun, bakışının asaletinden söz etmeye bile gerek yok. Çaktırmadan ucunu öyle açık bırakmış bir film ki, senaryosu adam gibi biri tarafından yazılmış The Midnight Meat Train II’yi şu an önüme koysalar üşenmeden oturur izlerim. Yönetmen koltuğunda Kitamura otursa da olur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder