Yönetmen: John Crowley
Oyuncular: Cillian Murphy, Kelly Macdonald, Shirley Henderson, Colin Farrell, David Wilmot, Colm Meaney, Owen Roe
Senaryo: Mark O'Rowe
Müzik: John Murphy
Oscar (David Wilmot) ve John (Cillian Murphy) aynı markette çalışan ve aynı evi paylaşan iki arkadaştır. Tüm zamanları bir arada geçmesine rağmen hayatları birbirinden oldukça farklı devam etmektedir. John’un güzel bir sevgilisi, dolayısıyla da düzenli bir ilişkisi varken Oscar yıllardır kendine uygun bir kadın aramaktadır. Hatta uygun olması bile gerekmez, herhangi bir kadın zaten uygun olacaktır.Oscar’ın az da olsa kıskandığı bu güzelim hayatı John durup dururken altüst eder. Sevgilisinin kendisine ne kadar bağlı olduğunu sınamak isteyen genç adam kıza ayrılmayı teklif eder. Ancak John’un yaptığı plan tam tersi bir etki yaratır. Hayalleri yıkılan genç kız çok kısa bir zamanda kendisinden yaşça hayli büyük olan evli bir sevgili edinir. Bu ayrılık ve yeni başlayan ilişki sadece onların değil, çevrelerinde yaşayan tanıdık tanımadık tüm insanların hayatını altüst edecektir.
Bir pasta düşünelim. Dışındaki meyvelerin cazibesi ile alınıyor. Satıcıya sorduğunuzda "o dıştaki meyvelerin aynıları içinde de var" (bkz. Trainspotting benzetmesi) diyor. Pasta eve getiriliyor ve kesiliyor. İçinde o meyvelerden eser yok! Biraz çikolata parçası o kadar. O yedikçe tadından içimizi kıyan pasta özelliği de yok. Çünkü iç kıyacak kadar bir kıvam yok. Ama yediğimiz kadarından anlıyoruz ki aslında malzeme hiç de o kadar kötü değil.. Hatta o malzemeyle kat kat düğün pastası bile yapılır, pastayı yiyen misafirler "pardon, bir dahaki düğününüz ne zaman, davetiyemi isterim" der. Mark O'Rowe'un yarattığı karakterler klişe olmasına rağmen o kadar renkli, onlara katılan kişilik özellikleri çeşitli kapılar açmaya o kadar müsait anahtarlar ki, insan vitrin cazibesine kapılıyor. Lakin içeride zenginlik yerine, o kaliteli malzeme ile yanlış ölçekler sonucu tutturulmaya çalışılmış kıvamla yapılan pastacıklar bulunuyor. Zenginlik derken tabiki çok satan, hit pastalardan değil, kendi yağıyla kavrulmasını ve haddini bilen, ama tadını en rüküş pastalara değişmeyeceğiniz türlerden söz ediyoruz.
Intermission'un en önemli özelliği, içinde barındırdığı potansiyel. Çeşitli bağımsız pastanelerden aldığı ödüller, bu potansiyeli takdir etmeyi öncelik sayan bu pasta festivallerinin karakteristik özelliğidir. Ama yine de insan biraz daha parlak zeka, zırzop espiri, umulmadık gelişmeler, söylenmesi gereken ama anlamsızca unutulan çözümlemeler bekliyor. Çünkü bu, İngiliz-İrlanda-İskoçya soğuk mizahının göbeğinden çıkma bir film. İrlanda’nın dünyaya açılmış iki oyuncusu Cillian Murphy ve Colin Farrell, çok tuttuğum Colm Meaney, Shirley Henderson, ayrıca en son No Country For Old Men’de güzelliğinden neredeyse hiç koklatmamış Kelly Macdonald’ın da yer aldığı Intermission, bu coğrafyadan çıkmış bir sürü örneğe hayran biri olarak beklediğim gibi çıkmadı.
Oscar (David Wilmot) ve John (Cillian Murphy) aynı markette çalışan ve aynı evi paylaşan iki arkadaştır. Tüm zamanları bir arada geçmesine rağmen hayatları birbirinden oldukça farklı devam etmektedir. John’un güzel bir sevgilisi, dolayısıyla da düzenli bir ilişkisi varken Oscar yıllardır kendine uygun bir kadın aramaktadır. Hatta uygun olması bile gerekmez, herhangi bir kadın zaten uygun olacaktır.Oscar’ın az da olsa kıskandığı bu güzelim hayatı John durup dururken altüst eder. Sevgilisinin kendisine ne kadar bağlı olduğunu sınamak isteyen genç adam kıza ayrılmayı teklif eder. Ancak John’un yaptığı plan tam tersi bir etki yaratır. Hayalleri yıkılan genç kız çok kısa bir zamanda kendisinden yaşça hayli büyük olan evli bir sevgili edinir. Bu ayrılık ve yeni başlayan ilişki sadece onların değil, çevrelerinde yaşayan tanıdık tanımadık tüm insanların hayatını altüst edecektir.
Bir pasta düşünelim. Dışındaki meyvelerin cazibesi ile alınıyor. Satıcıya sorduğunuzda "o dıştaki meyvelerin aynıları içinde de var" (bkz. Trainspotting benzetmesi) diyor. Pasta eve getiriliyor ve kesiliyor. İçinde o meyvelerden eser yok! Biraz çikolata parçası o kadar. O yedikçe tadından içimizi kıyan pasta özelliği de yok. Çünkü iç kıyacak kadar bir kıvam yok. Ama yediğimiz kadarından anlıyoruz ki aslında malzeme hiç de o kadar kötü değil.. Hatta o malzemeyle kat kat düğün pastası bile yapılır, pastayı yiyen misafirler "pardon, bir dahaki düğününüz ne zaman, davetiyemi isterim" der. Mark O'Rowe'un yarattığı karakterler klişe olmasına rağmen o kadar renkli, onlara katılan kişilik özellikleri çeşitli kapılar açmaya o kadar müsait anahtarlar ki, insan vitrin cazibesine kapılıyor. Lakin içeride zenginlik yerine, o kaliteli malzeme ile yanlış ölçekler sonucu tutturulmaya çalışılmış kıvamla yapılan pastacıklar bulunuyor. Zenginlik derken tabiki çok satan, hit pastalardan değil, kendi yağıyla kavrulmasını ve haddini bilen, ama tadını en rüküş pastalara değişmeyeceğiniz türlerden söz ediyoruz.
Intermission'un en önemli özelliği, içinde barındırdığı potansiyel. Çeşitli bağımsız pastanelerden aldığı ödüller, bu potansiyeli takdir etmeyi öncelik sayan bu pasta festivallerinin karakteristik özelliğidir. Ama yine de insan biraz daha parlak zeka, zırzop espiri, umulmadık gelişmeler, söylenmesi gereken ama anlamsızca unutulan çözümlemeler bekliyor. Çünkü bu, İngiliz-İrlanda-İskoçya soğuk mizahının göbeğinden çıkma bir film. İrlanda’nın dünyaya açılmış iki oyuncusu Cillian Murphy ve Colin Farrell, çok tuttuğum Colm Meaney, Shirley Henderson, ayrıca en son No Country For Old Men’de güzelliğinden neredeyse hiç koklatmamış Kelly Macdonald’ın da yer aldığı Intermission, bu coğrafyadan çıkmış bir sürü örneğe hayran biri olarak beklediğim gibi çıkmadı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder