4 Nisan 2007 Çarşamba

Derailed (2005)

 

Yönetmen: Mikael Håfström

Oyuncular: Clive Owen, Jennifer Aniston, Vincent Cassel, Melissa George, Xzibit

Senaryo: Stuart Beattie

Müzik: Ed Shearmur

 

Kızının sağlık problemleri yüzünden sıkıntılı günler geçiren, mutsuz bir evliliğin ve sıradan bir iş hayatının pençesinde kapana kısılan Charles Schine’ın karşısına güzeller güzeli evli bir kadınla, gerçek olamayacak kadar mükemmel bir kaçamak yaşama fırsatı geçer. Fakat daha ilk gece, Philippe LaRoche adlı psikopat bir katilin saldırısına uğrarlar ve hayatları alt üst olur. LaRoche, evliliklerini riske atmak istemeyen çiftten sürekli para sızdırmaya başlar, gittikçe para miktarını arttırır. Sonunda Schine, buna dur demenin vaktinin geldiğini düşünmeye başlar ve şirketinden aşırarak bulduğu parayla, bir zamanlar kendisine iyilik yaptığı Winston’u kiralar.

 

 

İsveçli yönetmen Mikael Håfström, James Siegel’in aynı adlı romanından Stuart Beattie’nin senaryolaştırdığı Derailed'da, Vincent Cassel, Clive Owen, Jennifer Aniston gibi yıldızlarla çalışmanın tüm avantajlarını kullanarak ortaya bir suç-gerilim örneği çıkarıyor. Basitten karmaşığa doğru seyreden hikaye yapısı, ana karakter etrafında toplanmış gizem dolu yan karakterler, kimi yerlerde yıldızlaşan senaryo ve ölçülü çekim teknikleri, Håfström’ün filmini sürükleyici kılan ana etmenler. Yönetmenin 2003 yapımı Ondskan – Evil filmi Oscar’a da aday olmuş ve onun yönetim hakimiyetinin önemli detaylarını gözler önüne sermişti. Tabiki İsveç yapımı Evil ile Derailed'ı karşılaştırmak pek doğru olmaz. Üstelik kendi türünde bir başyapıt olacak kadar da ayrıksı bir film değil. Ancak bu tip filmlerin ilk amacı, izleyici ile oynadığı oyunlar vasıtasıyla onlara eğlenceli anlar yaşatmak, kafalarını karıştırmak ve bu sayede bir süreklilik sağlamaktır. Derailed bu söylenenlerin hepsini harfiyen ama özgün olmayan biçimde yerine getiriyor.

Charles’ın etrafında karısı ve şeker hastası kızından başka güvenebileceği ve haliyle bizim de güvenebileceğimiz pek kimse olmaması, ana karakter ile sağlam temellere dayanmayan samimiyetimizi kurmayı başarıyor. Bunun yanında Charles’ın yanlışları, aynı seyirciyi onun hakkında kararsız da bırakabiliyor. Ama bu kararsızlık, film esnasında yaşadığımız “eden bulur”dan öte gitmeyip, yine onunla baş başa kalmamızı, ondan yana durmamızı sağlıyor. Tıpkı Alfred Hitchcock’un baş karakteri gibi, bir tarafta o ve biz seyirciler varken, diğer tarafta “diğerleri” bulunuyor. Ama film beklenmedik ve tartışılır bir hamle ile bu “taraf” durumunu pekiştirdiği gibi, biraz da kes-yapıştır gibi duran bir final sunuyor. Aslında iki finale birden sahip filmin bu sırf kafa karıştırmak için tasarlanmış ikincisi, tıpkı daha sert sayılabilecek birincisi gibi, bu türün meraklılarının beklentilerini fazlasıyla karşılayacaktır.

 

 

İhanet üzerine kullanılan sert lisanlardan nasibini almış filmin verdiği feminist mesaj ayan beyan ortada olmasına rağmen, bunu sözle değil karmaşıklaştırdığı süreciyle zaten yeterince vurguluyor. Ne derece başarılı olduğu tartışılabilecek yere sağlam basma gayreti sayesinde baştan sona sürükleyici ve şüphe uyandırıcı havasını disiplinli bir şekilde koruyor. Bu havayı sağlayan etkenlerden olan başrol oyuncularının yanında, o havayı süsleyen ama kesinlikle sivrilemeyen –ki zaten ona göre tasarlanmışlar- Melissa George, Giancarlo Esposito ve rap yıldızları Xzibit ile RZA da bulunmakta. Mikael Håfström’u tanımak isteyenler için Evil'in izlenmesi kaçınılmaz. Derailed ise, kısaca ortalamanın bir miktar üzerinde, klişeliğine rağmen sürükleyici bir polisiye gerilim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder