20 Nisan 2013 Cumartesi

Jack Reacher (2012)


Yönetmen: Christopher McQuarrie
Oyuncular: Tom Cruise, Rosamund Pike, Richard Jenkins, David Oyelowo, Werner Herzog, Jai Courtney, Robert Duvall, Joseph Sikora, Alexia Fast, Michael Raymond-James, Josh Helman
Senaryo: Christopher McQuarrie, Lee Child
Müzik: Joe Kraemer

Pittsburgh kentinde bir sabah mesai saati başlamadan nehrin karşı yakasından açılan 6 el ateş sonucu 5 masum insan hayatını kaybeder. Daha 24 saat dolmadan cinayet faili olarak Irak’ta keskin nişancılık yapmış Jason Barr tüm delillerle beraber yakalanır. Ama sorgu esnasında hiçbir şey söylemeyen Barr bir kağıda sadece "Jack Reacher'ı bulun!" yazar. Üstün yeteneklere sahip eski bir asker olan, kendi istemediği sürece bulunamayan bir hayalet olarak nitelendirilen Reacher da kısa sürede ortaya çıkıp Barr’ın neden kendisini istediğini araştırmaya başlar. Barr’ın avukatı Helen Rodin, müvekkilinin idam cezası almaması için uğraşırken bölge savcısı olan babası Alex Rodin ise bu adamın kellesini istemektedir. Oysa Reacher’a göre ortada daha farklı gerçekler, daha büyük bir komplo vardır.

Lee Child takma adıyla tam 17 adet Jack Reacher romanına imza atan Jim Grant’in, bu romanlardan One Shot isimlisini film için senaryolaştıran, aynı zamanda yöneten kişi ise Christopher McQuarrie. Onu 1995’te Oscar kazandığı The Usual Suspects senaryosundan hatırlıyoruz. Sonrasında onun kadar ses getirmeyen, hatta kötü sayılabilecek senaryolara adını yazdıran McQuarrie, ilk yönetmenliğini de bu kötülerden sayabileceğimiz The Way Of The Gun ile yapmıştı. 2000 yılına ait bu filmden 12 yıl sonra ikinci yönetmenliği için Jack Reacher'ı seçmiş. Zaten iyi bir film olmayan The Way Of The Gun’da sergilediği vasatlığın ve üstüne bu kadar uzun ara vermiş olmasının da etkisiyle ortada çok büyük bir yönetmenlik başarısından söz etmek zor. Bu başarısız detayları aşarsak yine de Jack Reacher ile baştan sona sürükleyici bir tempo tutturmayı bilmiş, altına girdiği birçok sahneyi eline yüzüne bulaştırmadan kalkmış bir film görüntüsü çiziyor.


Romanı bilip de gerek senaryoya, gerekse kitaptaki Reacher ile arasında fiziksel farklılıklar bulunan Tom Cruise’a burun kıvıran seyircilerin eleştirileri üzerine bir şeyler söylemek zor. Bunun için bu seriye hakim olmak gerekiyor. Ama Jack Reacher ismini ilk kez bu filmle duyanlar için öyle armudun sapı, üzümün çöpü bir durum yok. Her ne kadar şirket komplolarının dişlileri arasında sebepli ya da sebepsiz yere öğütülen masum insanlar ve yine zorla savaşa sürüklenip oradan bambaşka arızalarla dönen başkaları üzerinden eleştirel bir yana sahip olsa da, filmin üst tabakasında Jack Reacher’ın zekasına, gizemine, cesaretine ve kahramanlığına övgü mevcut. Onun karşısına yerleştirilen bildik kötü adamlar, onların tetikçileri, sistemin içinden onlara arka çıkan yozlaşmışlık da yerli yerinde duruyor. Reacher’ın Ethan Hunt’ın maceraları gibi uzun soluklu bir seriye dönüştürülmesi için yeterince materyal var. Fakat asıl sorun, zaten hazırda sürdürülen Mission: Impossible serisi varken bir de üzerine Jack Reacher külliyatı eklemenin kime ne faydası olacak?

Elbette cevabı belli bir soru bu. Tom Cruise’daki bu üstün nitelikli ve gizemli ajan / asker profiline olan merak, komedi unsurlarıyla bezeli Knight & Day’de bile kendini göstermişti. Ama en azından Reacher’ın kişisel ve fiziksel özellikleri biraz olsun farklılaştırılsaymış. Hep aynı yüzün değişik karakterleri canlandırmasıyla yaşanan sıkıcılık, Tom Cruise’ü bir Hunt veya Reacher değil, artık direk Tom Cruise yapıyor. Belki onun istediği de tam olarak budur. Onun haricinde filmde yer alan Rosamund Pike ve Richard Jenkins çok düz kalıyorlar veya öyle oynuyorlar. Filmin, amacı iyi işlenmemiş baş kötü adamı olarak ilginç bir seçim olan usta yönetmen Werner Herzog’un bu karakteri sanki photoshop ile filme eklenmiş gibi duruyor. Belki de en sevimli performans, kısa bir rolle görünen yılların tecrübesi Robert Duvall’den geliyor. Jack Reacher, devamının gelmesi hasretle beklenecek bir film sayılmaz. Gelenler de günü kurtarır ve benzer eleştirilere kapı açar o kadar.

1 yorum: