30 Temmuz 2008 Çarşamba

Untraceable (2008)


Yönetmen: Gregory Hoblit
Oyuncular: Diane Lane, Billy Burke, Colin Hanks, Joseph Cross, Mary Beth Hurt
Senaryo: Robert Fyvolent, Mark Brinker, Allison Burnett
Müzik: Christopher Young

FBI Özel Ajanı Jennifer Marsh (Diane Lane), geceleri çalışma arkadaşı Griffin ile birlikte bürosundan internete girerek kredi kartı dolandırıcılarının, manyakların, pedofillerin ve diğer cinsel sapıkların izini sürer. Suç işlemek amacıyla faaliyete başlayan yeni bir web sitesiyle ilgili ilk duyumu alan iki ortak, killwithme.com adresindeki sitenin nereden yayın yaptığını ve yayını yapan kişi ya da kişileri belirlemek için siteyi takibe alırlar. Karmaşık birtakım server ve host ağları sayesinde bu web sitesinin nereden yayın yaptığı belirlenememektedir. Sitede bir kedinin yavaş yavaş ölümü izletilmektedir. Sitenin kurucusunun hazırladığı ilginç düzenekler, ziyaretçilerinin katılımları sayesinde ölümü hızlandırmaktadır. Marsh’ın ısrarlarına rağmen önce olayı ciddiye almayan FBI, kurbanlar insanlar arasından seçilmeye başlayınca olayın ciddiyetini kavrar.

Primal Fear ve Frequency gibi iki gayet pozitif yapımı, ardından da Fracture isimli vasat suç filmini yönetmiş olan Gregory Hoblit’in yeni gerilimi Untraceable, vasatın da altında, tatsız-tuzsuz ve ruhsuz bir başka halka. FBI’ın bile izini bulamadığı bir online sistem üzerinden, hazırladığı tuzaklar sayesinde kurbanlarını ziyaretçilere öldürten katil tasarımı orijinal gözükse de, online ölüm görmek isteyen meraklı internet toplumunun analizine değişik bir eleştiri getirse de, olayını klasik bir intikam kişileştirmesinden öteye götürememiş zayıflıkta. Tüm medya ve internet eleştirilerinde sıkıcı ve alışıldık biçimde didaktik bir tutum sergilemekte. Hoş, bunu bile doğru dürüst yaptığı tartışılır. Onları geçtim. Merkezine aldığı, annesi ve kızı ile yaşayan dul FBI ajanı Jennifer Marsh’ı bile dramatize etmekten aciz bir film.

Aslına bakarsak Hoblit’in hikayenin kağıt üzerindeki ilginçliğine kendini kaptırıp, başrolü ile dahi hakkıyla ilgilenmeyi vakit kaybı olarak gördüğü iddiasındayım. Öyle bir yönetmen bilinçaltıyla hareket ettiğine dair en somut kanıtım da Fracture’dır. Belki şu karmaşık internet/darağacı sisteminin mucidi süper zeki tıfıl kötü adamını iyi dizayn etmiş diye düşündürse de, küt diye biten finaliyle farkında olmadan o tezini de çürütüyor. O derece aklı başında olmayan bir film. Biraz üstü kapalı vermek istediği “siz olsanız killwithme.com’a girmez miydiniz” sorgusu dışında en ufak bir numarası yok. Zaten filmin olayı o değil mi diye düşünen olabilir. O vakit böyle bir vicdan saldırısı için Untraceable’a harcayacağınız sermaye ve mesaiyi pilot bir killwithme.com sitesine harcasanız daha vurucu olurdu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder