24 Aralık 2014 Çarşamba

À l'intérieur (2007)


Yönetmen: Alexandre Bustillo, Julien Maury
Oyuncular: Alysson Paradis, Béatrice Dalle, Nathalie Roussel, François-Régis Marchasson, Jean-Baptiste Tabourin
Senaryo: Alexandre Bustillo
Müzik: François Eudes

Hamileliği sırasında geçirdiği trafik kazasında eşini yitiren Sarah, henüz kocasının yasını tutmaktadır. Doğumuna bir gün kala kendisini tanıyan gizemli bir kadın ansızın kapısında belirir. Sarah’dan ne istediği belirsiz olan bu kadının ortaya çıkmasıyla kâbus dolu anlar başlar.

Yüzde 90’ı tek bir evde geçmesine rağmen, bunun dezavantajını avantaj haline getirebilmiş, her türlü kesici aletin, haliyle her türlü kan akışının bol olduğu, hatta gore sınırında bir Fransız gerilimi. Bu gore sınırı nerede başlar, nerede biter bilmem. O yüzden sınırı aşmış mı, yoksa geri mi kalmış konunun uzmanları daha iyi bilir. Yalnız şu var ki, çok kanlı olmasına rağmen À l'intérieur’u sırf iş olsun kabilinden Hostel mantığıyla bir tutmak da yanlış. Gayet estetiğe önem veren bir film aslında. Sadece film olma yolunda özgün bir konu sıkıntısı var. Filmin iki yönetmeni Alexandre Bustillo ve Julien Maury, başrolümüze dadanan, amacına ulaşmak adına yoluna çıkan herkesi harcayan, sonunda da bu yaptıklarını (kendince) makul bir gerekçeye dayayan sapık tiplemesi iş görür şeklinde bir inanışa sahip anlaşılan. Fakat son zamanlarda gördüğümüz birtakım Fransız gerilimlerinin farklı bir yanı da var. O da üslup.

Her ne kadar hareket noktaları klişe olsa da. Gayet şık ışık/gölge oyunları, kanın neredeyse bir oyuncu gibi kullanımı, hele de tadı hala damağımda olan o fotoğraf makinesinin flaşı ile katili arama sahnesi gibi yaratıcı çabalardan söz ediyorum. Üstelik yıllandıkça vahşi cazibesi artan (ya da bana öyle gelen) Béatrice Dalle’i Uzakdoğu korkularındaki ürkünç kız çocuklarının büyümüş versiyonu şeklinde resmetmek de çok orijinal bir yaklaşım. Yoksa kim takar finalin tesadüfün iğne deliği bir intikama dayandırılan saçmalığını. Hoş, bu tip çıkışı olmayan finallere de sempatim vardır ama neticede çok gereksiz bir tesadüf yaratma çabası olarak gördüm. Keşke kadının amacını hiç açık etmeden öylece bitseymiş. Bu sayede üslup olarak klasını, konu ve final olarak da perçinlermiş bana göre.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder