26 Aralık 2014 Cuma

Predestination (2014)


Yönetmen: Michael Spierig, Peter Spierig
Oyuncular: Sarah Snook, Ethan Hawke, Noah Taylor, Freya Stafford, Christopher Kirby
Senaryo: Michael Spierig, Peter Spierig, Robert A. Heinlein
Müzik: Peter Spierig

Robert A. Heinlein'ın All You Zombies adlı hikayesinden Michael ve Peter Spierig kardeşlerin uyarlayıp yönettikleri Predestination, hakkında çok fazla detay vererek keyfinin kaçırılmaması gereken son yılların kaliteli bilim kurgu polisiye örneklerinden biri. Gerçi onlardan fazla yok. Spierig kardeşlerin bilim kurgu sularına yelken açtığı, o sularda beyin fırtınalarına yakalandığı film, akıllara ilk elden Memento, Triangle, Looper gibi filmlerin kısır döngünde seyreden hikayesini geliştirmeye çalışan filmlerden. Hareketli açılış sekansından hiçbir şey anlamadan, ama ilerde ya da finalde taşları yerine oturtarak o anı bir kez daha izleyeceğimizden emin bir şekilde başladığımız film, başarılı kurgusu sayesinde meselesinin çözümünü filmin geneline ustalıkla yaymış denebilir. Gizli bir teşkilat bünyesinde zamanda yolculuk yapabilen isimsiz ajanımızı (Ethan Hawke), bir dizi bombalama eylemiyle New York'a korku salan, 112 kişinin ölmesine sebep olan "Fiyasko Bombacısı"nı önleme amaçlı gizli görevi için gönderildiği 1970 yılında barmen olarak izliyoruz. Film ne şekilde hareketlenecek diye beklerken bara gelen erkek görünümlü bir kadının barmen ajan ile adım adım geliştirdiği sohbete tanık oluyoruz. Açıkçası soğukkanlı görünümünün altına gizlediği bazı şüpheli halleriyle bombacının o olduğunu düşünebiliyoruz. Hayat hikayesini anlatmaya başlayan ve adının Jane olduğunu öğrendiğimiz bu kadının flashbackleri sayesinde sanki film içinde ilginç bir film daha başlıyor.

Filmin suç önleme amaçlı zamanda yolculuk temasına ne zaman ve nasıl destek vereceğini, hatta destek verip vermeyeceğini merak ettiğimiz bu yan hikaye uzadıkça ve kendine bağladıkça bir yan hikaye olmaktan çıkıp filmin gizemli bilim kurgu gövdesine güçlü bir dram takviyesi yapıyor. Bu merakımız ne yönde olursa olsun filmin itinayla korumaya çalıştığı sürprizleri yavaş yavaş açığa çıktıkça kendi kurduğumuz mantıkla filmin iyice karmaşıklaşan kronolojisi arasında bir mücadele yaşanıyor. Öte yandan film kendini bir çelişkiler yumağı haline getirmekten imtina edercesine karakter odaklı akıcı üslubunu sürekli geliştirmeye çalışıyor Spierig biraderler kendi benimsettikleri anlatım disiplini içinde bazı tutarsızlıklara, hadi söyleyelim, mantık hatalarına yol açması kaçınılmaz bir yola giriyorlar. Zaman yolculuğuyla suç önleme temalı bir filmde mantık hataları olduğunu dile getirmenin mantıksızlığı bir yana, bu fantastik atmosfer dahilinde kendi zeki düzeneğini kurmuş bir filmin yine de görmezden gelindiğinde kayıp yaratmayacak tercihleri seyircinin matematiğine ya da beklentilerine göre tasarlama mecburiyeti yok. Bu duruşunu hissettiğim Predestination da benim için yeterince iyi bir film.


Philip K. Dick'in kısa hikayesinden uyarlanan Steven Spielberg'in yönettiği Minority Report'ta bir benzerini gördüğümüz suç öncesi müdahale amaçlı bir teşkilatı anlatırken etrafa bir sürü ekmek kırıntısı bırakan, bunları detaylandırmaktan kaçınarak hem zamandan kazanan, hem gizemli yönünü palazlayan, hem de karakterlerine ve onların şekillendireceği zincirleme olay örgüsüne odaklanan film, Fiyasko Bombacısı'nı ararken Jane'in içine düştüğü döngüyü de dengelemeye çalışan ajanın nereye varmaya çalıştığını filmin son düzlüğüne kadar gizlemeyi başarıyor. O düzlükte işler öyle bir hal alıyor ki, açığa çıkan her gerçek, hatta söylenen her cümle yeni soruları da beraberinde getiriyor. Yapısı gereği kozlarını biriktirip şok bir final yapacak bir film olmadığından, o kozları zamanlaması iyi ayarlanmış biçimde geneline serpiştiriyor. Yüzlerce farklı sonla bitebilecek bir kıvama sahip olduğundan bu ihtimaller zincirinden bir halka seçerek, bunun yanında inkar edemeyeceği döngüye sadakat göstererek kapılarını yüzümüze kapatmıyor, kapatamıyor.

Yaşlandıkça değerlenen ve artık oturmuş performansıyla yönetmenleri rahatlatan Ethan Hawke'ın güven verici duruşu zaten malum. Benim için asıl sürpriz, çok dengeli, pürüzsüz ve etkileyici bir oyunculuk sergileyen, ilk kez izlediğim Sarah Snook'un farklı gelgitleri olan rolüne hakimiyeti oldu. Avustralya dışına pek çıkmamış oyuncunun bu filmle Avustralya Film Enstitüsü Ödülleri AACTA dışında hiçbir yerde aday adayı bile gösterilmemesini, filmin tanıtım eksikliğine bağlamak doğru olabilir. 2015'te dağıtılacak AACTA ödüllerinde En İyi Film, Yönetmen, Kadın Oyuncu ve Sinematografi olmak üzere dört dalda aday olan Predestination, Toronto After Dark Film Festivali'nde ise En İyi Bilim Kurgu ve En İyi Senaryo ödüllerini kazandı. Final yapsa bile aslında bir şekilde kendini farklı formlarda yenileyebilecek karakterde bir bilim kurgu, beraberinde buna başarıyla adapte olmuş bir dram izlemek, sonrasında da uzun süre fikir cimnastiği yapmak isteyenler için iyi bir fırsat.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder