Yönetmen: Ulaş İnan İnaç
Oyuncular: Beste Bereket, Gülçin Santırcıoğlu, Güçlü Yalçıner, Tuğra Kaftancıoğlu
Senaryo: Ulaş İnan İnaç
Müzik: Toygar Işıklı
En büyük hayali bir edebiyatçı olmak olan Nazım, şartların zorlaması ile reklamcılık sektöründe çalışmaya başlamıştır. Son 6 aydır birlikte olduğu Süreyya da, Nazım'la evlenmeyi düşünmektedir. Öte yandan sinema-tv bölümünde öğrenim gören Burcu bitirme ödevini hazırlamakla meşguldür. Nazım, Burcu'ya bitirme ödevinde kullanması için bir teklif yapar: Her üçü de tek başlarına kaldıkları zamanlarda kameraya kendileri hakkında bazı itiraflarda bulunacaklardır. Bir süre iyi giden bu çalışma, Süreyya'nın Nazım'ın sadakatını test etmek için bir arkadaşını onu baştan çıkarmakla görevlendirmesi ile ilginç bir hal alır.
Don Kişot romanındaki bir kısa hikayeden esinlenen Türev, Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde En İyi Film, Yönetmen ve Beste Bereket ile En İyi Kadın Oyuncu ödüllerini kazanmış bir film. Başarısını büyük ölçüde doğaçlama tarzına, basit ama sürükleyici konusuna, spontane karakter ve oyunculuklara borçlu. El kamerası ve onun tüm dış sesleri filme buyur eden özelliği sayesinde, yabancısı olmadığımız bir öykünün ortasına dalmamız sağlanıyor.
Türev, kadın-erkek ilişkileri hakkında yeni bir söylem içermiyor. Hatta söyledikleri çoğumuzun bizzat söylediği ya da çevremizden duymuş olduklarımız. Bunların arasında sıkıcı beylik laflar da mevcut. Belki de sırf bu yüzden filmin, yine çoğumuzun yabancı yapımlardan alışık olduğu standart oyunculuk ve diyaloglardan bağımsız bir yapısı var. Bu hayatın ortasına girmiş kamera ve doğaçlama üslubun kattığı belgesel hava, kurgusal bağlamda filmi oldukça özgür kılıyor. Bu haliyle Türev'in sıkıcı bulunma olasılığı olsa da, akıllıca karıştırılmış ve yalanlarla dengede durmaya çalışan ilişkilerin nereye varacağının merakı, izleyenin film ile olan bağlantısını sağlamlaştırıyor. En önemlisi, Ulaş İnaç’ın senaryo niyetine yazdığı şeyin tamamen bizim yaşamlarımıza ait olması. Belki filmdeki dört ana karakterin yaşadıklarına benzer bir olay yaşamadık, ama o dört karakterle hiç mi karşılaşmadık? Karakterlerin bize yapmacık gelen bazı söz ve hareketleri tamamen İnaç’ın sağladığı özgürlükten kaynaklanıyor. Bu yapmacık tavır, gösterime girecek bir filmde olması gereken değil, zaten filmin farkında olduğu, kasti bir yapmacıklıktan ibaret. İnaç, bu tavrıyla bile izleyiciyi yakalayabileceğinin farkında olan çok zeki bir yol izlemiş. Özdeşlik kurmakta zorlandığımız, farkında olmadan yapmacık kalmış, izleyiciye yabancılaşmış karakterlerle dolu nice Türk filminden oldukça farklı.
Türev, kadın-erkek ilişkileri hakkında yeni bir söylem içermiyor. Hatta söyledikleri çoğumuzun bizzat söylediği ya da çevremizden duymuş olduklarımız. Bunların arasında sıkıcı beylik laflar da mevcut. Belki de sırf bu yüzden filmin, yine çoğumuzun yabancı yapımlardan alışık olduğu standart oyunculuk ve diyaloglardan bağımsız bir yapısı var. Bu hayatın ortasına girmiş kamera ve doğaçlama üslubun kattığı belgesel hava, kurgusal bağlamda filmi oldukça özgür kılıyor. Bu haliyle Türev'in sıkıcı bulunma olasılığı olsa da, akıllıca karıştırılmış ve yalanlarla dengede durmaya çalışan ilişkilerin nereye varacağının merakı, izleyenin film ile olan bağlantısını sağlamlaştırıyor. En önemlisi, Ulaş İnaç’ın senaryo niyetine yazdığı şeyin tamamen bizim yaşamlarımıza ait olması. Belki filmdeki dört ana karakterin yaşadıklarına benzer bir olay yaşamadık, ama o dört karakterle hiç mi karşılaşmadık? Karakterlerin bize yapmacık gelen bazı söz ve hareketleri tamamen İnaç’ın sağladığı özgürlükten kaynaklanıyor. Bu yapmacık tavır, gösterime girecek bir filmde olması gereken değil, zaten filmin farkında olduğu, kasti bir yapmacıklıktan ibaret. İnaç, bu tavrıyla bile izleyiciyi yakalayabileceğinin farkında olan çok zeki bir yol izlemiş. Özdeşlik kurmakta zorlandığımız, farkında olmadan yapmacık kalmış, izleyiciye yabancılaşmış karakterlerle dolu nice Türk filminden oldukça farklı.
El kamerasının İskandinav Dogma stiline kattığı dram havasını Türev'in yer yer yakaladığını görmek sevindirici. Her ne kadar özellikle Lars Von Trier’de gördüğümüz cinsellik, şiddet ve küfürden uzak duran temkinli bir dram duruşuna sahip olsa da.. Fakat bu ihtiyatın bir handikapı var. Bu temkin, Türev'in durağan yapısını kendi disiplini içinde hareketlendirme olasılığına sekte vuruyor ve finalini bu sebepten yeterince etkili kılmıyor. Ama bu tercihiyle de, İnaç’ın sadece kendi etkisinde olduğu anlaşılıyor.
Gerçekler yalanların türevidir sözünün arkasında sonuna kadar duran Ulaş İnaç, karakterlerine yüklediği kimlikler ile, onların tutkuları, arayışları, güvensizlikleri ve sözde güvenleri arasında çok yalın bir paralellik kuruyor. İtiraflarını izlediğimiz bölümlerden, tıpkı Süreyya’nın söylediği gibi “zevk alarak”, bir itiraf gözetleme tatmini yaşıyoruz. Hayatımızın bir döneminde mutlaka karşılaştığımız veya karşılaşacağımız Süreyya (Gülçin Santırcıoğlu), Nazım (Güçlü Yalçıner), Burcu (Beste Bereket) ve Kerem (Tuğra Kaftancıoğlu) tiplemelerini canlandıran oyuncular çok doğal ve başarılı. Süreyya’nın depresif, güvensiz telaşı, yalanlar yazmaya alışkın olan metin yazarı Nazım’ın, bu yalanları hayatına sokmaya başlayan zayıf duygusallığı, en kritik durumda bulunan Burcu’nun her an düşebilecek dengedeki hali ve kadınlar üzerine engin geyiklere sahip Kerem’in bu üçlüye tatlı sos niteliğindeki karikatürsel duruşu filmi güçlü kılan unsurlar. Türev, ilerisi için ümit dolu bir Türk filmi.
Gerçekler yalanların türevidir sözünün arkasında sonuna kadar duran Ulaş İnaç, karakterlerine yüklediği kimlikler ile, onların tutkuları, arayışları, güvensizlikleri ve sözde güvenleri arasında çok yalın bir paralellik kuruyor. İtiraflarını izlediğimiz bölümlerden, tıpkı Süreyya’nın söylediği gibi “zevk alarak”, bir itiraf gözetleme tatmini yaşıyoruz. Hayatımızın bir döneminde mutlaka karşılaştığımız veya karşılaşacağımız Süreyya (Gülçin Santırcıoğlu), Nazım (Güçlü Yalçıner), Burcu (Beste Bereket) ve Kerem (Tuğra Kaftancıoğlu) tiplemelerini canlandıran oyuncular çok doğal ve başarılı. Süreyya’nın depresif, güvensiz telaşı, yalanlar yazmaya alışkın olan metin yazarı Nazım’ın, bu yalanları hayatına sokmaya başlayan zayıf duygusallığı, en kritik durumda bulunan Burcu’nun her an düşebilecek dengedeki hali ve kadınlar üzerine engin geyiklere sahip Kerem’in bu üçlüye tatlı sos niteliğindeki karikatürsel duruşu filmi güçlü kılan unsurlar. Türev, ilerisi için ümit dolu bir Türk filmi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder