19 Ocak 2007 Cuma

Let It Ride (1989)

Yönetmen: Joe Pytka
Oyuncular: Richard Dreyfuss, David Johansen, Teri Garr, Jennifer Tilly, Allen Garfield, Edward Walsh
Senaryo: Nancy Dowd
Müzik: Giorgio Moroder

At yarışı tutkunu Trotter, bu tutkusu sonucu yaşadığı kayıpları yüzüden karısı Pam ile ilişkisine çeki düzen vermek ister. Ona bahislere girmeyeceğine söz verir. Trotter’ın arkadaşı taksi şöförü Looney’nin ise müşterilerinin arka koltuktaki konuşmalarını kaydederek arkadaşlarına dinletme huyu vardır. Bu kayıtlardan birini tesadüfen Trotter’a dinletince olan olur. Kasette konuşan iki adam, ertesi gün yapılacak koşuda Charity isimli atın birinciliğinin ayarlandığını söylemektedir. Trotter hiç tereddüt etmeden 50 dolar ile bahislere katılır. Tuhaf bir şekilde Trotter o gün feci şekilde şanslıdır. Yarışı Charity kazanır ve ondan sonra artık Trotter’ın durmaya niyeti yoktur..

Jay Cronley’nin Good Vibes kitabından Nancy Dowd’un senaryolaştırdığı Let It Ride, basit konusundan hareketle şans, evlilik, din, arkadaşlık, burjuvazi gibi olguları bünyesinde barındıran, fakat şans hariç diğerlerine hiçbir şekilde doğrudan göndermede bulunmayan değişik bir komedi örneği. Hızlı temposu, klişe olmaktan kaçınan senaryosu, zeki esprileri, 80’li yılların doğal rüküşlüğü, özenle seçilmiş gayet komik yan karakterleri ve de en önemlisi Richard Dreyfuss faktörü, filmi benzerlerinden ayıran özellikler..

Filmin şans üzerine söyledikleri başlangıçta “şanslı olduğunun farkına varmamak” yönünde ivme kazanacak gibi görünüyor. Ama Let It Ride, şans ana başlığı etrafında dönüp duran komik olaylar ve komik tiplemeler ile kendi kabuğunda bir özgünlük yaratmayı beceriyor. Bu kabuktan da anlaşılabileceği gibi, 80 küsür dakika süresince başdöndürücü bir hızla ilerleyen film, kısa sayılabilecek süresi içinde karakterlerini komedi türüne uygun, fakat bir o kadar da benzerlerinden farklı bir yola sokuyor. Filmde hissedilen bu farklılık hissi, önemli ölçüde hınzır senaryoda hissediliyor. Aynı durumda söylenecek daha basit bir cümle yerine, daha komplike ama kesinlikle daha eğlenceli bir benzerini yeğlediğine pek çok yerde tanık oluyoruz. Az da olsa durum komedisine başvurması, yine bu tavır sayesinde yapay durmadığı gibi, hoş bir denge sağlıyor.

Filmin, izleyiciyi içine çeken iki ayağı bir pabuca girmiş yapısı, beraberinde o izleyiciye hızlı bir diyalog takibi de dayatıyor. Ancak bu dayatmanın sonuçları genelde olumlu yönde. Bizi boşuna olmayan hızına alıştırmasında, her biri birbirinden ilginç karakterler ve tabi ki Dreyfuss’un hiperaktif oyunu çok etkili oluyor. Filmin vites düşürdüğü anlar ise bir o kadar renkli. Trotter’ın kazandığı yüklü miktardaki parayı almak için gittiği gişede gişe görevlisiyle karşılılı yaktıkları sigara ile sohbet etmeleri, foto finiş anları, tuvaletteki dua sahnesi çok keyifli. Trotter’ın Pam’i evinde yarı sızmış şekilde bulduğu sahne, gerçek şans üzerine kısa süreli bir duygu esintisine yol açsa da, 80’lerden beklenmedik şekilde doğrudan mesaj yerine, izleyiciye sessizce elektriğini iletme yolunu seçiyor. Üstelik bu yöntemi pek çok komik sahnede de benimsiyor. Böylece “mesaj verme” ile “düşündürme” arasındaki ince çizgiden ikincisine daha bir fazla oynuyor.

Yüzde doksanı hipodromda geçen Let It Rıde, çimde koşan atlardan çok, kenarda onlara umut bağlamış başta Trotter olmak üzere her kesimden insanın umut koşuşturması üzerine farklı ve akıl dolu bir komedi. Trotter’ın yaşadığı sıra dışı gün, Groundhog Day'deki hava durumu sunucusu Phil Connors’un o sürekli yaşadığı gün gibi, mistik güçlerce hediye edilmişlik benzerliği taşıyor. Her kumarbazın hayaline bir anda sahip olan ve sürekli kazanmaya başlayan Trotter, yine filmin genel karakterine bağlı olarak iletmek istediği mesajı izleyene bırakıyor. Hatta filme sorsanız, size bir mesaj iletmek istemediğini bile söyleme ihtimali vardır.. Özellikle de kumarın ahlaki boyutu üzerine..

Sinemaya eskisi kadar sık devam etmeyeceğini, kendini daha çok tiyatro çalışmalarına vereceğini söyleyen Richard Dreyfuss’un performansı büyüleyici.. Özellikle bahisleri kazandığı anlardan sonra Trotter bedeninde Dreyfuss’u tam bir trans durumunda görebiliyoruz. Bu abartılı bulunma tehlikesi içeren sevinç gösterisinin, hep kaybeden olmuş Trotter’ın artık sürekli kazanmaya başlamasıyla anlaşılabilir hale geldiği de söylenebilir. Hipodrom ahalisi tarafından asla kaybetmeyecek bir efsaneye dönüşmesi ve izleyenin buna verdiği gayri ciddi reaksiyon da büyük ölçüde Dreyfuss’un çizdiği üçkağıtçı kumarbaz tiplemesi ile sağlanıyor. Dreyfuss’dan sonraki en iyi performans, Looney rolü ile David Johansen’e ait. Onun da zaman zaman Trotter’dan aşağı kalır yanı kalmıyor ve bu hızlı komediye çok uygun bir oyuncu olduğunu belli ediyor. 80’lerin güzel aktrislerinden Teri Garr ve Jennifer Tilly ile iyi tasarlanmış diğer karakterler Let It Ride'a komedi yanında hafiften vodvil-müzikal-kabare havası da katmaktan geri durmuyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder