10 Ocak 2007 Çarşamba

The Constant Gardener (2005)


Yönetmen: Fernando Meirelles
Oyuncular: Ralph Fiennes, Rachel Weisz, Danny Huston, Hubert Koundé, Bill Nighy, Daniele Harford, Pete Postletwaite
Senaryo: Jeffrey Caine
Müzik: Alberto Iglesias

Tessa Quayle
bazı araştırmalar yapmak için bulunduğu Kuzey Kenya'da vahşice öldürülür. Diplomat ve amatör bir bahçıvan olan kocası Justin, eşinin ölümü ardındaki gerçekleri ortaya çıkarmak için katili bulmaya çalışırken olayın boyutlarının aslında çok daha büyük olduğunu farkedecektir.

The Constant Gardener hakkında söylenecek o kadar çok şey var ki, öncelikle bunları bazı başlıklarda toplamakta yarar var.

Afrika: Yüzyılların kölesi olmuş Afrika’nın kadersizliği 21. yüzyılda halen sürmekte. İç savaşlar, diktatörler, kuraklık, açlık, AIDS ve daha nice sorunlar, dışarıdan bakan bizlerde maalesef sadece acıma hissi uyandırıyor. Hotel Rwanda veya Black Hawk Down gibi filmlerden de aşina olduğumuz bir acı gerçek. Süper güçlerin oyuncağı olmuş bu coğrafya için yapılan onca çağrılara, yardımlara, sosyal aktivitelere rağmen değişen bir şeylerin olmadığına, tam aksine üzerinde oynanan oyunların, ekonomik ve politik rant haline getirilmenin, deneme tahtası yapılmanın getirdiği bedelin ne kadar ağır olduğuna bir kez daha tanık oluyoruz. Bu insafsız sömürgeciliğin bir başka dehşet verici yönüyle, yani büyük ilaç şirketlerinin diplomatik kanallar işbirliğiyle kobay olarak kullandığı Afrika ile tanışıyoruz.


Oyuncular: Geç de olsa gerçeğin peşine düşen, duygusal diplomat Justin Quayle rolüyle Ralph Fiennes ve ilaç yolsuzluğunu ortaya çıkarma uğruna hayatını ortaya koyan idealist eş Tessa rölüyle En İyi Kadın Oyuncu Oscar'ı kazanan Rachel Weisz, bu film için kesinlikle doğru insanlar. Fiennes’in aktör olarak portresi çok renkli. Acımasız bir nazi subayından, iflah olmaz bir romantiğe kadar canlandırdığı her rolü üzerine cuk oturtan bir oyuncu. Özellikle epik filmler için yönetmenlerin tercihi olmasının sebeplerinden biri de bu olsa gerek. Bu ikilinin yanı sıra Bill Nighy ve Pete Postlethwaite gibi karizmatik iki oyuncuyu izlemek de ayrı bir keyif.

Fernando Meirelles: Geldik filmin en önemli unsuru olan yönetmen Fernando Meirelles’e. 2002 yapımı Cidade de Deus (City Of God) filminin unutulmaz yönetmeni, bu filmle sinema sanatına adeta yeni bir soluk getirmişti. Başdöndürücü kurgu, doğal oyunculuklar, hareketli kamera oyunları, her biri hafızalara kazınası 2-3 saniyelik nefis planlar ve bunların içine sinsice sızan ruh..Aynı ustalık The Constant Gardener'da da mevcut. Meirelles bu kez sihirli kamerasını City Of God'daki Brezilya’nın arka sokaklarından, ağlayan kıtanın talihsiz bir sürü kentinden biri olan Kenya’da dolaştırıyor. Her iki filmdeki belgesel havasını mutlaka solumak gerek. Afrika renklerinin ve Alberto Iglesias’ın müziğinin kullanımı görüntülerle o kadar uyumlu ki.

Anlata anlata bitirilmeyecek bu görüntü zenginliği, arka yüzüne hayatın acı-tatlı yüzünü özetleyen yazıların bulunduğu Afrika’dan yollanmış yüzlerce kartpostala benziyor. Bu görüntülerin anlattıkları zihinlere o ikişer üçer saniyelik darbeleri acımasızca indiriyor. Golf sahasından kenar mahallere dönen kamera, siyah beyaz kuşların senkronize uçuşları, sokaktaki AIDS gösterisi, küçük Abuk’un göründüğü her sahne ve yine bu insanlık dramının en acıklı mağdurları, çocuklar.. Hepsi, bahsettiğimiz hızlı kurguda izleyene anlık gel-gitler yaşatan vur-kaç anları. Tony Scott veya David Fincher gibi görüntü estetiğini bir sinema ahlakı olarak gören yönetmenlerin Fernando Meirelles’in deneysel, belgesel tarzına hayran olduklarını tahmin etmek o kadar zor olmasa gerek.


John le Carré romanından uyarlanan The Constant Gardener, aşkın da bir bahçeyle ilgilenir gibi ilgi istediğini geç fark eden bir diplomatın, telafi için hiç kimsenin besleyip sulamadığı, dünyanın en büyük ve güzel bahçelerinden biri olan Afrika’ya uzanan gizemli yolculuğunu anlatan bir görsel şölen. Aynı zamanda o bahçeyi kendi arka bahçesi haline getirmeye çalışanlar (ve ne yazık ki getirenler) olduğu müddetçe hep acı çekecek olan bir kıtanın ağlayışı. Aşkın suladığı, stil sahibi bir politik gerilim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder