2 Nisan 2022 Cumartesi

Sundown (2021)

 
Yönetmen: Michel Franco
Oyuncular: Tim Roth, Charlotte Gainsbourg, Iazua Larios, Henry Goodman, Albertine Kotting McMillan, Samuel Bottomley
Senaryo: Michel Franco

Londralı Neil Bennett ve kız kardeşi Alice Bennett, Alice'in iki çocuğuyla birlikte Acapulco' da rüya gibi bir tatil yaparlarken aldıkları acı bir haberle apar topar dönmek zorunda kalırlar. Havaalanına geldiklerinde Neil pasaportunu kaybettiğini söyleyerek uçağı kalkmak üzere olan ailesini önden gönderir. Taksiye binip şehirdeki köhne bir otele yerleşen, günlerini denize karşı içki içerek ve yeni tanıştığı güzel Berenice ile birlikte geçiren Neil aslında Londra'ya dönmemek için pasaportunu kaybetmiş gibi yapmış, ailesini zor gününde yalnız bırakmıştır. İlk uzun metrajı Daniel & Ana ile kışkırtıcı bir başlangıç yapan, Después de Lucía, Las hijas de Abril ve en son Venedik Film Festivali'nden ödüllerle dönen Nuevo orden ile tarzını sürdüren Michel Franco, bu filmden sonra fazla bekletmeden sürpriz bir biçimde Sundown ile geri döndü. Ülkesi Meksika'nın toplumsal ve politik yozlaşmışlığını farklı sınıflar üzerinden irdelemeyi seven Franco, zaman zaman bu yozlaşmayı kişileştirip daha bireysel arızalara odaklanmayı da ihmal etmiyor. Daniel & Ana, Nuevo orden gibi Sundown da varlıklı aile yapısının temellerini sarsmaktan ve olacakları görmek için sarsıntıyı yıkıma kadar götürmekten çekinmeyen bir tavır takınıyor. Haneke'nin burjuvazi salvolarının boyutlarında olmasa da Franco, Meksika gibi kartellere, yozlaşmaya, adaletsizliğe teslim olmuş, sınıfların gelir dağılımı arasında uçurumlar olan bir ülkenin hem alt, hem de elit tabakasında kör noktalar bulup onların üzerine giden bir yönetmen. Sundown da öncelikler kadar sert olmayan, dünyanın herhangi bir yerinde de geçebilecek bir garip kayboluş hikayesi.

Filmin ilk dakikaları 4 kişilik Bennett ailesinin Acapulco'da kaldıkları lüks otelde, restoranda, etkinliklerde geçirdikleri hoş vakitlerden derlenen turistik tatlar taşıyor. Aldıkları haberle ülkelerine döneceklerini sanırken birden Neil'in pasaport bahanesiyle ailesini gönderip kendisinin tekrar şehre dönüşüyle film ilginçleşiyor. Hiçbir şey olmamış gibi tatiline bu kez daha alt bir seviyeden devam eden Neil, üstüne çok geçmeden bir de kız arkadaş yapınca kafalarda biriken sorularla ilerleyen ve bu yüzden ince bir gerilimi de yanına alan bir film izlemeye başlıyoruz. Filmin "kayboluş" kısmı yanlış anlaşılmasın. Ana karakter Neil, hem sinir bozucu, hem de özendirici soğukkanlılığı ile kendini adeta gönüllü olarak kaybetmiş bezgin bir karakter. Sanki tek derdi ne şekilde olursa olsun tatilini sürdürmek olan bu adam, denize karşı plastik sandalyesinde içen, güneşlenen, akşamları sevişen, ayağında terlikleriyle yürüyen bir gizem adeta. Franco'nun, altından ne çıkacağı merakla beklenen bu soğukkanlılığın, umursamazlığın, tembelliğin sırrını yavaş yavaş veya birdenbire açıklamak gibi bir amacı olmadığını, onu bir sır gibi görmememizi gerektiren hamlelerinden anlıyoruz. Alice'in ona neden böyle davrandığı sorusuna tatminkar bir cevap, hatta bir cevap dahi verdiği söylenemez. Tabii konuşulanlardan anladığımız kadarıyla Neil'in stresli iş hayatından, ailevi sorumluluklardan bıkıp kendini saldığı, kaybolmak istediği belli. Ama bunu yapış şekli o kadar sade, umursamaz ve ruhsuz ki, bu durum onu ve davranışlarını daha ilginç, haliyle daha gizemli yapıyor.

Michel Franco, Neil'i anlamaya çalışan seyirciyi resmen peşinde koşturan sakin, basit ama etkili bir anlatım seçiyor. Görsel zenginlikleri ekonomik kullanarak onlara yaslanmıyor. Hatta senaryosunu zenginleştirmek için bile uğraşmıyor denebilir. Vurucu bir replik, çatışmaları betimleyecek diyaloglar, içinde bulunulan sis perdesini dağıtmaya yönelik açıklamalar yok. Franco bunları film izleme yolculuğunda seyircinin zihnine bırakıyor. Aslında içeride çok çarpıcı zincirleme dramlar yaşanırken sanki bunlar olmuyormuşçasına yılgın davranıyor. Yani tam da Neil gibi bir film yapıyor. Sonlara doğru yaşanan bir kırılma neticesinde bu tuhaf rutinin değişeceğini düşünüyoruz. Bazı filmlerin finalinde yer alan insansız bir son kare çok şey ifade eder. Sundown da o filmlerden biri. Belki de bu gizemi çözmemize ya da oluruna bırakmamıza vesile olacak son bir görüntü. Michel Franco, bir önceki filmi Nuevo orden'in kaos atmosferinden kendini sıyırıp tamamen bir adamın tuhaf tercihlerinin domine ettiği bir yaz sıkıntısına imza atarak yazar/yönetmen özgürlüğünü ve çeşitliliğini yansıtıyor. 2015 yapımı Chronic'te de birlikte çalıştığı usta aktör Tim Roth ve Charlotte Gainsbourg'a rağmen, nasıl ki yapısı gereği süslü diyaloglara, aforizmalara, durum ve kişileri betimleyici konuşmalara yüz vermiyorsa, oyunculuk performanslarına da bel bağlamıyor. O yüzden sivrilen bir performans da görmüyoruz. Özellikle Tim Roth'un bu ruhsuz hali, Neil'ı anlatmak için biçilmiş kaftan. Franco'nun son dönemlerde beraber çalıştığı Belçikalı görüntü yönetmeni Yves Cape'in filmin tüm renklerine hakim işçiliğini de satırlarımıza ekleyelim.  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder