26 Mart 2022 Cumartesi

A Nuvem Rosa (2021)

 
Yönetmen: Iuli Gerbase
Oyuncular: Renata de Lélis, Eduardo Mendonça, Helena Becker, Girley Paes, Kaya Rodrigues
Senaryo: Iuli Gerbase

Gökyüzünde beliren gizemli ve ölümcül bir pembe bulut, birkaç saniye içinde açık havadaki insanları öldüren bir etkiye sahiptir. Yapılan anonslarla insanların eve kapanması istenir. Bir gece önce bir partide tanışan ve birbirlerinden etkilenen web tasarımcısı Giovana ve kiropraktör Yago da Giovana'nın annesinin evinde mahsur kalırlar. Çift, bu apartman dairesinde birlikte yaşamaya başlar. Günler, aylar geçtikçe bu duruma çare bulunamaz ve dünya bu karantinaya alışmaya zorlanır. Dış dünyayla sadece teknoloji sayesinde iletişim kurabilen Giovana ve Yago'yu uzun, sıra dışı ve meşakkatli bir ilişki beklemektedir. Iuli Gerbase'nin yazıp yönettiği A Nuvem Rosa (The Pink Cloud), filmin girişinde de belirtildiği üzere 2017'de yazılmış, 2019'da da çekilmiş. Covid-19'dan önce benzer salgın öngörüleriyle yazılmış Contagion (2011), Perfect Sense (2011), yüzlerce zombi filmi ve daha onlarca pandemi senaryosunda tuhaf bulaşıcı hastalıklar ve bunların yarattığı kaos portreleri kendi kural ve klişelerini yaratmıştı. Fakat olayın karantina boyutu söz konusu olduğunda portrenin çerçevesi daralmakta. Aniden ortaya çıkan ölümcül bir tehlikenin insanları oldukları yere hapsetmesiyle birlikte, beraber yaşamak zorunda kalmanın getirdiği çatışmalar artık bir film senaryosu olmaktan çıkıp hayatımıza girmişti. Iuli Gerbase, Covid-19'dan önce tasarladığı bu karantina senaryosunu, bizim yaşadığımız karantina günlerinden daha katı kurallarla çerçevelemiş, haliyle bazı mantık hatalarını da içeri buyur etmiş. Mesela evlerinden çıkamayan insanların temel ihtiyaçlarının karşılanması, yetkililere verilen siparişler ve o siparişlerin pencerelere takılan tüpler vasıtasıyla dronlarla ulaştırılması şeklinde olurken, kapı pencere açamayan insanların nasıl hava alabildikleri gölgede kalmış.

Iuli Gerbase, bu detayları ve mantık hatalarını fazla deşmeden asıl meselesi olan karantina iletişim ve iletişimsizliklerini iki ana karakteri üzerinden okumaya çalışıyor. Tecrübe ettiğimiz üzere post-Covid seyirciler olarak bu pre-Covid okumalarını daha donanımlı bir şekilde eleştirebileceğimiz için bazı burun kıvırmalarımız olabilir. Giovana ve Yago, bu karantinanın erkek, kadın, birey ve çift olarak zorluklarını yansıtırken kendilerine ayrıksı özellikler biçilmeden, ekstra bir kişilik özelliği veya geçmiş travması eklenmeden, olması gerektiği gibi sıradan şekilde konumlandırılıyorlar. Bu sayede seyircinin onları benimseyişi kolaylaştırılıyor, uzun karantina sürecinde yaşadıkları çatışmalar tanıdık ve mümkün görünüyor. Eksiklikleriyle beraber bizim de geçtiğimiz evreler, içine düştüğümüz sıkıntılar, ortasında kaldığımız ikilemler bu izolasyon simülasyonunu izlenir kılıyor. Kendi gerçek karantinamızda sahip olduğumuz bazı özgürlüklere bile sahip olamayan Giovana ve Yago'nun çok daha sert şartlarda, çok daha uzun süre yaşamalarına rağmen bu kadar diri kalabilmelerine, normal bir çift hayatı sürebilmelerine ikna olmak durumunda bırakılsak da, "şayet kendi karantinamız da bu kadar sert ve uzun sürseydi ne yapardık" sorgusuna kapı açtığı için ilgiyi hep canlı tutuyor film. Ne var ki çocuk yapacak, onu dışarı adım bile atmadan büyütecek özveri testini yüzeysel bırakıyor. Karantinaya doğmak ve onun içinde büyümek gibi bir tuhaflığı tanımlamak için yeterince donanımlı olmadığını hissettirse de, bu ihtimali hayata geçirmesi dahi onu ilginç hale getirebiliyor.


A Nuvem Rosa, toz pembe felaket ironisiyle tek çıkışını bu bulutların dağılmasına bırakmış bir film. Çıkışı fazla umursadığı da söylenemez. Daha çok sürecin kendisine odaklanıyor. İki insanın bu karantina sürecinde karşılaştığı sorunlar, karantinasız aynı evde yaşamak zorunda olan çiftlerin karşılaştıklarından teorik olarak çok farklı değil. Bu manada pembe bulutları evlilik ya da birliktelik metaforu olarak görmek de mümkün. İkili arasında pembe bulutlardan bağımsız olarak iletişimsizlik ilişkinin monotonluğu, çocuk isteği gibi normal tartışmalar görüyoruz. Tamamı evde geçen film, bu normal çatışmaların ve tek mekanın sıkıcı potansiyelini bertaraf etmek için ara sıra bu mahsur kalma halini yan karakterlere ve onların içinde bulundukları durumlara da paslıyor. Öyle ki, tek mekan filmi olmasaymış pekala korku/gerilime bile yaklaşabilirmiş izlenimi veriyor. Giovana ve Yago'nun bilgisayar ve telefondaki görüntülü uygulamalarla iletişim kurdukları bu yan karakterlerin kapanma sürecinde yaşadıkları ve bizim sadece ekrandan onların ağzından dinlediğimiz karantina psikolojileri, kendi alanlarını oluşturabilecek derecede etkili, muğlak, hatta dehşet verici. Partneri ekmek almak için evden çıkıp fırında mahsur kalan, böylece uzun kapanmayı tek başına geçirmek zorunda kalan Giovana'nın arkadaşı Sara, kendisine bakan erkek hemşireyle karantinada kalan Yago'nun hasta babası Rui, kapanmadan hemen önce bir arkadaşlarının evindeki partide başka kızlarla mahsur kalan Giovana'nın ergen kardeşi Julia filmin çapını genişletip güçlendiren unsurlar.

Bu karakterler dışında zaman zaman Giovana ve Yago'nun kaldıkları evin civarındaki başka kapalı dairelerde uzaktan gördüğümüz insanların tuhaf davranışları da karantina psikolojisinin komik, dramatik, trajik yönlerini yansıtıyor. Giovana'nın, "daha önce yapmayı sevdiğimi fark etmediğim bir şey" diye anlattığı ayrıntı, daha önce hiç kapalı kalmadığımız için elimizdeki sayısız imkanın, gözümüzün önündeki sayısız hayat detayının kıymetini bilememiş ve pandemi sayesinde hatırlamış olmanın samimiyetini taşıyor. Bu ölümcül gerçeklikle yaşamak zorunda kalan toplumun, kapanma süresi uzadıkça durumu kabullenişi, hayatını teknoloji üzerinden sürdürmeye başlaması, kişisel gelişim videoları, görüntülü konuşmalar, çöpçatan uygulamaları, VR seti vs. ile hayatı yeniden kodlamaya başlamaları da atlanmıyor. Şayet Covid-19 gibi bir felaketi yaşamamış olsaydık A Nuvem Rosa bize çok daha orijinal gelebilirdi. Hatta belki de "olur mu öyle şey" eşiğinde filme bir zombi istilasının farklı bir versiyonu muamelesi yapıp trajikomik bulabilirdik. Ama bizim yaşadıklarımıza oldukça yakın şu haliyle yarattığı aşinalık onu daha kabul edilebilir yapıyor. Post-apokaliptik veya bilim kurgu düzleminden çıkarıp gerçeğe yaklaştırıyor. Renata de Lélis ve Eduardo Mendonça'nın seyirciyi yabancılaştırmayan performansları, Iuli Gerbase'nin eski normalde seyirciyi yabancılaştırabileceği ama karantina normalini şaşırtıcı biçimde birçok yerinden yakalayan öngörüleri A Nuvem Rosa'yı bu yeni türün iyi örneklerinden, hatta belki öncüllerinden biri yapıyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder