15 Mart 2022 Salı

Le sommet des dieux (2021)


Yönetmen: Patrick Imbert
Senaryo: Jirô Taniguchi, Baku Yumemakura, Magali Pouzol, Patrick Imbert, Jean-Charles Ostoréro
Müzik: Amin Bouhafa

Jirô Taniguchi ve Baku Yumemakura'nın mangasından Magali Pouzol, Patrick Imbert ve Jean-Charles Ostoréro'nun uyarladığı, Patrick Imbert'in yönettiği Le sommet des dieux, hırslı bir foto muhabiri ve gizemli bir dağcıyı konu alıyor. Bir gün kimliği belirsiz bir adam barda Japon foto muhabiri Fukamachi'ye, 1924'teki tırmanışta kaybolan, akıbeti merak edilen ünlü İngiliz dağcı George Mallory'ye ait olabilecek bir fotoğraf makinesi satmaya çalışır. Mallory'nin Everest'e tırmanmayı başarmış ilk dağcı olup olmadığı, kurtulup kurtulmadığı bu makinedeki fotoğraflardan anlaşılabilecektir. Fukamachi adama inanmaz ve başından savar. Ancak bar çıkışında bir yabancının bu adamdan zorla makineyi aldığını görür. Tokyo'ya döndüğünde makineyi alan adamın kim olduğunu öğrenir. Bu adam, yıllar önce ortadan kaybolan, dağcılık dünyasının gizemli figürlerinden biri olan Habu Joji'dir. Mallory'nin Everest'e ilk tırmanışı yapıp yapmadığı esrarını çözecek olan fotoğraf makinesinin peşine düşmüşken bir anda karşısında Habu hikayesini bulan Fukamachi, derine indikçe Habu'yu daha çok merak etmeye başlar.

Fukamachi'yi ve dağcılık odaklı hırslı gazeteci kimliğini tanıdığımız, aynı zamanda dağcılık tarihini değiştirecek George Mallory gizemi hakkında bilgilendirildiğimiz giriş bölümünün ardından gölgeler içinde bir başka gizem olan dağcı Habu Joji'yi gördüğümüz film, kendine geçmiş ve şimdi arasında bir anlatım biçimi belirleyerek hikayesini anlatmaya koyuluyor. Geri dönüşlerle Habu'yu, onun dağcılığa karşı tutkusunu, hayatının dönüm noktalarını, Fukamachi'nin onu bulma çabalarıyla birlikte karışık bir kurguyla izliyoruz. Hayatını dağcılığa adamış Habu'nun hayatındaki bu dönüm noktaları da tırmanma maceralarından oluşuyor. Dağcı olmak, Habu ile tırmanmak, ondan tırmanma eğitimi almak isteyen genç Buntaro'nun yer aldığı çarpıcı bölüm bunlardan biri. Habu'nun meşhur kış üçlemesi adı verilen Eiger, Matterhorn ve Grandes Jorasses'ten oluşan Alpler'in üç büyük kuzey sırtına tek başına tırmanma serüveninden de ayrı bir film bile çıkabilirmiş. Fukamachi'nin Habu'yu bulmayı saplantı haline getirmesi, üstelik bunu Mallory'nin fotoğraf makinesini bulmak için değil, uzun süre araştırdığı, dağcılık tutkusunu anladığı, merak ettiği bu gizemli adamı kanlı canlı görebilmek, tanıyabilmek için yapması filmin dramatik altyapısını üstte tutuyor. Habu'nun yıllardır planladığı Everest'e güneybatı sırtından tırmanma fikrinin bir parçası olmak için gösterdiği çaba da Fukamachi'nin kendi amacı olarak hikayeye boyut katıyor.

Hiçbir güçlüğün, başarısızlığın durduramayacağı hep daha yükseğe tırmanma arzusu ya da sadece ve sadece tırmanma arzusu Habu'yu tanımlamaya yetiyor. Ona yaşadığını hissettiren tek şey, hayatında bir anlam arama ihtiyacı duymayacak kadar yoğun bir tutku bu. Bu duyguyu taşıyanın dışında başka birinin anlaması çok zor. Sonu olmayan, hep bir meydan okuma, kendini aşma isteği. Üstelik ölümü bile göze alacak şekilde. Zaten ölüm, bu aktivitenin her anına pusu kurmuş bir vaziyette. Buna rağmen Habu'nun bir tırmanışı bitirdikten sonra diğerine geçmesi, üstelik kendi belirlediği şartlarla kendisini zora koşması, adrenalin bağımlılığı yanında, denenmemişi deneme, yapılmamışı yapma isteğinden de kaynaklanıyor. Mesela Everest'e ilk defa 1953'te Nepal'den çıkıldı. 1978'de biri oksijensiz çıkmayı denedi ve başardı. 1980'de başka biri yalnız başına çıktı. 1985'te genç dağcı Hase Tsuneo tehlikeli güneybatı sırtından çıkmaya çalıştı ama geri dönemedi. Habu'nun bu sırta oksijensiz ve tek başına çıkmak istemesi, bu bağımlılığı tarif etmek için yeterli olsa gerek. Patrick Imbert ve ekibi, nefes kesen tırmanma sekansları, gerilimin tavan yaptığı hayatta kalma sahneleri, trajik kırılma anlarıyla filmin aksiyon yönünü, Habu ve Fukamachi vasıtasıyla dramatik kurulumunu ustalıkla tasarlamış ve dengelemiş bir anlatı inşa ediyor. Aynı anda şiirsel, gerçekçi, kederli, gerilimli bir varoluş hikayesi olan Le sommet des dieux, doğanın kudreti ve acımasızlığı karşısında insanoğlunun ne kadar küçük olduğunu, Habu gibilerinin ise bu durumu kabullenip içselleştirdiğini, kendilerine göre baş etme yolları geliştirdiğini gösteren bir yapım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder