4 Şubat 2022 Cuma

Verdens verste menneske (2021)


Yönetmen: Joachim Trier
Oyuncular: Renate Reinsve, Anders Danielsen Lie, Herbert Nordrum, Hans Olav Brenner, Maria Grazia Di Meo, Deniz Kaya
Senaryo: Joachim Trier, Eskil Vogt
Müzik: Ola Fløttum

Joachim Trier - Eskil Vogt ikilisinin yazıp Trier'in yönettiği 5. uzun metraj olan Verdens verste menneske (The Worst Person In The World), 30 yaşına girmek üzere olan Julie'nin iniş çıkışlarla dolu hayatını izliyor. Önce tıp okuyan, sonra insanların bedenlerinden ziyade duygu ve düşüncelerine ilgi duyduğunu fark ederek psikolojiye yönelen, ardından yetenekli olduğunu düşünerek fotoğraf sanatına yönelen Julie, aynı durumu aşk hayatında da yaşayan bir kadın. Özellikle uzun soluklu bir ilişki arayışında olmayan ve kendini tek bir ilişkiye esir etmek istemeyen Julie, buna rağmen 40'lı yaşlarındaki çizgi roman yazarı Aksel ile ciddi olduğunu sandığı bir ilişkiye yelken açıyor. Çocuk istememesi ve her zamanki bağlanma sorunları bu ilişkiyi de tehdit ediyor. Kimseyi tanımadığı bir partiye kaçak girerek orada tanıştığı Eivind'den çok etkileniyor. İkili, partnerlerini aldatmama sözü vererek partide hoş vakit geçirdikten sonra birbirlerine veda ediyor. Bir tarafta artık Julie'nin hiç bir yere gitmeyeceğini düşünerek sıkıcılaşan Aksel, diğer tarafta partide tanıştığı ve gizemli kalışının cazibesinden bir türlü kurtulamadığı Eivind, ortada da hem kariyer, hem de duygu olarak bir türlü hayatından tatmin olmamış Julie... The Worst Person In The World, 12 bölüm, bir prolog ve bir epilogdan oluşan, aslında belli bir başı ve sonu olmayan, bu genç kadının 30 yaş sonrası hayatından kesitler içeren bir film. Joachim Trier'in Reprise (2006) ve Oslo, 31. august (2011) sonrası "Oslo Üçlemesi" denilen üçlemenin son halkası.

Reprise'da yazdığı ilk kitabıyla ünlü olduktan sonra yaşadığı psikolojik sorunlar nedeniyle hastanede tedavi gören Philip, Oslo, 31. august'te şehir dışında bir yerde sürdürdüğü uyuşturucu tedavisini tamamlamasına az bir zaman kala şehre indiği bir gününü izlediğimiz Anders merkezli ilk iki filmden sonra bu kez bir kadın karakterin odağında benzer ve farklı Trier dokunuşları görüyoruz. İyi görünümlü, hali vakti yerinde, refah seviyesi en yüksek başkentlerden birinde yaşayan bu karakterlerin kariyer, psikolojik ya da duygusal problemlerinden çatışmalar yaratmak kimi zaman fazla burjuva görünse de, bunları absürt, karikatürize veya yapmacık hallere sokmadan, hayatın doğal akışı içinde yansıtma, aynı zamanda güçlü bir melankoliyle ifade etme becerisi hep kendini gösteriyor. Özellikle Oslo, 31. august'ün spontane görünümlü katmanlı yapısı, depresif ve hüzünlü dokusu Trier'in tarzını iyice belirginleştirdi. Verdens verste menneske, bu tarifin içine az da olsa mizah katan, 5. bölümdeki (Kötü Zamanlama) hayatın durduğu ve 7. bölümdeki (Yeni Bir Bölüm) sihirli mantar tribi sahneleri gibi farklı denemelerle Julie'nin karmaşık psikolojisine atıflar yapan bir film. Bu yeni malzemeler o tarzı daha dinamik kılarken, üçlemenin son ayağını diğer ikisinden de ayrı bir yere koyuyor. 


Trier ve Vogt'un filmi neden 12 bölüme ayırdıkları, buna gerek olup olmadığı tartışılır. Örneğin tek başına kısa bir film olabilecek 2. bölüm (Aldatma), sanki bir romanın su gibi akan bölümlerinden biriymişçesine bu tercihi olumlarken, yaklaşık 3 dakika süren 3. bölüm (#MeeToo Çağında Oral Seks) filmden çıkarılmış olsa rotadan en ufak bir sapma olmazdı. Julie'nin aynı adlı bir makale yazması ve bunun bir internet sitesinde yayınlanması, en önemlisi de oral seks/feminizm çelişkisi hakkında biraz da klişe olmuş düşünceleri pekala başka bir bölüme de eklenebilirdi. Bunun gibi üçer beşer dakikalık bölümler, ziyan olmasın diye filme eklenmiş görüntüsü çizerken bir miktar dağınıklık da yaratmıyor değil. Ama dediğimiz gibi, ilk iki filmden o Trier dağınıklığına bir nebze aşinayız zaten. Burada sadece Julie'nin hayatına dair bazı detaylar, skeçler halinde bölüm başlıkları konarak dağınıklık yaratmış. Julie'nin Eivind ile olan ilişkisinin başlangıcına odaklanan Aldatma ve Kötü Zamanlama adlı bölümler biraz Hollywood romantik komedilerine öykünmekle eleştirilse de, bu benzetmeye İskandinav eli değmiş çoğu girişim kendi orijinal atmosferlerini kurmakta hiç sorun yaşamıyor. Üstelik bu iki bölüm, büyük resmin önemli parçalarını oluşturmakta. Sadece Reprise ve Oslo, 31. august'ün dramatik anlatılarını kanıksamış seyirci için kısa bir şok sonrası yaşanan boş bulunmayla bu kafa karışıklığı ve beraberinde benzetmeler belirebiliyor. 

Verdens verste menneske'nin biçimsel anlamda bölümlere ayrılması, baş karakteri Julie'nin kariyer ve aşk hayatındaki tercihlerinde tek bir bölüme saplanıp kalmak istememe haliyle güzel örtüşüyor. Trier o kadar hayatın içinden bir film çekmiş ki, sadece Julie'nin değil, pek çok insanın hayatı da böylesine dağınık, uzunlu kısalı bölümlere bölünebilecek denli derme çatma bir kurguyla ifade edilebilirdi. Üstelik bu akışın içinde Julie tam ortada olmasına rağmen Aksel ve Eivind'e de dokunmayı ihmal etmiyor. Romantik komedilerde adettir: Kadın kahramanımız iki erkek arasında gidip gelirken bize iki adamın artıları, eksileri yavaş yavaş sezdirilir ve nihayetinde bir taraf tutulmuştur ve final oraya doğru gider. Trier ne Julie'yi, ne de iki adamı bu klişelerle tanımlamak istemiyor. En başta Julie iki farklı türde okunabilecek bir karakter. İstediği kariyere sahip olabilecek, istediği ilişkiyi başlatıp bitirebilecek bir kadın. Fakat bunun bir özgürlük ve güç olması kadar, istikrarsızlık, kararsızlık ya da ne istediğini tam olarak bilememe, bu yüzden mutluluğu bulamama olarak algılanması da mümkün. Hayatının kontrolünü hep elinde tutmuş ama o kontrolle ne yapacağını bir türlü kontrol edememiş. Bir noktada başrolde olması gereken kendi hayatının yardımcı kadın oyuncusu olduğunu hissetmiş. Aksel ile olan ilişkisinin tükenmişliği, Eivind ile yeni ve tutkulu bir ilişkiye başlama fikrinin yarattığı heyecan seyirciye çok rahat işliyor. Çünkü Trier tüm bunların altyapısını hazırlayıp gram gram damarlara zerk ediyor. İlişkilere dair yeni bir şey keşfetmiş değil. Sadece elinde olanlardan yaptığı kolajı spontane bir dağınıklık içinde, aynı zamanda kendi düzenini bulacak bir kontrol mekanizmasıyla skeçlere, dönemlere, sevinçlere, hüzünlere bölüyor.


Oslo Üçlemesi, Trier'in baş karakterlerinin varoluşsal endişelerini, hayatlarına ne ölçüde hakim olduklarını, nerelerde güçlü, nerelerde zayıf kaldıklarını, en önemlisi de bir film başrolü olmalarına rağmen pekala yanımızdan geçip giden insanlar olabileceklerini hissettiren bir bütünlük sağlayarak son buluyor. İş ve aşk hayatımızda, aile ve arkadaş ilişkilerimizde yer alan ayrıntılarda saklı ne kadar fazla şey olduğunu, bu ayrıntılar toplamının aslında hayatlarımızın ta kendisi olduğunu düşündürüyor. Güzel kadınlar, yakışıklı erkekler, nezih ortamlar, refah kokan Oslo sokakları, kafeleri, restoranları, partileri, güvenli alanları, üçlemenin bireysel iç huzursuzluklarıyla tezat halinde olsa da, Trier'in asıl derdi devasa dünya meseleleri, çevre sorunları, politik taşlamalar değil. Evet, kimi zaman bunlar da bindiğimiz üçleme treninin pencerelerinden görünüp kayboluyor. Ana karakterin dünyası, çevresi, kariyer, aşk ve yaşam politikaları üzerinden kurulan evren, kendi doğal akışında tutunma çabaları içeriyor. Üçlemenin bu son halkasında Julie'nin kendi hayatında yardımcı oyuncu olduğu benzetmesi, aslında üçlemenin tamamına ait özetlerden biri. Philip, Anders ve Julie kendi hayatlarında gerçekte neyin anlamlı olduğunu aramaya, bunu yaparken de yazmaya, uyuşturucuya, kariyer deneyimlemeye veya aşka sığınıyorlar. Bunun için bencil olmaları gerektiğinin de farkındalar. Bu yüzden dünyanın en kötü insanı olmasalar da, anlaşılabilecek ölçülerde dünyanın en bencil insanları olabiliyorlar. İlk iki filmden farklı olarak Verdens verste menneske bitmemiş bir film. Bir nevi bu bencilliğin hiç son bulmayacağının da ilanı. Güzelliği, ışıltısı, performansıyla tam bir gönül çelen Renate Reinsve ile, üç filmde de rol almış Anders Danielsen Lie'nin duygudan duyguya savuran varlıkları, yıllar geçtikçe daha da demlenecek bu güzel filmin bitmemişliğini zenginleştiren, anlamlandıran unsurlar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder