29 Aralık 2020 Salı

Beasts That Cling To The Straw (2020)

 
Yönetmen: Kim Yong-hoon-I
Oyuncular: Jung Woo-sung, Jeon Do-yeon, Bae Sung-woo, Shin Hyun-bin, Jung Ga-ram, Kim Joon-han, Jin Kyung, Jung Man-sik, Park Ji-hwan, Youn Yuh-jung, Heo Dong-won
Senaryo: Kim Yong-hoon-I, Keisuke Sone

Kim Yong-hoon-I'in Japon yazar Keisuke Sone'nin romanından uyarlayıp yönettiği Beasts That Cling To The Straw'un açılış jeneriğinde bir çantayı takip ediyoruz. Bu çantayı taşıyan yüzünü görmediğimiz kişi, çantayı bir saunanın dolabına koyar. Sauna kapandıktan sonra temizliğe başlayan, dolapları kontrol eden çalışan Joong-man, dolaptaki çantayı bulur ve merakına yenik düşerek açtığı bu büyükçe çantanın ağzına kadar para dolu olduğunu görür. Çantayı saunanın deposuna götürüp kolay görülmeyecek bir yere koyduktan sonra evine döner. Maddi durumu iyi olmayan, birbirlerinden hiç hoşlanmayan huysuz annesi ve eşi arasında kalmış Joong-man için bulduğu para çantası yüzünden gergin bir bekleyiş başlar. Öte yandan yozlaşmış gümrük memuru Tae-yeong'un başı, kefil olduğu sevgilisi Yeon-hee'nin tefeci Doo-man'dan borç alıp ödemeden ortadan kaybolmasıyla derttedir. Tae-yeong bu borcu ödemek için eskiden liseden tanıdığı bir arkadaşını dolandırma planları yapmaktadır. Ama bu defa yozlaşmış bir polis olan Myeong-goo ortaya çıkıp onun dolandıracağı bu adamı aradığını söyleyerek Tae-yeong'a musallat olur. Şehrin başka bir yerinde kocasından şiddet gören Mi-ran adlı bir eğlence sektörü çalışanı, çalıştığı yerde tanıştığı genç Jin-tae ile ilişki yaşamaya başlar. Güzel kadına aşık olan Jin-tae, onu bu şiddetten kurtarmak için kocasını öldürmeyi teklif eder. Kocasının ölümüyle sigortadan para alacak olması, Mi-ran'ın bu teklife sıcak bakmasını sağlar. Birbirlerinden habersiz bu kişi ve olaylar giderek ortak noktalarda buluşacaklardır.

Henüz ilk filmini çeken Kim Yong-hoon-I, aslında pek de gerekli olmayan biçimde 6 bölüme ayrılmış senaryosunun suç örgülerini inşa ederken benzerlerini defalarca gördüğümüz çeşitli fomüllerden faydalanıyor. Para dolu bir çanta, onu bulan bir adamın etrafındaki psikolojik çemberin daralışı, yozlaşmış bir gümrük memuru, yozlaşmış bir polis, zorba kocadan kurtulma ve paraya konma hesapları yapan iki aşık, gizemli bir famme fatale, alacağının peşindeki tehlikeli bir gangster... Fakat her ne kadar tanıdık formüller de olsa, Güney Kore sinemasının kendine has anlatım tarzından beslenen bu suç hikayelerinin kurgulanış biçimi yavaş yavaş zekasını su yüzüne çıkarmaya başlıyor. Karanlık ve mizahi tonlar arasında kurulan denge, zaman zaman meşhur suç romanları yazarı Elmore Leonard'ın birbirini besleyen suç hikayelerinin tadını veriyor. Başlangıçta bağımsız ilerleyen bu hikayelerin önce ufak temaslarla, giderek dozu artan sürpriz kesişmelerle bir bütünün parçaları haline gelmeye başlamalarındaki özen, bu senaryonun bir romandan uyarlanış estetiğine şaşırmayacağımız türden bir sürükleyicilik taşıyor. Para dolu çantanın mülayim sauna çalışanı Joong-man tarafından bulunmasıyla başlayan, bölümler ilerledikçe aslında karışık bir kurguyla, geri dönüşlerle, kendi hesabını gizli gizli tutan bir zaman çizelgesiyle diğer hikayelere ve o hikayelerin kahramanlarına göz atan Kim Yong-hoon-I, derenin ortasında at değiştirmediğini, planlı programlı hareket ettiğini hissettiriyor.


Kim Yong-hoon-I, kendi giriş, gelişme ve sonuçlarına sahip bu hikayeleri pişirirken, sonlara doğru bu pişirdiklerini tek bir masaya koyacağının bilinciyle yoluna devam ediyor. Karakterlerin hiçbiriyle yakınlaşmamızı, onlara güvenmemizi istemiyor ya da eğer bunları yapacaksak tekinsiz ve mesafeli bir suç atmosferinde yapmamızı talep ediyor. Belli bir tarafsızlık sağladıktan sonra, kimin başına ne geleceği, kimin hikayesinin nasıl sonuçlanacağı gibi beklentilerden uzaklaştırdığı seyirciyi taraf tutma zorunluluğundan arındırıp hikayelerine daha da yakınlaştırmayı başarıyor. Tarafsızlığın sağladığı bu konfor sayesinde kendine yeni boş alanlar yaratmayı, oraları da istediği gibi doldurmayı tercih ediyor. Bu ona karakterlerini istediği gibi harcayabilme lüksü de veriyor. Seyirciye sadece hangi hikayenin/karakterin, hangi noktada bir diğeriyle ne şekilde kesişeceğini, para dolu çantanın yolculuğunun nerede sonlanacağını keyifle izlemek kalıyor. Hikayelerin kendi satır aralarındaki bazı mantık hataları ya da kesişme noktalarında yaşanan tesadüfler, bugüne dek izlediğimiz "kesişen hayatlar" temalı filmlerden farklı sayılmaz. Ortada bir suç ağacı var ve o ağacın dalları, bazen de o dallardan çıkmış başka küçük dallar bu ağacın çürümüşlüğünü çok iyi betimliyor.

Filmin başında Joong-man saunada temizlik yaparken açık televizyondan duyduğumuz bazı üçüncü sayfa haberlerinin aslında ilerde göreceklerimiz olduklarını, yine filmin sonunda açık televizyondan duyduğumuz haberlerin de zaten gördüklerimiz olduğunu, bu tip olayların her gün yaşandığını, belki de bu olayların bir yerlerden birbirlerine bağlı olabileceğini düşündürmesi yeni bir şey sayılmaz. Film, para dolu bir çantaya kimseye haber vermeden sahip çıkmak ya da parası olan birini dolandırmak, hatta öldürmek gibi motivasyonlarla insanoğlunun bitmek bilmeyen arzuları uğruna yapabileceklerine dair başka versiyonlar sunuyor sadece. Ama bunu yaparken kimseye güvenilmeyecek bir atmosfer içinde güven veren, zekice bir kurgu rotası izliyor. Sürprizler, ihanetler, sakarlıklar, cinayetler, özellikle vermek için planlanmamış toplumsal mesajlar, (bir sigara markası olarak filmde bir ironi markası yaratmış Lucky Strike), trajikomik ölümler ve beklenmedik bir final... Sonuç olarak film, 108 dakikalığına kendi suç evrenini oluşturabilmiş klas bir kesişen hayatlar filmi için gerekli ekipmanların büyük bir çoğunluğuna sahip bir yapım. Özellikle rol olarak diğerlerine oranla biraz daha ağırlığı olan Jung Woo-sung ve Jeon Do-yeon gibi Güney Kore sinemasının iki yıldız isminin performansları da bu gerekli ekipmanlar arasında. Beasts That Cling To The Straw, 2020'nin en iyileri listelerinin hiçbirinde yer almayan, 2020'nin en iyi filmlerinden biri.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder