8 Temmuz 2020 Çarşamba

Knives Out (2019)


Yönetmen: Rian Johnson
Oyuncular: Daniel Craig, Chris Evans, Ana de Armas, Christopher Plummer, Jamie Lee Curtis, Michael Shannon, Don Johnson, Toni Collette, LaKeith Stanfield, Katherine Langford, Jaeden Martel, Edi Patterson, Noah Segan, Marlene Forte
Senaryo: Rian Johnson
Müzik: Nathan Johnson

Ünlü suç romanları yazarı Harlan Trombley, 85. doğum gününde malikanesindeki odasında boğazı kesilmiş olarak bulunur. Tüm kanıtlar intihar ettiğini göstermektedir. Öldüğü gece evindeki doğum günü partisinde çocukları, eşleri, torunları ve çalışanlar vardır. Davayı soruşturan Teğmen Elliot'un sorgusuna, ün yapmış özel dedektif Benoit Blanc da katılır. Blanc, kendisinin bile bilmediği biri tarafından bu davayı araştırması için tutulmuştur ve türlü arızalara sahip Trombley ahalisini tekrar sorgulayarak şüpheleri cinayet üzerine yoğunlaştırır. Rian Johnson, yazıp yönettiği 5. uzun metrajı ile kariyerinde türler arası gezintiyi sürdürüyor. Özellikle Brick (2005) ve Looper (2012) filmleriyle polisiye yapımlara duyduğu ilgiyi uzun bir aradan sonra Knives Out ile tekrar canlandırıyor. Konusuyla akıllara direkt Agatha Christie romanlarını getiren Knives Out, bu ilhamı kabul eden Johnson'ın ellerinde o geleneklere bağlı ama onları ters yüz etmeye de oynayan modern kaçamaklar yapan bir film. İntihar ile cinayet arasında gidip gelen bir gizem, hepsine uygun motivasyonlar verilmiş kalabalık şüpheli grubu ve karizmatik dedektif klasik üçgenini oluşturduktan sonra geriye kalan detayları da özenle işleyen Johnson, dinamik diyalog sahnelerini ve flashbacklerle desteklenen kurgunun eşlik ettiği sorgu sahnelerini uç uca ekleyerek söz konusu polisiye romanları andıran güçlü bir metin oluşturuyor.

Bir noktadan sonra bu klasik anlatımı değiştirmek isteyen Rian Johnson, filmin ortalarında Harlan Trombley'nin akıbetini hınzır bir kurguyla açık ederek en büyük gizemini kendi elleriyle çözüyor. Ama bu twist ile başka soru işaretleri de ortaya çıkarıp "yoksa öyle değil miydi" diyerek şüpheleri tekrar tazeliyor. Üstelik tek kozunun Trombley olmadığını gösteriyor. Miras meselesi, Trombley'nin hemşiresi Brezilyalı Marta ve ailesi sayesinde şöyle bir uğranılan göçmenlik meselesi, aile bireyleri arasındaki çıkar ilişkilerine dayalı güven/güvensizlik meseleleri derken Agatha Christie gösterip sol vuran Johnson, böylece farklı beklentiler içindeki seyircilerin bir kısmını memnun ederken, bir kısmından da o beklentileri değiştirmesini talep ediyor. Aslında Trombley'nin ölümünü erkenden aydınlatmış gibi yaparak hikayenin malikanenin dışına çıkmasını sağlıyor. Dışarı çıkınca da Marta'nın merkezde yer alan konumu daha da güçleniyor, başka suçlar için ortam ve entrika ağı genişliyor, bir malikaneye hapsolacağını düşündüğümüz hikaye sahaya inme fırsatı elde ediyor. Ama önemli kilit noktaların malikanede yaşanmış olması, finalde klasik Agatha "Katil Kim" Christie anlatımına dönüş yapılmasını sağlıyor. Tabii bu dönüşün Benoit Blanc şovuna dönüşmesi de o klasik anlatıma dahil bir özellik.


Bir Rian Johnson tasarımı olarak Benoit Blanc, bir Agatha Christie tasarımı olan Belçikalı dedektif Hercule Poirot'nun modern versiyonu şeklinde düşünüldüğünü belli eden ama Poirot kadar eksantrik olmayan bir karakter. Karizmasına Poirot kadar mizah katamasa ve bazı detaylara nasıl vakıf olabildiğini sorgulatsa da iyi senaryonun kendine biçtiği ağırlığın altından kalkıyor. Nezaketi, gözlemciliği ve şüpheciliğiyle beyaz perdede hayat bulmuş tüm Poirot aktörlerinin (en çok da Peter Ustinov ve David Suchet'in) o nefesini ensemizde hissettiren zekası, her rolünde aynı fiziksel görünümüyle karşımıza çıkan Daniel Craig bünyesinde Benoit Blanc'i bir marka haline getiremiyor. James Bond imajından hareketle Blanc için sakallı ve biraz da ukala bir Pierce Brosnan bu karaktere seviye atlatabilirdi. Tabii ki Craig iyi bir aktör. Özellikle finalde Blanc'i dolduruş çabası takdire değer. Ne var ki şimdilik Rian Johnson'ın onu tasarlayış biçiminin dışına fazla çıkmış görünmüyor. Şimdilik diyoruz çünkü duyurulan devam filmiyle başka bir cinayet davasında Blanc/Craig tekrar karşımızda olacak. Fakat bu devam filmi Benoit Blanc markası oluşmasından ziyade, eski usül katil kim hikayelerine dönüşün başka zeki senaryolarla karşımıza gelecek olmasıyla önemli.

Güçlü oyuncu kadrosuna rağmen Daniel Craig, Ana de Armas ve göründüğü sahnelerde Christopher Plummer dışında sivrilen ya da sivriltilen karakter yok gibi. Zaten bu tip suç hikayelerinde de olması gereken genelde budur. Şüpheli ve motivasyon sayısının çokluğu, aynı zamanda bu motivasyonların kendi minik yan hikayelerini yaratarak ana gövdeyle kurdukları bağlantıların çeşitliliği, tutarlılığı, enteresanlığı da çok önemli. Esasen Knives Out'un başarılı olduğu kalemlerin tepesinde Rian Johnson senaryosu duruyor. Twistler, seyirciye gösterilmeyip finalde geri dönüşlerle açık edilen sürpriz sahneler, satranç tahtasındaki taşlar gibi kullanılan yan karakterler, hep gölgede kalıp suçlu olduğunu gizlemeyi başaran malum taş derken çekilen bu bıçakların kalabalığını organize etmek hayati bir meseleye dönüşüyor. Küçük kelime oyunlarından, ufak yanlış anlamalardan, zekice kurulmuş komplolardan ve onların bir adım önünde giden başka komplolardan, kimi zaman karikatürize olmaktan çekinmeyen bir mizahtan, yalan söyleyince kusmak gibi ne zaman karşımıza çıkacağı kestirilemeyen fikirlerden ve iyi bir insan olmak üzerine film boyunca altı çok iyi doldurulmuş mesajından inşa edilmiş bu senaryo Knives Out'u son yılların değerli suç filmleri arasına koyuyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder