24 Nisan 2012 Salı

Tyrannosaur (2011)


Yönetmen: Paddy Considine
Oyuncular: Peter Mullan, Olivia Colman, Eddie Marsan, Paul Popplewell, Samuel Bottomley, Sally Carman, Ned Dennehy
Senaryo: Paddy Considine
Müzik: Dan Baker, Chris Baldwin

Tyrannosaur, karısının ölümünün ardından kendini toparlayamayan, etrafına öfke saçan Joseph'ın, dini bir yardım kuruluşunda çalışan ve sorunlu bir evliliği olan Hannah ile yaşadığı dokunaklı ilişkiyi anlatan bir ilk film. Yazan ve yöneten ise ünlü İngiliz aktör Paddy Considine. 2007’de çektiği kısa film Dog Altogether ile BAFTA kısa film ödülü kazanan Considine, o filmde çalıştığı Peter Mullan ve Olivia Colman’ı hemen hemen aynı rollerde tekrar oynatıyor. Tabiî Tyrannosaur daha geliştirilmiş ve değiştirilmiş bir versiyon. Konu olarak çok fazla örneğini gördüğümüz sert İngiliz dramlarından ayrı bir yerde durmayan film, bu klasmanın iyi örneklerinden biri. İşleniş olarak Considine’in iki filminde oynadığı Shane Meadows’un sıkıntılı ve patlamaya hazır, aynı zamanda karakter odaklı tarzından etkilendiği de rahatlıkla söylenebilir.

Paddy Considine, bu ilk filminde oyuncu olarak Shane Meadows yanında Jim Sheridan, Michael Winterbottom gibi isimlerle edinmiş olduğu birtakım yönetmenlik birikimleri sayesinde hiçbir acemilik çekmiyor. Sadece eleştirel tavrını biraz fazla göze sokuyor. (Hatta dindar Hannah’yı kullanarak eline ilk geçirdiği şeyi İsa resmine fırlatıyor.) Meselesi esasen dinle de sayılmaz. Tyrannosaur, iyi bir insan olmanın kötülüğe karşı nasıl bir tutum takınmayı gerektirdiğinin sorgulanışı üzerine kafa yoran yapıda. Din kavramı da tokat yedikten sonra öteki yanağı çevirmeyi benimsediğinden Considine’in ve Joseph'ın hışmına uğramakta. Ama önemli olan, hayatı cehenneme dönmüş Hannah’nın hışmına uğraması. Joseph'ın filmde dediği gibi, kötü insanlara karşı herkes kötü bir şeyler yapma fikrini aklından geçirir, oysa bazıları akıldan geçirmeyi bırakıp sadece yapar.


Hannah’nın ve Joseph'ın küçük dostu Sam’in etrafındaki günlük hayattan alınma kötülükler kesinlikle cezayı hak ediyor. Bunu ekran başında birer komşu mesafesiyle izleyen bizler düşünüyoruz. Fakat yasalar haricinde bu kötülüklere aynı derecede veya daha fazla kötülükle cevap verecek kişilerin, o çivileri sökecek başka çiviler olması gerekebiliyor ki, işi çivi olmaya getirecek kötülüklerin çıkış noktalarındaki basitliğin önemine dikkat çekiyor Considine. Yine Joseph'ın hışmına uğrayan talihsiz köpekler de bu basitlikten paylarını alıyorlar. İnancı kuvvetli Hannah ve onun kocası tarafından çekilmez hale getirdiği hayatı belki istismara çok müsait bir örnek. Ama kötülük denen şeyin en naif kurum olan aile içinde de yeşerebilme normalliğini anormal karşılamamak için James gibi bir örnekle de anlatmak gerekebiliyor. “Bir insan nasıl bunu yapabilir” cümlesini okuduğumuz, izlediğimiz haberlerde artık o kadar sık söylemeye başladık ki, kötülük timsali James örneğinin bir filmdeki kötülük düzeyini bile sorgulamaya başladık.


Karizmatik usta Peter Mullan, birçok filmde tekrarlayageldiği huysuz ihtiyar, öfkeli kaybeden tiplemelerine bir yenisini daha ekliyor. Olağanüstü sesi ve suskun sahnelerde bile çok şey anlatan çizgilerle dolu yüz hatları hâlâ yerli yerinde duruyor. Bunlar sayesinde her filmine 1-0 önde başlayıp, şayet gidiyorsa sonra farka gidiyor. Fakat filmde öyle bir Olivia Colman performansı var ki, belki de son yılların en güçlü oyunculuklarından birini izleme fırsatı bu filmde saklı. Televizyon ağırlıklı bir kariyere sahip olan Colman, üç önemli İngiliz film festivali yanında Sundance ve Uluslararası Chicago Film Festivallerinde En İyi Kadın Oyuncu ödülü kazandı. Önemli bir kriter sayılan Oscar ödüllerinde ise aday bile değildi. İngiliz siyasetinin yüzkarası Margaret Thatcher ve seksi olmaktan başka bir numarası olmayan Marilyn Monroe taklitlerinin dört döndüğü bir kategoride şahane bir Olivia Colman’ın bulunmaması isabet olmuş bile denebilir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder