12 Kasım 2008 Çarşamba

Blind Date (1987)


Yönetmen: Blake Edwards
Oyuncular: Bruce Willis, Kim Basinger, John Larroquette, William Daniels, George Coe, Phil Hartman, Stephanie Faracy
Senaryo: Dale Launer
Müzik: Henry Mancini

TV tarihinin en iyi dizilerinden biri olan Moonlighting (Mavi Ay) ile de çoğumuzun gönül bağı vardır. Şirketlerini bir bir kaybeden zengin Maddie Hayes, bir dedektiflik şirketi olduğunu keşfeder. Bu şirketin David Addison adında hazırcevap, zeki, komik, bir nevi ucube yöneticisi ile Maddie, birbirinden ilginç ve eğlenceli maceralara yelken açarlar. Cher gibi ortayaş çekiciliğinin tüm nimetlerine sahip Cybill Shepherd, neredeyse kimsenin tanımadığı Bruce Willis ve yine ucube potansiyeline sahip sekreter Agnes DiPesto, sezonlar boyu insanlara TV başında pranga vurdu. Ama bu dizinin en büyük keşfi, o meşhur güneş gözlüğü, kalpli boxerı, ağzının kenarına kondurduğu yavşak gülümsemesi ve 80’lerden beklenmeyecek ölçüde zeka ürünü esprileriyle Bruce Willis oldu. Parlak senaryosuyla yarı şaka-yarı ciddi bu muhteşem dizi TRT’nin haftasonu hediyesi gibiydi. Fakat ne zaman David Maddie’ye aşık oldu, dizi benim ve pek çok hayranı için miyadını doldurdu. Zorlama bölümler çekilmez hale geldi ve dizi resmen bitti. Bu son bölümlerin yavanlığı biraz olsun Mavi Ay yokluğuna bizi alıştırmıştı bir yerde.

Blind Date, yani Kör Talih, Talihsiz Randevu, Ucube Flört, Görücü Usulü, ne derseniz deyin, Pembe Panter’in babası Blake Edwards’ın nefis bir romantik komedisi.. İşkolik Walter'a bir arkadaşı sarışın güzel Nadia ile bir randevu ayarlıyor. Yalnız Nadia’nın ne pahasına olursa olsun içki içmemesi gerek. Çünkü kendisi içince sapıtanlardan. Bir kadehten bir şey olmaz diye düşünen Walter, Nadia’ya içirince de buyurun şenliğe. Bir de üstüne aşırı kıskanç eski sevgili David (müthiş komik John Larroquette) işin içine girince, Bruce Willis’in Mavi Ay sonrası ilk ve şimdiye kadar da tek romantik komedisinin tadına doyulmuyor. VCD kültürü olan çoğu kişinin elinden mutlaka geçmiş olan Blind Date, benim için Mavi Ay’dan sonra 80’lerin o kendine has romantizmiyle, sulusepken komedi anlayışının harmanlandığı hoş bir hatıra olmuştur. Willis’in Cybill Shepherd ile uyumuna alışmış olanlar için o dönemde Kim Besinger biraz yadırgansa da, Walter karakterinin David Addison’a yakınlığı, filmde o hoş tadı damaklara bırakabiliyor.


Gelelim romantik, naif, aynı zamanda zıpır, şen şakrak David Addison’dan, aksiyon tüccarlarının yarattığı iflah olmaz sert polis tiplemelerine giden yoldaki Bruce Willis’e.. Her şey Die Hard serisinin gözüpek, problemli polisi John McClane ile başladı. Askerdi, polisti, dedektifti derken karşımızda sert, kaba saba bir jön bulduk. Kendisi de o kadar benimsedi ve benimsendi ki, üniformalı sorunlu kimlikleri oynaya oynaya, üniformasız sorunlu Bruce Willis ortaya çıktı. Bu kadar omuzu kalabalık rolden sonra Irak’a gidip birkaç Iraklı vurmayı arzulayan, abuk milliyetçi bir kimliğe bürünebilecek ölçüde Bush hayranı olması sürpriz olmamalı. “Bush seçilirse bu ülkeyi terk edeceğiz” demecine sahip bir zamanların Alec Baldwin-Kim Besinger çiftinin bu laflarını yemelerine nazaran Willis’inki dürüst bir tavır olmasına rağmen, bu kadar sakat bir dürüstlük de adamı gündüz vampiri yapar.

Zamanında 9.5 haftamızı esir almış Kim Besinger’ın ise Oscar aldığı Lynn Bracken rolü (olağanüstü L.A. Confidential ile), benim için Blind Date’deki Nadia’dan daha iyi değil kesinlikle. Zavallı Walter’ı ve onun hayatını cehenneme çeviren hoş sarhoş Nadia’nın komik öyküsü, George W. Bush’tan habersiz iki oyuncunun kıyıda köşede kalmış, içinde çok matrak sahneler barındıran bir romantik komedi güzelliğidir. The Last Boy Scout, Pulp Fiction, Sin City, Hudson Hawk, The 5th Element güzel filmlerdir. Ama hiçbirini içinde Bruce Willis var diye sevmem. Blind Date’i ise içinde Bruce Willis de var diye seviyorum. Aslında ben Bruce Willis’i değil, David Addison’u seviyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder