Yönetmen: Jaco Van Dormael
Oyuncular: Pili Groyne, Benoît Poelvoorde, Catherine Deneuve, François Damiens, Yolande Moreau, Laura Verlinden, Serge Larivière, Didier De Neck, Marco Lorenzini, Romain Gelin, Johan Heldenbergh
Senaryo: Thomas Gunzig, Jaco Van Dormael
Müzik: An Pierlé
Senaryosu Thomas Gunzig ve Jaco Van Dormael'e ait olan, Jaco Van Dormael'in yönettiği Le tout nouveau testament (The Brand New Testament) adlı filmde Tanrı erkek suretinde, Brüksel'de eşi ve kızı Ea ile yaşıyor. Eşi ve çocuğuna çok kötü davranıyor, odasındaki bilgisayarla insanların hayatını acımasızca kontrol ediyor. Karısını sürekli aşağılayıp, odasına girdi diye Ea'yı dövüyor. Kaba, ilgisiz, huysuz, ruhsuz babasının davranış bozukluklarından bunalan Ea, bir gün onun odasının anahtarını alıp bilgisayarını karıştırıp insanların ölecekleri günleri cep telefonlarına göndererek ifşa ediyor. Evi terk etmeye karar veren Ea, babasının odasındaki bir çekmeceden seçtiği 6 kişiyi kendine havari yapmak için çamaşır makinesindeki gizli geçitten geçerek bu insanları ziyaret etmeye başlıyor. Bu absürt konuyu alegorik bir zeminde, sık sık Jean-Pierre Jeunet'nin Amélie'si tadında işleyen Dormael, başlangıçta derme çatma, takibi zor bir üslup benimsemiş gibi görünse de, zamanla hem kendini toparlayıp yumuşatıyor, hem de bu üslubu zenginleştirerek seyirciyi alıştırıyor. Ea'nın rastgele seçtiği 6 havari adayının sırayla tanıtılmaya başlanmasıyla ritmini ve tonunu kontrol altına alan film, bu farklı hikayeler bünyesinde söyleyeceklerini, mesajlarını, eleştirilerini ustalıkla yerleştirebileceği özgür alanlar yaratıyor.
Küçükken metroda geçirdiği kazada sol kolunu kaybeden güzeller güzeli Aurélie, sıkıcı işlerde çalışmaktan yorulmuş, hayatında yeni bir anlam isteyen ve bu anlamı parktaki bir kuşun peşine takılarak bulmaya çalışan 60'ına merdiven dayamış Jean-Claude, küçükken gördüğü bir Alman kızdan çok etkilenip hayatı boyunca kadın bedenine zararsız bir tutkuyla hayranlık duyan Marc, hem hayat sigortası satan, hem de bir suikastçi olan François, varlıklı hayatından, ilgisiz kocasından sıkılan ve bir sirkte gördüğü dev gorile aşık olan Martine ve son olarak 54 günlük ömrü kaldığını öğrenince kız olmak isteyen ortaokul öğrencisi Willy, Ea'nın rastgele seçtiği havariler. Dünyaya indiğinde ilk karşılaştığı yaşlı evsiz Victor'ı da Yeni Ahit'i yazması için ikna eden Ea, bu insanları tek tek ziyaret ederek onları tanımaya çalışıyor. Doğduğundan beri Tanrı babası ve annesinden başka kimseyi görmediğinden onlara ölümlü yaşamla ilgili masum sorular soruyor, kulağını onların bedenlerine koyarak bu insanların "müziklerini" duyuyor, bazılarına rüyalar hazırlıyor vs... Hristiyan öğretilerinden, İncil'deki hikayelerden hareketle böylesi fantastik bir dünya, birbirinden ilginç karakterler ve onların mizahla karışık melodramlarından katmanlı bir senaryo yaratan Thomas Gunzig ve Jaco Van Dormael, beklenmedik bir Tanrı, Tanrıça, (kısa bir sahne de olsa oğulları İsa) ve en önemlisi zoraki de olsa bir aydınlanma/aydınlatma yolculuğuna çıkan kızları Ea tasarımlarıyla eğlenceli olduğu kadar güçlü alt metinler barındıran bir filme imza atıyorlar.
Yaşam, ölüm, yalnızlık, iletişimsizlik, aile, gerçek aşk, cinsel kimlik gibi pek çok konuya irili ufaklı dokunuşlar yapan film, saçma sapan bir Tanrı tarafından dışarısıyla fiziksel bağlantısı kopuk bir apartman dairesinden idare edilen dünya tasviriyle başlayıp, evden kaçarak dünyaya inen Ea ve onu geri götürmek için peşinden gelen Tanrı arasındaki mücadeleyle sürüyor. Aslında bu mücadele, havariler konusu sebebiyle ikinci planda kalıyor. Belki sadece baba - kız arasındaki kovalamacayla da bambaşka bir senaryo ortaya çıkabilirdi. Fakat Ea'nın rastgele seçtiği, tüm insanlar gibi kendi ölüm tarihlerini öğrenmiş olan 6 havarinin teker teker ele alınmasıyla yolunu çizen film, mizah ve dram arasında kurduğu güçlü dengeyle asıl kimliğini buluyor. Aslında karakter bolluğu sebebiyle kolayca dağılabilecek bu yapı, kurgu becerisinin de katkısıyla ortak bir rota üzerinde kalmasını biliyor. Bu kararlılığın en belirgin özelliği filmin tonu. Mizahın hep bir adım geriden geldiği, ama melankolinin hep bir adım önde olduğu bu ton, ölüm tarihini önceden bilmenin hüznünü çok iyi yansıtan bir ton. Yine de bu melankoli bile filmin ciddiyete olan uzaklığıyla arasındaki mesafeyi hep koruyarak kendini bu fantastik kurguya ezdirmiyor. Mesela yaşayan efsane Catherine Deneuve'ün canlandırdığı Martine'in çaresiz yalnızlığındaki gerçeklik ile, onun dev bir gorilde bulduğu aşkın absürtlüğü birlikte gayet iyi geçiniyor.
Bağımsızlığını ilan ederek teker teker havarilerini toplayan (işini gücünü bırakıp kuş sürülerinin götürdüğü yere giden Jean-Claude hariç), bir yandan da Victor'a "Yepyeni Ahit"i yazdıran Ea, ölümlü dünyaya karşı donanımsızlığıyla, insan yaşamına dair sevimli cehaletiyle, çocuk kalbiyle bile bize anlatılmış tüm peygamberlerden daha ideal bir duruşa sahip. Mesela İsa'nın annesine karşı kabalığı, havarilerinin ailelerini terk edip kendisini izlemelerini istediği bilinir. "Kim ailesinden, hatta kendisinden nefret etmiyorsa, o benim havarim olamaz" demiştir. Yeni Ahit'in ahlaki öğretileri, tam bir zalimlik abidesi olan Eski Ahit'e göre daha iyiydi. Ama "İlk Günah" (yasak elmanın yenmesi sonrası cennetten kovulma ve ömür boyu cezalandırılma) ve "Kefaret" (buradaki "ödeme" işkence ve infaz görmek suretiyle Tanrı'ya yapılan ödemedir) görüşleri Eski Ahit'i bile gölgede bırakacak zalimlikler taşır. Film doğrudan bir din eleştirisinde bulunmuyor görünse de, esasen tüm duruşu septik bir gövdeden ibaret. Babası olan Tanrı'nın evinden kaçıp dünyaya gelmesi, peşinden gelen Tanrı'nın güçlerinin bu dünyada kaybolması, kader denilen ve asla değişmediği kabul edilen alın yazılarının aslında değiştirilebileceği gibi serbest uyarlamalar, yüzyıllar içinde dini kaidelerin, kutsal kitapların da insan elinde bu tür serbest uyarlamalara maruz kaldığının bir yansıması adeta. Ne var ki bu film, kendi uyarlamasıyla bir sanat formu olarak seyircisine iyi vakit geçirtmek gibi basit ve zararsız bir misyon üstlenirken, din tüm insanlığı günahlarla, yasaklarla terbiye etme densizliğini yüzyıllardır ulvi bir misyon gibi göstermeye çalışan (ve bunda başarılı olan) bir uyarlamalar yığını.
Thomas Gunzig ve Jaco Van Dormael'in alterrnatif yeni ahit yolculuğu, sadece yolculuktan ibaret olsaydı belki yol almakta bazı sıkıntılar çekebilirdi. Oysa havariler ve onların ne zaman öleceklerini öğrenmelerinden, Ea'nın onları ziyaret etmesinden itibaren çok daha genişleyen, çiçek gibi açılan bir senaryoyla karşılaşıyoruz. Her biri birer film veya dizi potansiyeli taşıyan 6 havarinin teker teker tanıtılması, filme karakterini veren o mizahi melankolinin yavaşça pişmesini, olgunlaşmasını sağlıyor. Bu karakter bolluğunu gayet iyi idare eden senaryo, her karaktere kendi alanlarını açıp gereken önemi verdiği için, zaman zaman karışık kurguyla tekrar her birine geri döndüğünde onlara karşı bir yabancılık hissettirmiyor. Bütün gün evindeki özel odasında bulunan bilgisayarda kullarının kaderlerini tayin eden, "Evrensel Istırap Kanunları" yazan, türlü felaketler tasarlayan, ama Ea'yı bulmak için dünyaya gittiğinde tüm güçlerini kaybedip sıradan bir ölümlüye dönüşen, Benoît Poelvoorde'nin başarıyla canlandırdığı karikatürize Tanrı'dan da anlaşılacağı üzere, Gunzig ve Van Dormael'in senaryosu da asırlar önce yazılmış olsa pekala kutsal kitap hikayelerinden biri olabilecek kadar absürt ve masalsı. Benoît Poelvoorde, Catherine Deneuve, François Damiens, Yolande Moreau gibi tecrübeli isimlerin yer aldığı oyuncu kadrosu, parlak senaryo sayesinde başrolün üstesinden gelen sevimli Pili Groyne etrafında kenar süsü değil, filmin önemli parçaları haline geliyorlar. Fantastik fikirlere düşkün Jaco Van Dormael kariyerinde Mr. Nobody ile birlikte önemli bir yere sahip Le tout nouveau testament, kabaca Tanrı ve din temelli bir konu üzerinde şekillense de, özünde insan olmanın ve hayatının önemine dair farklı suretler sunarak ve onları yorumlayarak yükselen bir film.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder