13 Nisan 2019 Cumartesi

Spider-Man: Into the Spider-Verse (2018)


Yönetmen: Bob Persichetti, Peter Ramsey, Rodney Rothman
Seslendirenler: Shameik Moore, Jake Johnson, Hailee Steinfeld, Mahershala Ali, Liev Schreiber, Chris Pine, Brian Tyree Henry, Lily Tomlin, Nicolas Cage, Kathryn Hahn, Zoë Kravitz, John Mulaney, Kimiko Glenn
Senaryo: Phil Lord, Rodney Rothman
Müzik: Daniel Pemberton

Örümcek Adam, tüm zamanların en iyi çizgi romanlarından biri, bir süper kahraman olarak da en renklilerinden biri olmuştur. Özellikle Sam Raimi'nin 2002'de başlayıp üçleme şeklinde temize çektiği seriyle beyaz perdedeki yolculuğu ara vermeksizin süren Spiderman, çizgi romandan kalma eski hayranlarının üzerine yeni nesilleri de koyarak hiç hız kesmedi. Karizmatik olmaktan uzak, daha çok şaşkın bir nerd gibi dolanan Tobey Maguire'ın Peter Parker yorumu, Raimi'nin dönemin efekt teknolojilerinden verimli biçimde faydalanmasıyla fazla göze batmadı. Raimi'nin seriyi başlattığı yıldan 10 sene sonra, 2012'de bu defa klip yönetmenliğinden gelme Marc Webb'in iki filmlik The Amazing Spider-Man'i dolaşıma girdi. Yeni Örümcek Adam/Peter Parker olarak seçilen yetenekli aktör Andrew Garfield, Webb'in dinamik yorumu sayesinde seyirciyi kendine alıştırmayı başardı. Spiderman için yeni hasılatlara yelken açmak artık daha kolaydı. Çünkü başrole kimi seçersen seç, kemikleşmiş hayran kitlesi hiçbirini yadırgamıyordu. Avengers serisi ile ivme kazanan süper kahraman filmleri enflasyonu içinde bir Marvel neferi olarak Spiderman'in yer almaması imkansızdı. 2016'da Captain America serisinin üçüncü filmi Civil War'da yepyeni bir Örümcek Adam (ya da Çocuk) ile karşılaştık. O dönem 20 yaşında olan Tom Holland, bebek yüzü, yerinde duramayan enerjisi ile Marvel evrenine taze kan oldu. Ertesi yıl bu yeni serinin ilk solosu Spider-Man: Homecoming yine hasılatın dalağını yardı ve Holland'ın hayran kitlesini genişletti. (Far From Home adlı ikinci film de yolda.)

Marvel Milli Takımı'nın üçüncü ve en kritik ayağı olan Infinity War'da güçlü ağabey ve ablaları arasında yer bulan, önemli işlere imza atan tıfıl Spiderman, bir süre daha Tom Holland ile yoluna devam edecek gibi görünüyor. Öte yandan, 2011 yılından beri bir başka Spiderman olarak çizgi roman evreninde büyümeye devam eden Afro-Amerikan/Meksikalı karışımı Miles Morales'in, sayfaların dışına taşma zamanının geldiğini düşünen yapımcılar düğmeye bastı ve bu kez animasyon olarak onu daha geniş kitlelere ulaştırmaya karar verdiler. Tom Holland varken bir de bu oluşum için gerçek oyuncularla paralel bir seri daha düşünülmemesi gayet olumlu. Üstelik Miles bu evrende yalnız değil. Orta yaşlı, Mary Jane'den ayrıldığı için depresyonda olan Peter Parker yanında, Miles'ın yeni kaydolduğu özel okulda karşılaştığı Spider-Gwen, 1940'ların siyah beyaz noir döneminden gelen karizmatik Spider-Man Noir, anime evreninden Peni Parker ve Looney Tunes dünyasından ışınlanmış gibi duran (hatta "that's all, folks" repliğini bile kullanan) Spider-Ham bu evrenin birer parçaları. Bu parçaları biraraya getiren ise, farklı paralel evrenlerin kapısını açabilen devasa makinesi aracılığıyla kaybettiği karısı ve kızına kavuşmak isteyen Kingpin oluyor.


Başa dönersek, polis memuru babası ve hemşire annesiyle Brooklyn'de yaşayan, zekası sayesinde özel yetenekli öğrencilerin toplandığı bir lisede okuma hakkı elde eden Miles, kendisine daha yakın gördüğü, suçlu geçmişi nedeniyle babasının uzak durmasını istediği amcası Aaron ile takılmayı daha çok seviyor. Amcasıyla izbe bir yere grafiti yapmak amacıyla gittikleri bir gece radyoaktif bir örümcek tarafından ısırılıyor. Miles'ı bu defa bir "Örümcek Çocuk" yapmak için daha parlak bir fikir bulunamadığı ortada. Isırıldıktan sonra Miles'ın kazandığı üstün yetenekler, acemilikler, diğer örümcek karakterlerce, özellikle de Peter Parker tarafından güçlerini nasıl kullanacağının öğretilme süreci, başarısızlıklar, bu esnada trajik bir kayıp, gittikçe güçlenen Kingpin tehlikesi, nihayet Miles'ın bu güçleri kontrol altına alıp dünyayı kurtarmaya hazır olması... Yani her şey süper kahraman kitabına uygun bir süreçte ilerliyor. Örümcek evrenine ait diğer kahramanların özüne, geçmişlerine inmeden, Peter Parker ve Gwen'i biraz öne çıkararak Miles'ın doğuşu ve yükselişine ışık tutulması bu ilk film için gayet normal. Son yıllarda tek tabanca süper kahraman filmleri yerine Avengers modunda kalabalık kahramanlı maceraların cazibesinden de faydalanmak için uygun bir ortam var. Ama Spider-Man Into The Spider-Verse'ün asıl cazibesi, türlü animasyon tekniğini bu bilinen senaryoya akıcı, sürükleyici, zeki yöntemlerle paketleyip sunmasında. Özellikle Miles'ın finale doğru güçlerini gerçek anlamda keşfettiği bölüm muazzam.

Animasyon departmanlarında pişen Bob Persichetti, bazı David Fincher, Steven Spielberg (hatta Bram Stoker's Dracula'da Francis Ford Coppola) filmlerinin sanat departmanında storyboard uzmanı olarak çalışmış Peter Ramsey ve geçmişinde pek önemli işleri bulunmayan Rodney Rothman üçlüsünün yönettiği film, olağanüstü bir animasyon yelpazesi barındırıyor. Farklı evrenlerden gelen Spider-Verse karakterlerinin çizgi roman, modern animasyon, anime, film noir, çizgi film disiplinlerine sadık kalan, bunların ortak evrende birbirini beslemesini, kolektif bir aura yaratmasını sağlayan, küçük anlara bile birçok detay sığdıran yönetim kadrosu, Sony Pictures Animation çatısı altında son yılların en güçlü animasyonlarından birini dünyaya düşürüyor. Yönetmenlerle birlikte Phil Lord ve Rodney Rothman ortak senaryosu, sözünü ettiğimiz alışıldık süper kahraman hikaye gidişatının neredeyse her anına kritik, yenilikçi, tutkulu diye uzayıp gidebilecek sıfatlarla müdahalelerde bulunuyorlar. Zengin seslendirme kadrosu, güncel hip-hop şarkıcılarının şarkıları ve usta müzisyen Daniel Pemberton'ın tema müzikleri de bu harikulade denklemler bütününde yerini alıyor. Jeneriğinden post credit sahnesine kadar orijinalliklerle dolu Spider-Man: Into The Spider-Verse, kimbilir kaç filmle artık Örümcek Adam'dan sıtkı sıyrılmış seyircileri bile tekrar uyandıracak etkiye sahip anlar taşıyor. Hatta bence bu animasyon, Spiderman adı altında yapılmış en orijinal iş.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder