7 Mart 2018 Çarşamba

Roman J. Israel, Esq. (2017)


Yönetmen: Dan Gilroy
Oyuncular: Denzel Washington, Colin Farrell, Carmen Ejogo, Amanda Warren, Lynda Gravatt, Tony Plana, DeRon Horton
Senaryo: Dan Gilroy
Müzik: James Newton Howard

İdealist bir savunma avukatı olan Roman J. Israel, Esq., ortağı felç geçirince hukuk firmasının başına geçip onun davalarına bakmak zorunda kalır. Durumu pek iyi olmayan firma, daha büyük bir firmanın ortağı olan George Pierce tarafından satın alınır. İşsiz kalan Roman, başvurduğu her yerden geri çevrilir. Onun eski usul çalışma tekniğini ve olağanüstü hafızasını fark eden George, Roman'ı kendi firmasında işe almak ister. Başta buna karşı çıkan Roman, kötüye giden maddi durumu ve uzun yıllardır üzerinde çalıştığı hukuki projesini hayata geçirebileceğini düşündüğü bu varlıklı firmada çalışmayı kabul eder. Ama bu yeni çalışma ortamı onun değer verdiği ilkelerinden sapmasına, önü alınamayan olaylar zincirine sebep olur. En son yazıp yönettiği Nightcrawler ile eleştirel yönü çok güçlü başarılı bir gerilime imza atan, daha çok senarist olarak tanınan Dan Gilroy'un herşeyi kendine ait ikinci filmi Roman J. Israel, Esq., bu beklentiler ışığında vücut bulan bir dram. Medya odaklı Nightcrawler sonrası bu defa adalet ve hukuk sistemi üzerine söyleyeceklerini merak ettiğimiz Gilroy, filme adını veren baş karakteri ile daha büyük meydan okumalara yelken açıyor.

70'lerin ırkçı faşist Amerika'sında devrimci bir aktivist olarak hukuk okumuş, değerlerini oturtup onlardan ödün vermeyerek deyim yerindeyse ruhunu şeytana satmamış bir avukat olan Roman, zaman ilerledikçe, devir değiştikçe, fikir ve tavırlar çağın getirdikleri doğrultusunda evrim geçirdikçe bu değişime kendini adapte edemediğini fark ettiği bir sürece giriyor. İşte iyi bir zamanlama hamlesi olarak filmini tam bu sürecin başında kuran Gilroy, Roman'ı ortağı ve akıl hocasının rahatsızlanıp artık çalışamaz duruma geldiği bir kırılma noktasında yakalıyor. Bir anda boşluğa düşen, uzun süre masa başında kaldığı için firmanın elindeki davalarda ön saflara çıkarak insiyatif almaya çalışan Roman'ın artık hukuki reflekslerinin zayıfladığına şahit oluyoruz. Firma asistanının uyarısı üzerine sürmekte olan davaların bu beklenmedik sağlık sorunu yüzünden iptal edilmesi kararı alınmış olmasına rağmen sürdürmek isteyen, mahkemede ne zaman susup konuşacağını ayarlayamayan, aktivist yıllarından kalma asiliğini hakime yansıtarak para cezası alan Roman, tıpkı dış görünümü gibi eski usül, isyankar, dağınık ve tuhaf bir adam. Gilroy ikinci ve belki de en büyük voleyi bu anti kahraman tasarımıyla vuruyor.


Roman'ın 7 yıldır üzerinde çalıştığı, modern hukuk tarihinde çığır açacağını iddia ettiği, eski 3500 müvekkilinin davalarındaki belge ve delillerle desteklenmiş, ama kendisinin tek başına bitiremeyeceği bir toplu dava projesi var. Bu dava, kamuya karşı işlenen suçların jüri ya da hakim tarafından dikkate alınmadığını, zira davaların yüzde 95'inin bilinmediğini savunuyor. Suç veya masumiyet, bütün günü mahkemede geçirmekten korkmakla yer değiştiriyor. İnsanlar uzun dava süreçlerinden ve masraflardan yılıyorlar. Ayrıca Roman'a göre savcıların, anlaşmaya yanaşmayanlara kafalarına göre ceza vermesini engelleyecek yapısal bir reform gerekiyor. Suçsuz bile olsalar, kapalı kapılar ardındaki bu anlaşmalar yüzünden hapis yatabiliyorlar. İnsanların aşırı ve orantısız cezalar almamak için suçu kabul etmeye zorlandıkları bu sistemi değiştirmek gibi büyük idealleri olan bir adam Roman. Ama ideali daha çok para kazanmak olan George'un modern hukuk firmasına kapağı atınca, kuralına göre oynamak istediği oyunda nerede nasıl duracağının acemiliğini çekiyor. Bu acemilik de ona masum bireysel isteklerini hatırlatıyor, onları gerçekleştirmek adına tehlikeli riskleri göze alma cüreti veriyor.

Öte yandan, konuşmacı olarak katıldığı bir toplantıda ayakta kalan genç aktivist kıza yer verilmesini istediğinde aynı kızdan cinsiyetçi olma suçlamasıyla fırça yiyecek veya yolda ölü sandığı bir adamı önce morga, sonra da kimsesizler mezarlığına (ya da yakmaya) götürmek isteyen polislere onun da bir birey olduğu konusunda diklenebilecek kadar da modası geçmiş bir adam Roman. Yaptığı bir katakulli sonrası kazandığı parayla gerçekleştirdiği hayali de bunu doğruluyor. Gilroy, politik doğruculuğunu ve yıllarca çalışıp elinde avucunda birşeyi olmayan memur zihniyetini rahatlıkla Roman üzerinden tartışmaya açmayı başarıyor. Ancak yeldeğirmenlerine karşı savaşmanın ümitsizliğiyle modern hukuk sisteminde iyice öğütülmüş bu doğruculuğun da modası geçtiğinden, Roman'ı fazla değiştirmeyi, vicdansızlaştırmayı göze alamıyor. Öyle ki, yaptıklarından dolayı Roman'ın kendine dava açmasına kadar işi götürüyor. İpin ucu bir miktar kaçınca da, filmin hak ve adalet tabanlı idealist duruşuna yakışmayan, kahramanına "anti" deyip dememe arasında sıkışan, eden bulur nasihati vermeye çalışan bir öğretmen edasıyla kötü finale razı gelmemizi istiyor. Oysa Gilroy, kendi yarattığı ve Danzel Washington'ın klasına yakışır biçimde canlandırarak üç boyutlu hale getirdiği Roman'ın boyutlarıyla oynama işini Hollywood doğruculuğuyla yapmaya çalışıyor. Roman'ın toplu dava hayali, Amerikan tabanlı da olsa adalet arayışındaki her bireyin hayali üzerine güçlü hisler uyandırabiliyor. Fakat Gilroy öyle bir film yapıyor ki, film baş karakterinin kişiliği ve idealleri altında zayıf kalıyor, eziliyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder