20 Mart 2018 Salı

Forgotten (2017)


Yönetmen: Jang Hang-jun
Oyuncular: Kang Ha-neul, Kim Moo-yeol, Moon Sung-keun, Na Young-hee, Nam Myung-ryul, Lee Eun-woo
Senaryo: Jang Hang-jun

Oyuncu, senarist ve yönetmenlik yapan, ama Güney Kore dışına sızmış kayda değer bir başarısı olmayan Jang Hang-jun'un yazıp yönettiği Forgotten, artık yönetmen için kayda değer bir başarı olarak sayılabilecek nitelikte bir gerilim/dram karışımı. Her konuda tuttuğunu koparan, başarılı ve çevresi tarafından sevilen abisi Yoo Seok'un en büyük hayranı, kardeşi Jin-seok'tur. İki kardeş, ebeveynleriyle birlikte yeni bir muhite taşınırlar. Ev sahibi, bir ay içinde almak üzerine eşyalarını bir odaya koymuş, o gelene dek odaya kimsenin girmemesini rica etmiştir. Zaman zaman odadan bazı sesler duyduğunu sanan Jin-seok, anksiyete hastasıdır ve buna benzer sesler yanında kötü rüyalar da görmektedir. İki kardeş bir gece yürüyüşe çıktıklarında Yoo-Seok birkaç kişi tarafından kaçırılır. 19 gün sonra geri dönen Yoo-Seok kaçırılmasıyla ilgili hiçbir şey hatırlamamakta, eskisi gibi de davranmamaktadır. Evdeki yasak oda, Yoo-Seok'un kaçırılıp geri dönmesi, garip rüyalar derken Jin-seok kendi başına bu sırları çözmeye çalışır.

Konu olarak buradan ilerisine gitmek, filme dair sürprizleri bozacağından, filmi ayakta tutan en önemli unsurlardan biri de bu sürprizler olduğundan, fazla açılmayıp filmi yorumlamak için kıvrak manevralar yapmak gerekiyor. Yasak oda, kaybolup birkaç gün sonra geri dönen karakter, gerilimli rüyalar gibi anahtar klişeleri aynı klişelikte kullanan Jang Hang-jun, önce yeni taşınılan evdeki gizemli oda (ki ne hikmetse kapısı kilitli değil) üzerinden artık kabak tadı veren bir hayalet hikayesi mi anlatacak derken, Yoo-Seok'un dönmesiyle birlikte yavaş yavaş onun asıl meselesinin hayaletle, öcüyle olmadığını anlamaya başlıyoruz. Fakat bu defa da zayıf ve tahmin edilebilir tarafından bir mafya meselesine dümen kırdığını düşündürüyor. Tabii son dakika yetişmeleri/kurtulmaları gibi klişeler de hız kesmiyor, bunların nasıl sonuçlanacağını bilen seyirciyi sıkma ihtimali taşıyor. Ama çok önemli bir kırılma noktasıyla rotası öyle bir değişiyor ki, bazı sürprizli yapımlarda gördüğümüz "seyirci kandırma" hadisesi ile birlikte sürprizler otomatiğe bağlanıyor veya filmin geçmişi ile kırılma anı sonrasında ortaya çıkan gerçekler birbiri ardına sürpriz etkisi yaratıyor.

İntikam ve vicdan muhasebesi hikayelerini çok seven Güney Kore sineması, bu filmde olduğu gibi tesadüflere karşı da çok ilgili ve bu tesadüfleri senaryo güçlüklerini aşmak için sık sık başvurduğu bir yol olarak kullanıyor. Bu tesadüfleri, sürprizleri, geri dönüşleri iyi kurgulayıp senaryoya sürükleyici bir hal veren Jang Hang-jun, finalde biraz daha itidalli davransaymış filmini çok daha etkili biçimde bağlayabilirmiş. İntikam hikayelerinde, çözülmeyi bekleyen polisiye gizemlerde veya temeli geçmişte yapılan hatalara dayalı trajik olaylarda Güney Kore sinemasının takındığı ortak tutum dışına fazla çıkmaması rağmen, merakları hep ayakta tutmasını biliyor. Bu ortak tutumun bir parçası olarak, uzun bir zaman dilimine sabırla yayılmış sıradışı planlar tasarlamayı seven senaristler, bir süre sonra bu sıradışılığın sıradanlaştığını fark edince ele avuca sığmayan, mantık hatalarıyla dolu yeni fikirler üretme ihtiyacı duyabiliyorlar. Jang Hang-jun ise tasarladığı kırılma noktası ve sonrası ile hem filmine, hem de avucuna aldığı seyircisine daha ikna olunabilir bir çevre düzeni kuruyor. Seyirciyi biçimsel olarak kandırma riskini göze alarak ve büyük oranda bu riskin meyvelerini toplayarak çaresizlik, pişmanlık, vicdan, adalet üzerine bir dram kurguluyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder