13 Temmuz 2015 Pazartesi

Free Angela and All Political Prisoners (2012)


Yönetmen: Shola Lynch
Müzik: Vernon Reid

1960'lı yılların ikinci yarısından başlayarak ırkçılık karşıtı ve politik tutukluların hakları hareketininin sembolü olan akademisyen filozof ve yazar Angela Davis'in mücadele yıllarını anlatan Shola Lynch belgeseli Free Angela and All Political Prisoners, bu önemli figürü her yönüyle ele alan başarılı bir biyografi olarak karşımıza çıkıyor. Afro-Amerikan toplumunun özgürlük mücadelesini ve o yılların tartışmalı oluşumu Black Panther Party'yi de destekleklemiş olan Davis, ABD Komünist Partisi'nin üyesi olduğu için California Üniversitesi'ndeki görevinden atılıyor. Ama onun uluslararası bir özgürlük sembolü olmasını sağlayan süreç, Black Panther Party üyesi olan ve 18 yaşından bu yana hapis yatan George Jackson'a destek vermesiyle başlıyor. Basit bir suç yüzünden girdiği hapishanede çok zor koşullarda kendini geliştirip yaşadıklarını yazması yönünde Davis'ten destek gören Jackson, "Soledad Brother: The Prison Letters Of George Jackson" kitabını yazıyor. Davis ve Jackson, bu paylaşım yanında duygusal bir yakınlaşma da yaşıyorlar. Fakat Ağustos 1970'de Jackson'ın kardeşi Jonathan, abisini kurtarmak için mahkeme salonuna silahlı bir saldırıda bulunup, aralarında bir hakimin de bulunduğu 4 kişinin ölümüne sebep olunca ve bu silahların Angela Davis adına satın alındığı tespit edilince zor günler başlıyor.

Bir anda FBI'ın "Amerika'nın En Çok Aranan On Tehlikeli Suçlusu" listesine giren Davis'in kaçış ve yakalanış sürecini, macera filmlerini aratmayan bir kurguyla anlatan Shola Lynch, terörizme destek verdiği suçlaması ile hakkında idam cezası istenen Davis'in mahkeme sürecini de birinci ağızlardan derlenen röportajlar, arşiv görüntüleri ve mahkemede çizilen resimlerle aynı sürükleyicilikle yansıtıyor. Amerika'nın başına gelmiş en kötü şeylerden biri olan 37. ABD başkanı Richard Nixon döneminde, sırf güçlü bir politik figür olduğu için doğrudan ilişkisi kanıtlanmamış bir suç yüzünden idama mahkum edilmek istenen Davis'in özgürlük mücadelesi, sadece Amerikan siyahlarının veya Amerika'nın değil, adım adım tüm dünyanın duyarlılık gösterdiği bir protesto patlamasının fitilini ateşliyor. Toplumlar kadar, müzik, sinema ve edebiyat dünyasının bir özgürlük ikonu haline gelen Angela Davis'in yargılanma süreci de kendisi, ailesi, dostları, avukatları sayesinde tüm çarpıcı ayrıntılarıyla ekrana yansıyor. Tabi bu süreçte yaşanan bazı trajik gelişmelerle birlikte.


FBI'ın kurucusu J. Edgar Hoover'ın Nixon direktifleriyle cadı avı başlattığı döneme Clint Eastwood, Oliver Stone gibi kurnaz milliyetçilerden daha güçlü şekilde ışık tutan filmde, ırkçılığın ve ayrımcılığın en etkili olduğu dönemlerden birinde Avrupa'da eğitim görmüş Davis'in bu olumsuzlukları kendi toplumu içinde de değerlendiren geniş bakış açısı göze çarpıyor. Mesela siyah ayrımcılığa karşı mücadele sergileyen kendi toplumundaki kadın ayrımcılığını görebiliyor. Bir siyah olarak, bir komünist partisi üyesi olarak ve bir kadın olarak üç farklı konumundaki duruşundan taviz vermeyen Davis, tarihte bireyselden evrensele uzanan bir özgürlük, adalet, eşitlik, insan hakları mücadelesinin örnek sembollerinden biri. Mahkeme kararının bir insanlık dersi niteliğindeki kararının ardından mücadeleci hayatına geri dönen, sayısız organizasyondan ödüller alan, dünyanın çeşitli ülkelerinde sayısız konferanslar veren, ırkçılık, kadın ve insan hakları, demokrasi, adil yargılanma, hapishane şartları, ölüm cezası içeriklerine sahip birçok kitap yazan, çeşitli sivil toplum kampanyalarının sözcülüğünü yapan Angela Davis'in farkına varmak için yetkin bir belgesel.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder