31 Temmuz 2015 Cuma

Who Am I - Kein System ist sicher (2014)


Yönetmen: Baran bo Odar
Oyuncular: Tom Schilling, Elyas M'Barek, Wotan Wilke Möhring, Antoine Monot Jr., Trine Dyrholm, Hannah Herzsprung, Stephan Kampwirth
Senaryo: Jantje Friese, Baran bo Odar
Müzik: Michael Kamm

25 yaşındaki Benjamin, alzheimer hastası büyükannesiyle birlikte yaşayan, kendi düzenini kuramamış asosyal bir gençtir. Bu yüzden bilgisayar ve hackerlık konusunda kendisini geliştirmiştir. Hoşlandığı Marie'nin dikkatini çekmek amacıyla onun gireceği sınav sorularını çalmaya çalıştığı sırada yakalanan Benjamin, sosyal hizmet cezasına çarptırılır ve aynı cezayı alan bir başka hacker olan Max ile tanışır. Arkadaşları Stephan ve Paul ile küçük korsanlık işleri yapan Max, Benjamin'i de bu gruba dahil etmek ister. Amacı, yeraltı dünyasında bir efsaneye dönüşmüş hacker MRX'in dikkatini çekmektir. Kendilerine CLAY adını veren grup, ne yaparsa yapsın MRX onlarla ilgilenmez. Ama Almanya Federal Haberalma Teşkilatı BND, Avrupa Polis Birliği Europol ve kendilerine rakip olarak gördükleri için Ruslarla bağlantısı olduğu düşünülen gizli bir hacker grubu onların peşine düşer.

En son başarılı gerilim filmi Das letzte Schweigen ile adını duyuran Baran bo Odar'ın, Jantje Friese adında henüz ilk senaryosunu yazan (muhtemelen bu hackerlık işleri hakkında bilgi sahibi) biriyle yazdığı, kendisinin üçüncü defa yönetmen koltuğuna oturduğu Who Am I - Kein System ist sicher, koskoca Michael Mann'ın Blackhat ile beceremediği türden başarılı bir siber suç filmi. Sonlarına doğru yaşananlardan başlayıp geri dönüşle izlemeye başladığımız film, bu bilinen kurgu yöntemini iyi kullanarak seyirciyi kısa sürede etki alanına almayı bilen bir yapıda. Yani filmin sonlarına doğru neler olduğunu fazla ipucu vermeden gösterip, sonra başa dönerek Benjamin'in polis sorgusu eşliğinde hacker arkadaşlarıyla nasıl tanıştığını, birlikte neler yaptıklarını, siber alemde yükselişlerini, kendi iç hesaplaşmalarını ve tabii Benjamin'in güzel Marie ile ilişkisini izlemeye başlıyoruz.

Tempolu anlatım, artık kabullenilmiş birtakım mantık hatalarıyla beraber filme sürükleyici bir kimlik kazandırıyor. Odar'ın Fight Club ve The Usual Suspects'ten fazlaca etkilendiği aşikar. Zaten zaman zaman David Fincher frekansları hissediliyor. Lakin Odar bu frekansları bir Avrupa filmi konumuna getirmekte bazen zorlanıyor. Sonlara doğru artan gerilimi ve panik havasını iyi yansıtan film, twist üstüne twist yöntemiyle iyi bir kapanış gerçekleştiriyor. Oyuncu kadrosu da üzerlerine düşen görevleri layığıyla yerine getirince ortaya iyi fakat etkilendiği filmlerin gölgesinde kalan bir film çıkıyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder