27 Temmuz 2015 Pazartesi

20 Feet From Stardom (2013)


Yönetmen: Morgan Neville

2014 yılı Oscar Ödüllerinde En İyi Belgesel seçilen, bunun dışında birçok festivalden ödül ve adaylıklarla dönen Morgan Neville belgeseli 20 Feet From Stardom, büyük yıldızların gölgesinde kalmış, ama yaptıkları işin önemini kavradığımızda değerlerini daha iyi anlayabileceğimiz isimsiz şarkıcılara, yani geri vokallere mercek tutan etkileyici bir yapım. Sayıları o kadar fazla ki, hepsiyle birden röportaj yapma olanağı olmadığı için Neville, özellikle Darlene Love, Lisa Fischer, Merry Clayton, Claudia Lennear, Táta Vega gibi hayatları mütevazi birer roman olabilecek şahane sesleri seçmiş. Bu isimlerle çalışmış Mick Jagger, Bruce Springsteen, Sting, Stevie Wonder gibi dev müzisyenlerin anılarıyla, geri vokal görevinin önemini ifade eden yorumlarıyla zenginleşen belgeselde ayrıca müzik yazarları, yapımcılar ve tanınmamış başka geri vokallerin yerinde müdahaleleriyle, bu basit gibi görünen performans türünün doğuşu, gelişimi ve ne yazık ki unutulmaya yüz tutuşu inceleniyor.

Bir geri vokal klişesi olarak çoğunluğu siyah olan, babaları rahip olan ve küçük yaşta kilise korosunda şarkı söyleyerek müziğe başlayan bu insanlar tabii ki uzun süre geri vokal olarak kalmak istemiyorlar. Hemen hepsinin kendi solo albümlerini çıkarmak, solo konserler vermek, kaliteli bir yaşam sürmek gibi hayalleri bulunuyor. Belgeselde 1960'larda The Blossoms adıyla ilk defa siyah üç kızdan kurulu grubuyla müzik dünyasında çok önemli bir siyah / kadın hareketinin parçası olup birçok hite imza atan Darlene Love var. Sting'in "o bir yıldız" dediği, 90'ların başında yaptığı "How Can I Ease The Pain" şarkısıyla Grammy kazanmış ama günümüzde hiç de öyle yıldız gibi bir hayat sürmeyen, uzun süre The Rolling Stones, Luther Vandross, Sting, Tina Turner isimleriyle çalışmış Lisa Fischer var. Yine The Rolling Stones'un efsane "Gimme Shelter" ve Lynyrd Skynyrd'ın "Sweet Home Alabama" şarkılarının unutulmaz geri vokallerine imza atmış (ki filmde bunlar hakkında hikayeler de mevcut), vokal yaptığı isimler arasında Burt Bacharach, Tom Jones, Joe Cocker, Linda Ronstadt, Carole King de olan, 5 kaliteli solo albüm yapmasına rağmen bir türlü star olamamış Merry Clayton var. Sesi ve güzelliğiyle The Rolling Stones'un "Brown Sugar", David Bowie'nin "Lady Grinning Soul" şarkılarına ilham vermiş Claudia Lennear var. Elbette onların geçmişleriyle şimdiki halleri arasında gördüğümüz farklılıkların nedenleri ve sonuçları var.


Filmde gerçek birer yıldız sesine sahip olmalarına karşın bu insanların neden kendi isimleriyle anılmayıp şan, şöhret, kariyer, zenginlik sahibi olamamaları üzerine kafa da yoruluyor. Olağanüstü yıldızlarla çalışmalarına, zaman geçtikçe kendi solo çalışmalarını yapma fırsatı bulmalarına rağmen, kah bazı yapımcı şanssızlıkları, kah acımasız müzik pazarı için yeterince hırslı ve hazırlıklı olmayışları, kah onları yıldızlaştıracak şarkı / albüm çıkışları sağlayamamaları yüzünden hep gölgede kalmaları çok hüzünlü. Neden hak ettikleri patlamayı yapamadıkları, farklı çevrelerce, farklı gerekçelerle irdeleniyor ki, bazı yapımcı ve eleştirmenlerin çok güzel tespitleri mevcut. "Olmayınca olmuyor" sözü biraz da bu müthiş seslerin sahip oldukları solo karizmayla, yoğun pazarlama faaliyetleriyle, eldeki materyallerle, yapımcı tercihleriyle alakalı. Örneğin çoğu için müzik dışı faaliyetlerin çok yıpratıcı olması, aile yaşantıları, geçim derdi gibi çeşitli nedenler onların bir müzik yıldızı olma yolundaki engellerden olmuş. Günümüz teknolojilerinin artık geri vokal ihtiyacını makinelerden karşılayabilmesi, o makinelerin günümüzün sürüsüne bereket kötü sesli şarkıcılarını bile kolay yoldan yıldız yapabildiği gerçeği de ayrıca çok acı.

Özellikle 90'larda "How Can I Ease The Pain" ile hayal meyal hatırladığım genç kızın şimdiki haliyle Lisa Fischer olduğunu öğrenmek beni çok şaşırttı. Şimdiki halinden çok etkilendiğim Fischer'ı caz vokal denemelerinde dinlemek, Sting'in bir konserinde "Hounds Of Winter" şarkısındaki solo performansını görmek, şarkı söylemenin kendisi için nasıl bir duygu olduğunu tarif edişine tanık olmak hayranlık vericiydi. Bolca makyajla, birkaç hit şarkıyla, kadını metalaştırmaya hevesli milyoner yapımcılarla, iyisi kötüsü olmayan reklamlarla, suni polemiklerle, bolca magazinle bir Rihanna olabiliyorsunuz. Bir Lisa Fischer olabilmek için ise doğuştan sizde olan tek bir şeye ihtiyacınız var: İyi bir sese! İşte bu yüzden kocaman bir villa yerine içine zor sığdığı bir dairede yaşayıp, bir zamanlar Grammy kazandığınız müzik sektörüne tekrar geri vokal olarak dönmek zorunda kalabiliyorsunuz. Şov yapacağım diye sahnede neredeyse bütün şarkıyı geri vokallere söyleten şimdinin karton starlarının yanında bu emektar seslerin yaşadıkları hayatın hiç de adil olmadığını açıkça dile getirmeden gösteren belgesel, müzik dolu enfes kurgusuyla hüznünü ve coşkusunu derinden hissettiren bir yapım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder