1 Mayıs 2011 Pazar

The Warrior's Way (2010)


Yönetmen: Sngmoo Lee
Oyuncular: Dong-gun Jang, Kate Bosworth, Geoffrey Rush, Danny Huston, Tony Cox, Lung Ti, Analin Rudd
Senaryo: Sngmoo Lee
Müzik: Javier Navarrete

Çok uzun zaman önce, hayatı boyunca dünyanın en iyi kılıç ustası ve en korkunç savaşçısı olması için eğitilen Yang adında bir savaşçıya, 500 yıldır savaş halindeki iki kabileden birinin hayatta kalan son üyesi olan bir bebeği öldürmesi emri verilir. Yang, aldığı bu görevi yerine getiremez. Bebeği de alıp Amerika'nın batısında bir kasabaya yerleşir. Fakat tüm çabasına rağmen düşman Yang'ın izini bulur. Bebeği koruması için tek çaresi savaşmaktır. Bu savaşta ona kasabada tanıştığı Ron ve Lynee de yardım edecektir.

Sngmoo Lee adlı yönetmenin ilk filmi olma özelliğine sahip olan The Warrior's Way, Uzakdoğu sosu katılmış çizgi roman uyarlaması kıvamında bir western kırması. Genellikle boş vakti olanlara önerilecek bu aksiyon karma-kırmasında Geoffrey Rush, Danny Huston, Kate Bosworth ve Güney Kore sinemasının yetenekli aktörlerinden Dong-Kun Jang’a rastlamak filmin kendisinden daha ilginç. Kötü adamlığın birçok filmde kendisine çok yakıştığı Huston dışında oyunculuk namına fazla bir şeyden söz edilemez. O da standartlar dahilinde. Yeteneğinden söz ettiğimiz Dong-Kun Jang ise yarım yamalak İngilizcesi, iyi doldurduğu “insanlık tarihinin en büyük kılıç ustası” kıyafeti ve ufka karizmatik bakışlar atan buğulu ifadesi ile bu yeteneklerini evde bırakmış. Zaten böyle filmler oyunculuk becerisi sunma iddiası içinde değillerdir genelde. Filme gelirsek, örneklerini gerek Hollywood’da, gerek Uzakdoğu semalarında sıkça gördüğümüz aksiyon-macera tiplerini bir potada eritip, adrenalini tavana vurmuş biçimde nihayetlenen masalsı bir gişe sevdalısı diyebiliriz.

Henüz bir tarz eleştirisinde bulunamayacağımız Sngmoo Lee’nin Zack Snyder ve bazı yönleriyle Tarantino-Rodriguez kankalığına olan sevgisi kendini belli ediyor. Aksiyonun gerektirdiği teknik yeterliliğe sahip olması, sahip olmakla kalmayıp onları selameti açısından çoğu kez doğru kullanması, filmi doğrudan video ortamlarına düşmekten bir nebze kurtarır. Uçan samuraylar, Kuzey-Güney savaşı artığı onlarca serseri kovboy, palyaçolar, cüceler, akrobatlar, yeminini bozan bir silahşör eskisi, lunapark, harika müzikler ve şirinlik muskası bir kız bebek. Western janrını başka türler ve birtakım dış etkenlerle harman etmeye kalkan örneklerin panayır ortamı yaratmaktan başka işlevleri olmuyor, olamıyor. Cowboys and Aliens diye bir film bile çekildi yakın zamanda. Bu senarist/yönetmen ahalisi westernleri istedikleri gibi at koşturabilecekleri bir kulvar gibi görüyorlar anlaşılan. Yine de arada panayırda gezinmenin zevkini de tattıran, hatta finalde yarattığı kaos ile ellerimin bir joystick aradığını fark ettiğim, en azından 2007’deki Sukiyaki Western Django gibi saçmalıklardan çok daha tatmin edici, yalan da olsa ruhu olan bir film denebilir The Warrior's Way için. Devamı çıksa izlerim denecek kadar da iyi bitti hani.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder