Yönetmen: Duncan Jones
Oyuncular: Jake Gyllenhaal, Michelle Monaghan, Vera Farmiga, Jeffrey Wright, Michael Arden
Senaryo: Ben Ripley
Müzik: Chris Bacon
Colter Stevens (Jake Gyllenhaal) bir hız treninde uyanır ve oraya nasıl geldiğine dair hiçbir fikri yoktur. Karşısında Christina (Michelle Monaghan) adlı tanımadığı ama belli ki kadının kendini tanıdığı birisi oturmaktadır. Tuvalette kendine sığınacak yer ararken aynada kendi yerine başkasının yansımasını görmesiyle şok olur ve cüzdanında da bir öğretmen olan Sean Fentress'ın kimliği vardır. Aniden trenin içinde büyük bir patlama meydana gelir. Hemen ardından Colter yüksek teknolojili bir tecrit birimine gönderilir ve üniformalılardan Goodwin (Vera Farmiga) onun gördüğü herşeyden haberdardır. Colter Chicago'da bir treni havaya uçuran ve daha binlercesini de öldürmeyi planlayan bombacıyı saatler öncesinden tarif edebilmek için yüksek-önemlikli bir göreve atanır. Çok gizli bir program olan "yaşam şifresi" sayesinde Colter paralel bir gerçeklikte Sean olarak davranabilmektedir. Trene her dönüşünde Colter'ın bombacının kimliğini tanımlayabilmesi için sekiz dakikası vardır. Bombacının ikinci bir büyük eyleminden önce onu yakalamak ancak bu sayede mümkün olacaktır.
2009’da hikâyesini yazdığı ve çektiği Moon ile ilk uzun metrajını izlediğimiz İngiliz Duncan Jones, iki yıl sonra bu kez Source Code ile yavaş yavaş bir tarz oturtma peşinde olduğu sinyallerini veriyor. Gerçi fantastik öğelerle donatılmış senaryosunun filme aktarımı Hollywood’un pek de yabancı olmadığı aksiyon dramlara uzak sayılmaz. Bu açıdan bir öncü değil. Ancak yine benzerlerini gördüğümüz birtakım ayrıksı yapımların izinden giderek gayet ilginç senaryosunun altından büyük ölçüde kalkmasını biliyor. Matrix, Groundhog Day, Minority Report, Deja Vu, Triangle gibi örneklerin uzayıp gideceği, zamanda, paralel evrende, geçmişte, kısır döngünde yolculuk temalı usta yapımları hatırlatan Source Code, baştan sona heyecan yüklü bir izlence yaratmayı başarıyor.
Sürekli aynı yolculuğu, aynı günü, aynı 8 dakikayı yaşayarak bir şeyleri değiştirmeye çalışmanın ilgili filmin sahip olduğu amaçtan farklı olarak ortak bir mantığı var: Zamanın değiştirilemez gücü ve buna bağlı olarak kıymeti bilinmesi gereken bir olgu olduğu. Kahramanlar, ancak içinde kapalı kaldıkları döngü içinde hep aynı rutinleri yaşadıktan sonra bunun farkına varacak kadar bu olguyu umursamazlık içindedirler. Bu durumu bir avantaja çevirip bir kadını kendine aşık etmek veya bir teröristi ele geçirmek mümkündür. Ama bazı şeylerin güzelliği, yalnız bir kere yaşandığında anlamlıdır. Sevdiğimiz birinden özür dileme, onu sevdiğimizi söyleme fırsatını kaçırdığımızda buna geri dönüşümüz olmayabilir ki Source Code, Colter’ın babasıyla yaptığı dokunaklı telefon konuşmasında elde edilmiş bu fırsatı insanî vicdanı doğrultusunda farklı bir biçimde kullanıyor. Tüm o mekanik aksiyon gerilim yapısının temelinde yatanlardan biri de bu insanî mesaj çabası.
Zaten Colter, içine düştüğü tuhaf durum sebebiyle açıklama istediğinde Dr. Rutledge “Kaynak Kod kuantum mekaniği, parabolik hesaplar içeren karmaşık bir şey. Ölümden sonra aktif kalan yaklaşık 8 dakikalık bir yol. 8 dakikanın dışında Kaynak Kod'da var olamazsın. Zamanda yolculuk sağlamaz, zamanı değiştirir. Paralel bir gerçekliğe erişimimizi sağlar. Oradaki gerçekliğin sürekliliğine müdahale edemezsin” açıklamalarında bulunuyor. Detaya inmiyor hatta “sen anlamazsın” ya da “üzerinde bu kadar düşünme, sadece amacına odaklan” demeye getiriyor ki, aslında filmin kendisi de bize bunu söylüyor. İşte Duncan Jones, sanki özellikle böyle düşünmemizi isteyen senaryolara ilgi duyuyor gibi. Zira Moon’da da benzer bir durumun, yani kocaman bilimsel açıklamalar yapılabilecek fantastik bir öykü bünyesindeki güncel insanî zayıflıkların, çaresizliklerin, hataların izini sürüyordu. Teknik detayların dışında, bilim kurgunun şimdiki zamandan farklı ele alınmayabileceği fikrinin arkasında duruyor. Bilim kurguyu şimdiki zamana hizmet etmesi için kullanıyor adeta. Diğer türlü anlamsızca mantık yanlışlarının peşinde koşmaktan filmin asıl duygusunu kaçırmamız her şeyden önce Duncan Jones gibi tutkulu bir yönetmene haksızlık.
Önce Moon, şimdi de Source Code ile Duncan Jones’un bilim kurgu dram kombinasyonuna olan ilgisi, genel anlamda hiç de acemice değil. Olsa olsa senaryoya ve onun odaklandığı tek bir kahramana olan inancı. Birkaç video filmi dışında ilk ciddi senaryosunda Ben Ripley’nin tasarladığı bu kahraman ve olay örgüsü de Jones’un bu duruşuna uzak değil. Artık belli bir ağırlığı olan yan roller dışında da tek başına bir filmi taşıyabileceğini kanıtlamış Jake Gyllenhaal’ın canlandırdığı Colter Stevens’ın, Moon’daki Sam Bell ile ortak yanlarını fark etmek o kadar da zor değil. Her ikisi de çok zor bir konumda filizlenmiş, çok zor görevler üstlenmiş ve çok zor ikilemlere sürüklenmiş (anti) kahramanlar. Ama belki de Jones’un bu karakterlerin sonları hakkında daha (anti) kaygılı davranması gerekiyor sanki. Çünkü kahramanın olası misyonunu tamamladıktan sonra ulaşacağı sonun ne derece mutlu veya mutsuz olacağı konusunda (yaratılan ve olay örgüsüyle çevrilen karakterin yer aldığı konum da göz önüne alınarak) ticari dürtülerin ötesine geçmeyi başaramayan birtakım sabit fikirleri olduğu söylenebilir. Yine de bu durum, Duncan Jones’un artık “David Bowie’nin oğlu” olarak değil, “Moon ve Source Code’un yönetmeni” olarak anılmayı hak etmesinin önüne geçecek kadar endişe verici sayılmaz şimdilik.
duncan jones patlamaya hazır bomba. zamanının ötesinde yazıyor bu yüzden şimdi değil ama ileriki yıllarda fena sarsacak.
YanıtlaSilyazı güzel, genel olarak beğendim ama biraz daha hatta çok fazla daha detaylı yazı isteyen film bu. duncan jones filmleri genelde zaten uzun acıklamalı yazı ister.
Böyle denemekten çekinmeyen filmleri seviyorum. moon elbette daha iyi filmdi ama source code'un da bu "hatalarım olabilir ama çekinmiyorum" yaklaşımını sevdim. İnsanların benzerini izledik dediğini duyuyorum, çok saçma geliyor. bunun beş tane benzerini izlediysen, izlediğin x bir filmin en az 30 tane benzerini izlemişsindir. konu daha bilimkurgusal olunca göze daha çok batıyor herhalde.
YanıtlaSililginç, sıradışı bir filmdi. izlemeli...
YanıtlaSilBu filmi izlediğimde oldukça sıradışı bulmuş ve tanıdıklarıma önermiştim. Geçenlerde Groundhog Day(1993)'i izledim ve şuan Source Code'un o kadar da özgün bir fikir olmadığını düşünmekteyim.
YanıtlaSil