14 Şubat 2011 Pazartesi

44 Inch Chest (2009)


Yönetmen: Malcolm Venville
Oyuncular: Ray Winstone, Ian McShane, John Hurt, Tom Wilkinson, Stephen Dillane, Joanne Whalley, Melvil Poupaud
Senaryo: Louis Mellis, David Scinto
Müzik: Angelo Badalamenti

Kıskanç koca Colin’in (Ray Winstone) dört arkadaşıyla birlikte karısının aşığını kaçırması üzerine kurulu 44 Inch Chest, 2000 yılı yapımı stilize suç dramı Sexy Beast’in senaristleri olan Louis Mellis ve David Scinto tarafından yazılmış bir başka güçlü dram. Çok sevdiği karısı Liz’in itirafı sonucu 21 yıllık evliliği bitmenin eşiğine gelen Colin, Liz’e şiddet uyguladıktan sonra arkadaşlarının yardımıyla bir restoranda garsonluk yapan sevgilisini bulur ve onu bir eve hapseder. Archie (Tom Wilkinson), Meredith (Ian McShane), Peanut (John Hurt) ve Mal (Stephen Dillane), Colin istediği taktirde adamı hemen öldürmeye hazırdırlar. Filmin bize söylemediği, ancak anlamanın pek de zor olmadığı beş kişilik sağlam dostluklarla kurulu bu çete, Colin’in karısının aşığı hakkında ne karar vereceğini beklerken, aşk acısıyla kıvranan Colin, yıkılan evliliği ve onun yıkılmasının sebeplerinden biri olan bu adamla yüzleşme yaşamak istemektedir.

İngiliz sinemasının güçlü isimlerini bir araya getiren film, konusu bilinmeden sanki kulağa son bir iş çevirmek için bir araya gelen veteran bir soygun çetesinin maceraları gibi gelme ihtimali taşıyan, fakat içine girildiği andan itibaren kolayca etkisi altına alabilen bir atmosferde seyrediyor. Gerçi yasadışı işler çevirmiş bir çete oldukları belli bu adamların önceki maceraları hakkında bilgimiz olmamasına rağmen (kimbilir bu zamana kadar neler yaşamışlardır!), bu kez özel bir nedenden dolayı apar topar bir araya gelmeleriyle bir gecede ne olduklarını anlamamız hiç zor olmuyor.


Büyük bölümü, kaçırdıkları adamı alıkoydukları mekânda geçen film, çoğu kez bir tiyatro oyunu keyfi yaşatıyor. Küfürlerle, aşağılamalarla, ağır tahriklerle, grup içi atışmalarla, esprilerle şekillenen diyalog ağırlıklı anlatım, bu tiyatro sahnesinin temposunu hiç düşürmüyor. Tüm bunlara rağmen 44 Inch Chest özünde bir aşk, evlilik, ihanet, sadakat eleştirisi. Kaba saba yapısına rağmen aşka ve evliliğe inanmış Colin’in aldatılma hazımsızlığını, intikam ikilemleriyle beraber basit ama çarpıcı biçimde karıştıran senaryo, geri dönüşler, hayali sahneler, Samson and Delilah (1949) gibi Colin’in durumuna uygun düşen göndermelerle köşelerini sağlamlaştırıyor.

Fakat temelden oldukça basit bir aldatılma hikâyesinden senaryonun sağlam çıkarımlarda bulunuşu kadar, başroldeki beş İngiliz aktörün şanlarına yakışır oyunculuk gösterisi filmin en güçlü kozunu oluşturuyor. Ray Winstone öne çıksa da, bu oyunculara usta denmesinin sebeplerinden biri de ustaca rol çalışları ki, Mellis-Scinto ikilisi Tom Wilkinson’ın onlardan biraz geri kalması haricinde hepsi için rol çalmaya meydan vermeyecek harika bölümler tasarlamışlar. Bu durumdan parsayı toplayanlar ise bana göre Old Man Peanut rolüyle fena halde sinirli ve küfürbaz babacanlığıyla John Hurt ve karizmatik eşcinsel Meredith olarak izlediğimiz Ian McShane olmuş. Sexy Beast’te de Winstone ve McShane’i izlemiştik. (Ben Kingsley de olsa fena olmazdı hani.)


Normalde bu kadroyu gişe kurdu bir yapımcı toparlasaydı, sonra da direk Hollywood’a sevk etseydi belki de ortaya aksiyonu bol saçma sapan bir “emeklilikten önce son bir iş” saçmalığı çıkacaktı. Böylece dört arkadaşın garson çocuğu gebertmesi için Colin’i gaza getirdikleri olağanüstü bölümü, Colin’in karısının aşığıyla yalnız kaldığında kırılgan bir öfkeyle yaptığı tiradını, onlar yalnızken dışarıda bekleyen dört arkadaşın muhabbetlerini izleyemeyecektik büyük ihtimalle. Zaten Premier Lig’deki bu beş oyuncuya yazdığınız bol küfürlü mütevazi bir senaryoyla bile farklı bir aksiyon dalgası yaratabilirsiniz. 44 Inch Chest bunun ispatı. 2009’un en iyi filmlerinden biriyle daha yeni tanışmamdan ötürü hafif bir burukluk yaşasam da, bu müthiş oyuncuların yarattığı enerjiyi tümden ıskalamamış olmak en büyük tesellim. Louis Mellis ve David Scinto hep böyle senaryolar yazsınlar, kendi küçük, etkisi büyük filmlere adlarını yazdırsınlar isterim. Hiç ummadığınız bir filmden aşk acısı çıkarabiliyorlar. Sessiz sakin aşk, sevgi, sadakat, ihanet, intikam çeşnisi sunuyorlar. Hatta finaliyle aşk hakkında sarfedilmiş binlerce aforizmadan birini hayata geçirebiliyorlar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder