4 Aralık 2019 Çarşamba

Rambo: Last Blood (2019)


Yönetmen: Adrian Grünberg
Oyuncular: Sylvester Stallone, Paz Vega, Sergio Peris-Mencheta, Adriana Barraza, Yvette Monreal, Óscar Jaenada, Fenessa Pineda
Senaryo: Matthew Cirulnick, Sylvester Stallone, Dan Gordon, David Morrell
Müzik: Brian Tyler

David Morrell romanından Michael Kozoll, William Sackheim ve Sylvester Stallone'un senaryo haline getirdiği, Ted Kotcheff'in yönettiği 1982 tarihli First Blood, Vietnam savaşından dönen yeşil bereli John Rambo'nun bir dağ kasabasında polislerden gördüğü zorbalıklardan kaçıp hayatta kalma mücadelesi vermesini anlatıyordu. 80'lerin en mühim aksiyon filmlerinden olan First Blood, üç adet Rocky filmi sonrası yeni bir serinin ayak seslerini duyuruyordu. O yıllar, Vietnam savaşı özelinde bir yandan savaşın anlamsızlığına vurgu yaparken, bir yandan da "ülkesi için savaştığı halde ülkesinden saygınlık görmeyen asker" çelişkisinin çelişki olarak görülmediği yıllardı. Ülkenin gençlerini bu uydurma savaşa gönderen hükümeti yeterince sorgulamak yerine, yaratılan düşmana öfkenin keyfini süren, kahraman Vietnam veteranları peydahlayan Hollywood, Rambo'nun da ekmeğini yemeye başladı. Rambo: First Blood Part II (1985) ve Rambo III (1988) ilk filmin ruhundan uzaklaşıp aksiyonun tavan yaptığı gişe hitlerine dönüştü. Ama sadece kalacak bir yer ve yiyecek isteyen John Rambo'nun zorba bir şerif liderliğinde adım adım delirtilmesini, adeta duygusal olarak infilak etmesini konu alan First Blood'ın dünyaya üstünlük taslamayan lokal duruşunun devam filmleriyle birer aksiyon makinesine dönüşmesi kaçınılmaz bir hal aldı.

Rambo III filminden 20 yıl sonra Stallone, John Rambo ile ikinci personasını tekrar diriltmek istedi. Hatta filmi bizzat kendisi yönetti. Bu sert filmden 11 yıl sonra Rambo: Last Blood gibi manidar bir isimle herhalde Rambo defterini kapatıyor. "Herhalde" diyoruz, zira isim her ne kadar Last Blood olsa da, geri dönüşe müsait bir final yapıyor. Stallone'un Matthew Cirulnick ve Dan Gordon adında iki senaristle birlikte yazdığı, birçok filmde yönetmen yardımcılığı yapmış, Mel Gibsonlı ilk filmi Get The Gringo'yu 2012'de çekmiş olan Adrian Grünberg'in yönettiği ikinci film olan Last Blood, artık aksiyon dolu hayatından emekli olmuş John Rambo'yu izliyoruz. Arizona'da gözden uzak çiftliğinde yardımcısı Maria ve manevi kızı Gabrielle ile birlikte yaşayan, at binen, günlük çiftlik işleriyle uğraşan Rambo'nun hayatı, Gabrielle'in kendisini yıllar önce terk eden babasının izini Meksika'da bulmasıyla değişiyor. Kendisine yıllarca öz babasından daha çok babalık yapmış Rambo dururken işe yaramaz öz babasından bazı cevaplar isteyen Gabrielle, orada kendisine yardım eden kız arkadaşının tuzağa düşürmesiyle Meksika'daki kartele bağlı fuhuş mafyasının eline düşüyor. Tabii Rambo amcası da peşinden gidiyor.

İlk Taken filminden devşirme bu çıkış noktası, komple Taken'a benzemesin diye alınan saçma önlemlerin de etkisiyle bir intikam aksiyonuna dönüyor. Tansiyonu iyice yükseltip son 15 dakikaya fişek gibi bir aksiyon yerleştiren film (ki aksiyon severlerin o son 15 dakikayı tekrar izlemek istemeleri kuvvetle muhtemel), duygusal bir monolog ile sonlanıyor. Bitiş yazılarının fonunda First Blood'dan sahneler görmek de hoş bir nostalji yaratıyor. Rambo'yu evine götürüp tedavi etmek ve ona bazı bilgiler sağlamak dışında hiçbir katkısı olmayan güzel İspanyol oyuncu Paz Vega'nın kısa varlığı da farklı bir nostaljiye neden olabiliyor. Ama aynı nostalji, Rambo'nun 80'lerde edindiği itibara uzak bir rotada seyrediyor. Yani şu filmde Rambo'nun değil de, şimdiden üç filme ulaşmış The Expendables'taki Barney Ross'un inzivaya çekilmiş hali olsa yadırganmazdı. Vietnam, Afganistan, Tayland gibi ülkelere Amerikan adaleti sağlayan Rambo'nun son kertede tek başına bir Meksika kartelini karşısına alması, milliyetçiliği veya muhalifliği tartışmalı Rambo'nun Amerika'nın korkularına karşı geliştirilmiş bir refleks olduğu fikrini sürdürüyor. Belki 70'li yaşlarındaki Rambo'nun vedası daha farklı dengelerle tasarlanmalıydı. Ya da 80'lerde kalmalıydı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder