28 Kasım 2015 Cumartesi

Victoria (2015)


Yönetmen: Sebastian Schipper
Oyuncular: Laia Costa, Frederick Lau, Franz Rogowski, Burak Yiğit, Max Mauff, André Hennicke
Senaryo: Sebastian Schipper, Olivia Neergaard-Holm, Eike Frederik Schulz
Müzik: Nils Frahm

Sebastian Schipper'ın yönettiği Victoria, 130 küsür dakikalık tek plan çekimiyle büyük ses getirmiş, birçok festivalden ödül ve adaylık kazanmış bir yapım. 20'li yaşlarındaki Madridli Victoria'nın Berlin'de bir kulüp çıkışında karşılaştığı dört gençle takılması ve yaklaşık 2 saat 10 dakika içinde yaşadıklarını tam zamanlı olarak izlediğimiz film, bu özelliğiyle çılgınca bir meydan okuma olarak görülebilir. Doğaçlamaya bolca imkan tanıyan bu özellik, bu sayede elde ettiği doğallığı yoğun biçimde hissettiriyor. İlk bir saati Victoria ve yeni arkadaşları arasındaki uyumun, Victoria ve Sonne arasındaki yakınlaşmanın temellerini oluşturmakla geçiren Sebastian Schipper, bu sürede tempo dengesizliğinden kaynaklanan bazı sarkmalar yaşıyor. Sonne, Boxer, Blinker ve Fuß'tan oluşan gençler Victoria'yı çalıştığı kafeye bıraktıktan sonra geri döndüklerinde film adeta başka bir yola giriyor ve gerilim, heyecan, tempo artmaya başlıyor. Tek plan olduğu için tarz olarak ödün verilmese de, birdenbire değişime uğrayan konu filmi daha cazip hale getiriyor. Zaten olmayan konu bütünlüğünün bu şekilde bozulması film için daha olumlu oluyor. Ama ilk bir saat sonrası birdenbire bir soygun filmine evrilmesinin bazı seyircilerin kafasını karıştırması da mümkün.

Dereyi geçerken at değiştirilmesi, artık iyice benimsediğimiz karakterlerle o ata da uyum sağlamamızı geciktirmiyor. Tek plan çekilmiş iki ayrı film hüviyetinden sıyrılmayı sağlayan da bu karakterler zaten. Bu ikinci yarıyla beraber nurtopu gibi bir hikaye sahibi olan film, bu kez tek plan çekilmiş bir suç filmi haline gelerek kendi sınırlarını zorlamaya oynuyor. İlk yarıdaki şu uzun teras muhabbeti, Victoria ve Sonne'nin kafedeki piyano muhabbeti derken iyice düşen tansiyon böylece birden tavan yapıyor. Halbuki ilk yarıda Victoria dışındaki karakterleri de az biraz boyutlandırıcı ufak önlemler alınsaydı, bu geçiş daha yumuşak biçimde sağlanabilirdi. Victoria dışında dedik ama o bile dört dörtlük işlenmiş sayılmaz. Tüm karakterlerin bu şekilde geçmişsiz yansıması elbette kesintisiz 130 dakikalık bir filmin öncelikli olarak göz önünde bulundurması gereken birşey değil. Ama Boxer'ın hapisten yeni çıkmış olmasının dillendirilmesi bile ona bir şey katmıştı mesela. Victoria'nın birkaç aydır Berlin'de bulunuyor olması, bir kafede çalışması ve hala Berlin'e yabancı bir yalnızlık içinde oluşu dışında pek birşey bilmememiz ne derece önemlidir tartışılır. Ne var ki, Victoria'nın bu dört Berlinli gençle birbirlerine kısa sürede ısınmalarına, hatta yaklaşık bir saat sonra tehlikeli bir soyguna girişmelerine daha kolay ikna olabilirdik.

Filmin tek plan çekiliyor olması, Sebastian Schipper kadar oyuncuları da hayli zorlayan bir durum. Kadraja girenler bu doğal ortamı benimser ve benimsetirken, kadrajdan çıkanların da tekrar girecekleri ana kadar yapacaklarına film halihazırda akarken göz attıkları düşünülürse, kamera önünden çok arkası daha hareketli bir ortamdan söz edebiliriz. En önemlisi de, sinema filminde bir oyuncu için rolün içine girmek denen şeyin en sıradışı yöntemi ile karşı karşıyayız. Dakikalar boyunca aynı karakterin içinde kalan oyuncuların konuşmalarına ve vücut dillerine yansıyan performansların, artık bir süre sonra birer davranışa dönüştüğünü hissediyoruz. Üstelik ilk yarı da dahil olmak üzere seyirci de bu kesintisiz akışa dahil olup filmin içine kendini yerleştirebiliyor. Kamera sabaha karşı 4 civarında gece kulübünün dar atmosferinde, geniş Berlin sokaklarında, tekinsiz depolarda, o markette, bu kafede, hareket halindeki arabanın içinde bu tek plan disiplinini bozmadan dolaştıkça bu uzun maratonun yorgun yarışçıları olduğumuzu sık sık hatırlıyor, bu yarışın nerede, en önemlisi de nasıl biteceğinin merakıyla filme tutunuyoruz. Schipper da suç hikayesini çetrefilleştirdikçe mantık hatalarını çoğaltıyor ve tek plan mantığına daha fazla tutunuyor. Normal şartlarda son derece sıradan giriş, gelişme, sonuç üçgenini bu sıradışı yöntemle kurarak, üçgenin açılarını hep sağlam gösteriyor. Ortaya başta Katalan oyuncu Laia Costa olmak üzere oyuncular için olduğu kadar seyirciler için de ilginç bir deneyim çıkıyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder