15 Temmuz 2009 Çarşamba

Feast II: Sloppy Seconds (2008)

Yönetmen: John Gulager
Oyuncular: Diane Ayala Goldner, Hanna Putnam, Clu Gulager, Martin Klebba, Juan Longoria García, Tom Gulager, Amy McGee, Josh Blue, Carl Anthony Payne II
Senaryo: Marcus Dunstan, Patrick Melton
Müzik: Stephen Edwards

Canavarlar geri döndü! Bir grup tuhaf kasaba sakinine kasaba barını dar eden yaratıklardan kurtulmayı başaranlar ve onlara eklenen başka sıra dışı karakterlerin yer aldığı Feast II: Sloppy Seconds ile hikaye kaldığı yerden devam ediyor. İlk film korku, komedi, slasher, gore ne derseniz deyin, benzer filmlerin enflasyonunda kendine has bir orijinallik barındırıyordu. Genelde bu bağımsız türün devam filmleri, ilk filmin gölgesinden kurtulamaz. Ama Feast II: Sloppy Seconds, ilk filmden daha kanlı, daha iğrenç ve kesinlikle daha komik. Yine kan, kusmuk, pislik arasında havada uçuşan espirilerin ve yine klişeleri yerle bir eden birbirinden ilginç sahnelerin yüzlerde yaratması muhtemel korku, tiksinti ve komik ifadelerini görmek için suratına ayna tutası geliyor insanın. Bu kez intikam için yollara düşen seksi hatunlardan kurulu bir motor çetesi, kurnaz araba satıcısı Slasher, onun karısı Secrets ve karısının aşığı Greg, Amerikan güreşi kariyerlerinden sonra kasabada anahtarcı dükkanı açmış iki cüce kardeş, kendini kasabanın hapisanesinde yaratıklara karşı emniyete alan eski bilim adamı, yeni canki, ilk filmin yaşlı barmeni ve yine ilk filmin Jenny Wade’i (ki kendisi Feast serisinin tipik “sona kalan kadın” kontenjanının biraz parodi, biraz ciddi oyalama malzemesidir), iki lafından biri küfür olan akıllara zarar renkli karakter menüsünü oluşturuyorlar.

Türün basmakalıp yöntemleriyle kedi-fare oyunu oynayan yönetmen John Gulager ile senaristler Patrick Melton ve Marcus Dunstan sağlam bir devam filmi ile dönmüşler. Yaratığın içini açma, mancınıkla atlama, bebek kurtarma, Jenny Wade’in gördüğü rüya, güreşçi cüce kardeşler Thunder & Lightning’in kavga sahneleri bu ekibin mizah anlayışlarının ne kadar iğrençlikten, aynı zamanda ne kadar şamatadan ibaret olduğunu ortaya koyuyor. İster aptalı oynayan bir kurnazlık, ister düpedüz aptallık olsun, şahsen bu yıl izlediğim iri bütçeli birçok gerilim aksiyondan (buna Robert Rodriguez’in Grindhouse olmak için yırtındığı Planet Terror’ü de dahil) daha eğlenceliydi. Her iki filmin IMDB puanları da bunu doğruluyor zaten. Bu da, üçlemenin son halkası olan Feast 3: The Happy Finish’i iple çekmek için bir diğer neden.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder