Yönetmen: Quentin Tarantino
Oyuncular: Kurt Russell, Rose McGowan, Rosario Dawson, Vanessa Ferlito, Jordan Ladd, Sydney Tamiia Poitier, Quentin Tarantino, Marcy Harriell
Senaryo: Quentin Tarantino
Bu filme kadar çekmiş olduğu onca efsaneyi türlü türlü nedenlerle sevdik. Bu nedenlerden biri de karakterlerini içine soktuğu muhabbet ortamları ve onlara söylettiği yıllar geçse de unutulmayacak repliklerdi. Geyik, geyik olalı beyaz perdede bu denli eğlenceli olmamıştı. Kimi zaman fazla Amerikan kaçsa da o geyikler çeşitli arkadaş ortamlarında hoş sinema sohbetlerine zemin hazırlar nitelikte ve her dem tazeliğini koruyan zeka damlalarıydı. Hala da öyle. İşte Tarantino yeni bir film çektiği vakit, sinema tarihinde gezintiye çıkılmış hissi uyandıran tasarım dehası karakterler ve aksiyon numaraları ile bir potada eritilmiş bu diyalogların aranması kadar doğal bir şey olamaz. İyi ki Tarantino Death Proof’u çekmiş ki, onun da saçmalayabileceği gerçeği ile fazla vakit kaybetmeden yüzleştik. Ne yazık ki Tarantino Death Proof’u çekmiş ki, onun özlediğimiz karakter-aksiyon-diyalog zenginliklerinden mahrum kalıp avucumuzu yaladık.
Death Proof, “Death Proof’un olayı nedir” diye sorulmayacak, sorgulanmayacak, üzerine kafa yorulmayacak kadar kötü bir film bence. Üzerine konuşması bile vakit kaybı. Ama Tarantino hatırına bunların söylenmesi gerek. Kendisinin haberi olmasa da, ona ne kadar kötü bir film çektiğini söyleyecek kadar borçluyuz. Bizi tebessüme, bazen kahkahaya boğan, düşündür(t)en müthiş tiradların, diyalogların, soğuk espirilerin, fıkraların, anektodların, tek cümlelik cool cevapların, tasmasından boşanmış geyiklerin mucidi Tarantino, hiç olmadığı kadar sıkıcı.
Şu Grindhouse acayipliği ile ne demek ve denemek istediğini muhtelif yerlerden okuduk, dinledik. Ama kendisi sanki Death Proof ile ne yapmak istediğinin adını koyamamış bir türlü. Selam mı çakacak, kafa mı bulacak veya romantik bir biçimde yad mı edecek, nostaljisinde mi serinleyecek belli değil. Özellikle 80’ler video kültürünün kıyısından köşesinden geçmiş bizler Grindhouse ruhuna pek fazla yabancı sayılmayız. Montaj oyunlarıyla veya ekranı kılıçtan geçiren çizgiler kondurmakla grindhouse olunmuyor işte. Hem niye grindhouse olma gereği duyuluyor ki? Zaten zamanında hiç çıkmadığı videocuda izlediği Hong Kong aksiyonlarına, B tipi korkulara, çizgi roman romantizmine, kung fu ve western kültlerine yaptığı müthiş göndermelerinden sonra bu tip bayat bir janrı modernize etmek için kasmanın alemi ne? Ülkemiz şovmenlerinin programlarına rating amaçlı bir sürü güzel kızı çıkarıp onlarla oynaşmasını izlemek gibiydi. Tarantino’da erkek nihayetinde. Canı çekmiştir. Ama bunca zamandır filmlerine konu ettiği kadın kahramanların kadınlıklarını yücelten bir anlayışa bu denli ihanet edip, yeni filmine silme çıtır doldurarak ve hiçbirine özellik, ayrıcalık, kahramanlık, derinlik katmayarak oynaşması hazmı güç bir durum. Cep telefonuyla sevgilisiyle mesajlaşan, kadın magazin dergileri ve kadın markalarıyla alakalı içi boş sohbetler yapan, estetik yoksunu biçimde kucak dansı performe eden, yaşından daha az zeki diyaloglarla erkekler/cinsellik geyikleri eden bir dolu kızcağızın bir otoyol kabadayısı tarafından katledilmesi gerektiğinin bilincinde bir Tarantino ile avunacağız artık.
Ama bu avuntu da çok zorlama bizim için. Zira Tarantino, Death Proof için hikaye yazmayı unutmuş bu sefer.. Geyiğin tasmasını, onu Çin Seddi’ni gezdirecek derecede serbest bırakması filmi fena halde hantallaştırdığı gibi, ruhsuz, çapsız karakter kalabalığına içecek reklamı yaptırmadığı anlardan fırsat bulduğunda anlattığı anektodlar da içler acısı. Üç beş kız bir araya geldiğinde doğal olarak zamanın birinde başlarından geçmiş ilginç olayları paylaşırlar. İyi de burada seyirci var, onları niye dışlıyorsunuz ki? Banane bilmem kimin ayağının çukura kaçmasından, onun düşmesinden, masadaki herkesin buna gülmesinden.. Filmde o kadar çok gereksiz konuşma vardı ki, şimdi düşününce bile kabus gibi geliyor. Tarantino ismini hayatında duymamış birini bu filmin başına oturttuğumuzu varsayalım. Şayet filmin sonuna kadar oturduğu yerden kalkmamışsa:
1) Ülkemiz şov programlarının iflah olmaz bir takipçisidir.
2) Kendisinde peygamber sabrı bulunmaktadır.
3) Uyumuştur.
Yukarıdaki sahneyle nereye, kime gönderme yaptığı belli olmayan, çok çocuksu bulduğum buna benzer başka göndermelerle de içimde “gönderME” duygusu uyandıran, sabaha kadar dalga geçebileceğim bir film Death Proof.. Her şeye rağmen, temelde grindhouse plakalı kötü filmler kadar kötü olma gayesi güttüğünü ve bunu başardığını düşünmek istiyorum. Yani amacı gerçekten kötü olmakmış mesela.. Kanımca belki de bildiğimiz Tarantino’ya en yakın bölüm, pek bir özelliği olmasa da, ortalardaki şerif ile yardımcısı (oğlu da olabilir tam hatırlamıyorum) arasındaki konuşmaydı. Başka bölümleri daha fazla Tarantino bulanlar olacaktır. Fakat hiçbiryere varmayan lastik gibi uzatılmış her diyalog Tarantino’yu çağrıştıracak diye bir şey yok artık, bunu gördük. “Tarantino ne yapsa izlerim” diye düşündüğümüz anlar çok olmuştur. Klişe tabirle “eleştirmenleri ikiye bölen bir film” çekmek, tam Tarantino’ya göre bir iş. Güzelim Türkçe argomuz sağolsun, oradaki “ikiye bölme” hadisesi birçok kişinin başına gelecektir. Hem de tam ortadan. Ama fikir ayrılığından mı, yoksa sıkıntıdan mı orası meçhul. Tamam, Tarantino ne yapsa yine izlerim. Ama bundan sonra artık beğenir miyim ondan emin değilim. Tarantino'nun şu enfes soundtrack seçkilerinden hiç söz etmedik. Zaten seçilmiş şarkılar kendilerini anlatıyor. Death Proof'un belki tek iyi yanı onlar.
Soundtrack
1. Jack Nitzsche - The Last Race
2. Smith - Baby It's You
3. Ennio Morricone - Paranoia Prima
4. Eli Roth & Michael Bacall - Planning & Scheming
5. T. Rex - Jeepster
6. Rose McGowan & Kurt Russell - Stuntman Mike
7. Pacific Gas & Electric - Staggolee
8. Joe Tex - The Love You Save (May Be Your Own)
9. Eddie Floyd - Good Love, Bad Love
10. The Coasters - Down In Mexico
11. Dave Dee, Dozy, Beaky, Mick And Tich - Hold Tight!
12. Pino Donaggio - Sally And Jack (From The Motion Picture Blow Out)
13. Willy Deville - It's So Easy
14. Tracie Thoms & Zoe Bell - Whatever-However
15. Eddie Beram - Riot In Thunder Alley
16. April March - Chick Habit
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder