2 Haziran 2007 Cumartesi

Elizabethtown (2005)


Yönetmen: Cameron Crowe
Oyuncular: Orlando Bloom, Kirsten Dunst, Susan Sarandon, Alec Baldwin, Bruce McGill, Judy Greer, Jessica Biel, Paul Schneider
Senaryo: Cameron Crowe
Müzik: Nancy Wilson

Çalıştığı ayakkabı şirketinde iyi bir pozisyonu olan Drew Baylor, üzerinde çalıştığı projedeki hatası yüzünden şirkete büyük miktarda para kaybettirince işinden olur. Bu da yetmezmiş gibi babasının vefat ettiği haberini alır. Cenazeye katılmak için bindiği uçakta canayakın hostes Claire ile sıcak bir arkadaşlık kurarlar. Yolculuk sonrasında işlerini düzene koyan Drew, Claire'i arar ve iki gencin arkadaşlılkları gelişmeye başlar. Son dönemde yaşadığı sıkıntıları üzerinden atmaya çalışan Drew, Claire ile devam eden birlikteliğinin hayata bakışını ciddi şekilde değiştirmeye başladığını fark eder.
 
Cameron Crowe ilk bakışta fazla Amerikan, üslup olarak Hollywood standartlarından biraz farklı ve yazıp yönetmesi itibarıyla fazla kişisel bir yönetmen olarak görülebilir. Aslında hepsinin doğruluk payı var. Fakat onun Amerikalılığı, ırkçı ve benmerkezci bir milliyetçilikten ziyade, özüne saygılı, duygusal, gelenekleri yok saymayan hatta kimi zaman onlarla dalga geçebilen bir vatanseverlik şeklinde. Hollywood kalıplarıyla içli dışlı olmasına rağmen, senaryo ve yönetimde bu kalıpların dışına yönelme eğilimine de sahip. Son olarak kişiselliğine de değinirsek, o da kendi filmini yazıp yöneten Crowe’un hakkıdır. Ama yine de bu kişisellik tamamen izole olmak yerine, tam tersi, kalabalık ilişkiler yumağında (çiftler, aile, toplum) filizlenen, yalnızlığın çözümünü bu kurumlarda arayan gayet sağlıklı bir duruştan ibaret. Crowe karakterlerinin diyaloglarına duyulması muhtemel yabancılaşma ya da yakınlaşma bu kişiselliğin en büyük ispatı.



Crowe filmografisine göz attığımızda temelde ele aldığı kavramlar açısından arada benzerlikler görmek mümkün. Karakterlerin geçirdiği maddi-manevi sınavlar, sevgilerin, aşkların, bağlılıkların sınanması, sahip olunanlara biçilen değerlerin ölçüsüzlüğü, ödenen bedeller.. Crowe bunları söylerken de hassasiyetini dingin anlatım tarzı, kendi seçtiği şarkılar ve düşündürücü diyaloglar ile destekliyor. Kendi sorularına, kendi yarattığı karakterlerle cevap vererek bir nevi self-terapi yapıyor.

Müziğin Crowe’un filmlerindeki, hatta yaşamındaki rolü çok fazla. Zaman zaman eleştirilse de, filmlerini ifade etmesinde özenle seçilmiş folk, blues, rock’n roll, soul, grunge şarkılarının ve Heart grubunun gitaristi, filmlerinin soundtracklerine de temalar hazırlayan eşi Nancy Wilson’un katkıları büyük. Özellikle Singles ve Almost Famous'taki rock’n roll-grunge kültürüne duyduğu ilgi, yukarıdaki kavramlara temas ettiğinde hem video klip estetiği, hem de yerini bulan göndermeler sağlanmış oluyor.
 
Zirveden sıfıra tersliği, Cameron Crowe’un Jerry Maguire'dan sonra Elizabethtown'da da işlediği, sorgulamayı, vurgulamayı sevdiği bir konu. Jerry Maguire'daki yan açılımlar ne kadar farklıysa, Elizabethtown'da da öyle. Film, hayat-ölüm, düğün-cenaze, aşk-arkadaşlık, başarı-başarısızlık gibi ayrıksı duran, ama aslında birbirinden türeyen kavramlara Crowe’un baş karakteri Drew Baylor’un gözüyle bakıyor. Bu zıtlıkları aslında birbirine benzemeyen ikizler olarak ya da birbirine dönüşen süreçler olarak algılamak yine Crowe sayesinde mümkün oluyor. Her ne kadar Vanilla Sky gibi, yeniden çevrimin ruh haliyle Crowe senaryosu arasında sıkışmış bir film bu kavramları işlemede aciz kalmış olsa da, Elizabethtown, zamanında hapşırık sonrası basit bir “çok yaşa”ya bile anlam yüklemeyi başarmış (bkz. Singles) Crowe filmlerinin başarılı gelişim sürecine kaldığı yerden devam ettiğinin bir göstergesi.


Orlando Bloom ve Kirsten Dunst, iyi bir aşık olmak için önce iyi bir arkadaş olanın gerekliliğini, standart kapasiteleriyle izleyene hissettirmekteler. Kısa rolleriyle Jessica Biel ve yıllandıkça değerlenen Alec Baldwin’in yanı sıra Susan Sarandon’dan bahsetmek gerek. Özellikle cenaze konuşmasındaki performansı filmin en renkli anlarından biri. Ölümü karşılayışlarındaki metanet ve cenaze olgusuna yaklaşımları bize farklı gelse de, Crowe bizden Kirsten Dunst’ın canlandırdığı Claire gibi bir kadının varlığına inanmamızı beklese de, aşk-arkadaşlık ekseninde geçen konuşmaları yorumlamamız bir çırpıda gerçekleşmese de Elizabethtown, romantik komediden biraz daha fazlasını hak eden sıcak bir film. Son model spor ayakkabıdan, çıplak ayağa düşülen noktaya paralel giden Drew Baylor'un hayatı, öze dönüş ve gerçek aşkı buluş ile "fiyasko"dan kurtulmayı başarıyor. Ve herkese yapması gereken o yolculuğu bir kez daha hatırlatıyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder