23 Temmuz 2022 Cumartesi

Çatlak (2020)

 
Yönetmen: Fikret Reyhan
Oyuncular: Hakan Salınmış, Hakan Emre Ünal, Giray Altınok, Tuğçe Yolcu, Elif Ürse, Taha Bora Elkoca, Süleyman Karaahmet, Süreyya Kilimci, Canan Atalay, Mehmet Bilge Aslan, Gülçin Kültür Şahin, Görkem Mertsöz, Cihat Süvarioğlu, Emir Ünver
Senaryo: Fikret Reyhan

Zamanında göçmen işçi olarak Londra'da çalışmış olan Fatih, orada arkadaşı Ayhan’dan, Türkiye’deki ailesine göndermek üzere yüklü miktarda borç almıştır. Borç, Fatih’in Türkiye’deki kalabalık ailesi tarafından iki servis minibüsü alınarak değerlendirilmiştir. Ancak bu borç Fatih'in dönmesinden sonra da ödenmeyince ağabeyiyle Türkiye’ye gelen Ayhan, Fatih’in ailesini ziyaret eder ve parasını ister. Bu borcun talep edilmesi, aynı binada ve iç içe geçmiş ekonomik çıkarlarla yaşayan kalabalık ailenin dengelerini bozar. Aile bireyleri arasında gizli kalmış çatışmalar su yüzüne çıkar. 2017'deki ilk filmi Sarı Sıcak ile çeşitli ödüller ve övgülerle sinema yolculuğuna başlayan Fikret Reyhan'ın ikinci uzun metrajı olan Çatlak, Türk sinemasının son yıllardaki en güçlü işlerinden biri. Bu gücü basit konusundan ziyade, o konuyu dar alanlarda giderek yükselen tansiyon ayarları yapan diyaloglardan ve o diyalogların doğal akışında kaybolup varlığını unutturan kamerasından alıyor. O kamera adeta üzerimize yapışarak bizi karakterlerle birlikte evin oturma odasına, mutfağına, koridorlarına, balkonuna, terasına götürüyor. Sanki görünmez olmuşuz, bu ailenin evine girmişiz gibi, karakterlerin konuşmalarına istinaden nereye ve kime bakacağımızı anlamış bir kameranın rehberliğine kendimizi teslim ediyoruz.

Sıklıkla Cristi Puiu'nun yaklaşık 3 saatlik filmi Sieranevada ile karşılaştırılan Çatlak, sadece 80 dakika içinde kimliğini, karakterini, amacını ortaya koyan bir film. Hatta ana çatışmasını sonuca ulaştırmaması, yan çatışmalarını tadında bırakması, gerilimi gittikçe arttıran senaryo matematiği bu süre dahilinde onu daha dolu dolu bir film yapıyor. İki bölümle ele alınabilecek film, Ayhan ve ağabeyi ile dışarıda buluşan Fatih'in onları eve getirmesiyle başlıyor. Konuyu bilmeden izlediğimizde neden böyle bir toplanma gerçekleştiğini, ne zaman sadede gelineceğini merak etmekle birlikte, Ayhan, Fatih ve ailenin babası Muhittin'in arasında geçen diyaloglarının sıradanlığına rağmen yavaş yavaş kendini belli eden gerilim, ziyaret amacını anlamamızla birlikte kendi dikenli yollarını döşemeye başlıyor. Muhittin'in biraz da haklı olarak sonradan haberi olduğu bu borcu sorgulayışı, alacaklı Ayhan'ın kibarlığı elden bırakmadan borç meselesini açma gayreti, Fatih'in mahcubiyet ile ortamı yumuşatma çabası o kadar güzel iç içe geçiyor ki, su deposu taşıma, Fatih'in evini gezme gibi gereksiz sahneler bile bu bölümün dengesini bozmuyor, gerçeklik duygusunu arttırıyor. Zira yıllar önce Londra'da alınan ve Türkiye'de kullanılan ama hala geri ödenmeyen o borcun varlığı, görünmeyen bir karakter gibi inşa edilip gerilim unsuru haline getirildiği için nasıl sahneler izlersek izleyelim onun varlığı hiç unutulmuyor.


Ayhan ve ağabeyi borç için 1 hafta mühlet verip ayrıldıktan sonra kendi başlarına bu durumun içinden çıkmak için çözümler üretmeye çalışan ailenin, akşam yemeği için bir araya geleceklerini öğrenince bir şekilde dananın kuyruğunun kopacağını anlıyoruz. Fikret Reyhan, bu borca bağlı olarak kalabalık aile fertlerinin birbirleriyle olan ilişkilerini o kadar ustaca detaylandırmış ki, Fatih'in pimi çekilmiş bir bomba gibi evin salonuna bıraktığı bu borç meselesi, aile içindeki eski hesapları, husumetleri, söylenmemişleri son derece zekice tasarlanmış bir zamanlamayla peş peşe ortaya dökmeye başlıyor. Düğün altınları, evin altına açılan bakkal, servis minibüsleri, bir yandan bu borcun kalabalık ailenin ortak borcu mu, yoksa sadece Fatih'in hatası mı olduğu ikilemi, çözüm seçenekleri ve daha da alevlenen tartışmalar sanki bir belgesel anı gibi tüm olağanlığıyla önümüze konuyor. Çocuklarını evlendirmek, onları iş sahibi yapmak, evlerini kurmak zorunda hisseden aile büyükleri, bunun rahatlığıyla kendi başlarının çaresine bakmayıp veya okumayıp önlerine konan bu işlere tutunan evlatlar, alttan alta birbirlerinin açıklarını biriktiren gelinler, her yeri ayrı oynayan enişteler, üniversite ya da evlilik çağında olan genç jenerasyon, ailenin olmazsa olmaz dışlanmış asabi erkek evladı, her daim babayı savunan küçük evladı, hatta kanepede uyuyakalan çocuk bile Çatlak'ı bir kurmaca olamayacak kadar sahici yapan unsurlar.

Özellikle kalabalık ve aynı evde ya da binada yaşayan aileler arasındaki maddi manevi ilişkileri çok iyi analiz etmiş olan Fikret Reyhan, Türk aile yapısındaki kalıplaşmış dindarlığa rağmen hoşgörüsüzlüğü, çıkarcılığı, riyakarlığı da satır aralarına sızdırmamazlık etmiyor. Ne kadar kalabalık, o kadar sorun gibi bir gerçeği de laboratuvar olarak seçtiği bu apartman sayesinde türlü boyutlarıyla ele alma fırsatı buluyor. Antalya Altın Portakal Film Festivali'nden özel jüri, İstanbul Film Festivali'nden en iyi yönetmen, senaryo ve FIPRESCI başta olmak üzere çeşitli ödüller alan Çatlak, özellikle Hakan Salınmış, Giray Altınok, Hakan Emre Ünal performanslarıyla göz dolduruyor. Ama filmde yer alan herkesin özel bir çaba sarf etmeden kendilerine düşen payın hakkını verdiğini söylersek yalan olmaz. Lakin bu harikulade sinema deneyiminin merkezinde kurgusuyla, zamanlamasıyla, senaryo matematiğiyle, dar alanlarda gösterdiği yönetim ustalığıyla Fikret Reyhan var. Bayramlarda, özel günlerde veya olağan durumlarda bu tip kalabalık aile toplantılarının yarattığı, görünenin ardında yatan gerilimi, çekişmeleri, daralmaları, patlamaları tüm çiğliğiyle önümüze koyup en ufak bir yabancılaşma hissettirmeyen Reyhan, katmanlara ayrılmış ve bu yüzden çatlakları kaçınılmaz kalabalık bir aile vasıtasıyla çarpıcı bir Türkiye profili sunuyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder