Yönetmen: Agata Alexander
Oyuncular: Thomas Jane, Alice Eve, Tomasz Kot, Rupert Everett, Kylie Bunbury, Patrick Schwarzenegger, Annabelle Wallis, Alex Pettyfer, Annabel Mullion, Richard Pettyfer, Garance Marillier, Sebastian Perdek, Aleksandra Zagrodzka
Senaryo: Agata Alexander, Rob Michaelson, Jason Kaye
Müzik: Gregory Tripi
Agata Alexander, Rob Michaelson ve Jason Kaye üçlüsünün senaryosunu yazdığı, bunlardan Agatha Alexander'ın yönettiği Warning, yakınlığı uzaklığı bilinmeyen bir gelecekte yaşayan bir grup insanın başından geçenlerin anlatıldığı bir bilim kurgu. Tam 6 hikayenin karışık bir kurguyla anlatıldığı filmin yaşam, ölüm, ölümsüzlük, Tanrı, aşk, nefret gibi çeşitli kavramlar üzerine basit ama geliştirilebilir fikirleri var. Bu haliyle sıklıkla Black Mirror serisine benzetilmesi de kaçınılmaz. Robotların insanlardan ayırt edilemediği, ölümsüzlüğün keşfedildiği, Tanrı ve din kavramının tuhaf bir hal aldığı, takip uygulamalarının tehlikeli boyutlara vardığı, sanal gerçeklikte geçmişin tekrar yaşanabildiği bu alternatif gelecekte olabilecek türlü sorunları kendi içlerinde toparlanabilecek ölçüde ele alan, başını ve sonunu çok da kafaya takmadan kendine has yorumlar getiren bir senaryo düzeneği kurulmuş. Bu haliyle de sorduğu bazı sorulara cevap vermek zorunda hissetmeyen, onları doğal akışına bırakıp seyircinin algı ve yorumlarına havale eden, bu sebepten doğacak olası karmaşadan kapsamlı bir gizem atmosferi inşa eden Warning, adını da dünyaya çarpmak üzere olan bir gök cisimleri nedeniyle ara ara duyduğumuz uyarılardan alıyor. Ayrıca radyodan salgının Covid-28 olarak üçüncü defa hortladığını öğreniyoruz.
Claire adlı karakter sayesinde satın alınabilen, taşınabilen, güncelleme gerektiren, sahibiyle konuşabilen bir Tanrı tasarımı görüyoruz. Üçgen bir cisim içinden ses veren bu Tanrı'nın miadı dolunca 2.0 versiyonunu satın almanız gerekiyor. Bu basit ama etkili fikir, teknolojinin nasıl tanrılaştığına, daha doğrusu insanlar tarafından nasıl tanrılaştırıldığına, aynı zamanda dinin ticari anlamda fırsatçılığa nasıl uygun bir sömürü aracı olduğuna dair iyi bir örnek. Bir cisim içinde olduğu varsayılan Tanrı düşüncesi, eski zamanların putlara tapan insanlarını, son teknolojiye sahip insanlarıyla aynı cehalette eşitliyor adeta. Charlie adlı insansı robotun yaşlandığında (robotların yaşlandığı fikrinin de katkısıyla) insanlar tarafından rağbet görmeyip "elde kalması" da bir başka teknoloji acımasızlığına işaret ediyor. Tüketim hızı neticesinde yapay zekaya sahip robotların bile bir gün ıskartaya çıkabileceği gerçeği yine yalın bir dille işleniyor. Fakat film bittiğinde bu her iki hikaye de kendini çok sağlama almayıp yarım kalmışlık hissi vermekten kurtulamıyor. Senaristlerin her iki hikayeyi de bir sonuca ulaştırmama tercihini "zaten söyleyeceğimizi söyledik" düşüncesine veya etki yaratmak adına onları esrarengizlikleriyle bırakmalarına tahvil edebiliriz.
Warning, bu gelecek tasviri bünyesinde iki tane de arızalı aşk hikayesi işliyor. İlki, Anna ve Ben çiftinin mutlu dönemlerinden, tutkulu anlarından görüntüler içeriyor. Ama bir süre sonra anlıyoruz ki aslında bu görüntüler çiftin geçmişine aitmiş. Şimdiki zamanda Anna tarafından terk edilen Ben'in sanal gerçeklikte o güzel günleri tekrar tekrar yaşaması, böylece unutamadığı eski aşkına olan saplantısını canlı tutması, hatta tehlikeli boyutlara vardırması, filmin tekno muğlaklığıyla ele alınıyor. Yine detayları bizimle paylaşılmayan ayrılık sebepleri ve Ben'in kullandığı sanal uygulama aracılığıyla bu defa günümüzde sanal gerçeklik gözlükleriyle yaptığımız eğlenceli faaliyetlerin gelecekte nerelere gidebileceğine sade bir örnek. Öte yandan, bir diğer hikayede Nina adındaki sevdiği kadını ailesiyle tanıştırmak isteyen Liam'ın düştüğü ikileme tanık oluyoruz. Tipik "zengin oğlan - fakir kız" fikrinden hareket eden bu hikayedeki zenginlik, Liam ve ailesinin ölümsüz olması, ikilem ise Liam'ın bir ölümlü olan Nina ile ölümsüzlüğünden vazgeçme pahasına evlenmek istemesi. Bu duruma karşı çıkan elit aile, ölümlü olduğu için Nina'yı hakir görüyor ama Nina için daha büyük bir sürpriz pusuda bekliyor. Tabii ölümsüzlüğün sırrının çözüldüğü bir gelecekte bunun sürpriz bile sayılmaması gerekiyor. Özellikle yemek sahnesinde gerçekleşen diyaloglarla kıvamını bulan hikayede ölümsüzlük nimetinden yine varlıklı kesimin faydalandığı anlaşılıyor ki, ölümsüzlük kadar olmasa da günümüzün pahalı teknolojik gelişmelerinin kaymağını kaymak tabakanın yediği örtüşmesi kadar, Tanrılar ve ölümlüler arasında geçen onlarca mitolojik hikayeden de feyz alan bir yapı kuruluyor.
2016 yapımı Raw ile dikkatleri çeken genç Fransız oyuncu Garance Marillier'nin canlandırdığı Magda'nın hikayesi ise tıpkı filmin genelinde olduğu gibi seyirciden anlayış talep eden bir tuhaflıkta. Magda'nın yine tekno fikirlerle vücuda getirilmiş "call girl" faaliyetinden sonra yer yer Gaspar Noé'yi andıran uyuşturucu eşlikli gecesini POV tekniğine de başvurarak anlatan bu hikaye ve filmin satır aralarına serpiştirilmiş, bir arıza sonucu uzay boşluğunda tek başına süzülen astronot David'in dünyaya ve hayata vedası, Warning'i bütünüyle sıra dışı bir "toplama" film haline getiriyor. Bu haliyle 1 buçuk saatlik bir yeni sezon Black Mirror fragmanına benzemesi de hikayelerde sözünü ettiğimiz o yarım kalmışlık hissi. Hatta bazı fikirleri bazı Black Mirror bölümlerinden bile iyi sayılır. Öyle ki geliştirilmeye, tek başına uzun metraj haline getirilmeye müsait potansiyelleri var. Ama kök salmadan, bir omurga oluşturmadan, çok da özenli sayılmayan bir kurgu anlayışıyla yarım bıraktığı hikayelerini bir bütün haline getiren Warning, buna rağmen karanlık, tam da olması gerektiği gibi ruhsuz, gizemli ve ürkütücü bir gelecek portresi çizebildiği için görülmesi gereken alternatif bilim kurgu örneklerinden biri.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder