Yönetmen: Valdimar Jóhannsson
Oyuncular: Noomi Rapace, Hilmir Snær Guðnason, Björn Hlynur Haraldsson
Senaryo: Sjón, Valdimar Jóhannsson
Müzik: Þórarinn Guðnason
Maria ve Ingvar, İzlanda kırsalındaki çiftliklerinde koyun sürüleriyle birlikte yaşayan bir çifttir. Bir gün gebe koyunlardan biri doğum yapar. Onun dünyaya getirdiği tuhaf yavruyu, daha önce bir çocuklarını kaybettiklerini anladığımız Maria ve Ingvar çifti sahiplenip evlerine alır ve büyütmeye başlar. Çift bu durumdan çok mutlu olsa da, bu yavru ile ilgili gerçekler çiftin hayatını yavaş yavaş tehdit etmeye başlar. Senaryosunu Valdimar Jóhannsson ve Sjón'ün birlikte yazdığı, ülkesi İzlanda dışında Oblivion, Game Of Thrones, Transformers, Rogue One, Noah gibi yapımların özel efekt, kamera ve elektrik departmanlarında çalışmış Jóhannsson'un yönettiği ilk uzun metraj olan Lamb, tuhaflıklarıyla nam salmış İskandinav halk masallarını andıran bir dram. Sjón'den de ayrıca bahsetmek gerek. Reykjavik, İzlanda doğumlu Sjón, çeşitli edebi biçimlerde, komedi, korku, drama, suç ve çocuk filmleri senaryolarında çalışmış uluslararası üne sahip bir yazar. Birçok dile çevrilmiş romanları yanında çeşitli müzisyenler için şiir koleksiyonları, opera librettoları ve şarkı sözleri yazdı. 80'lerin başında çalışmaya başladığı İzlandalı şarkıcı Björk ile olan işbirliğinden Isobel, Bachelorette, Jóga ve Oceania gibi hit şarkılar çıktı. Yine senaryosuna katkıda bulunduğu Lars von Trier filmi Dancer In The Dark filminde Björk'ün seslendirdiği I've Seen It All şarkısıyla 2001 yılında En İyi Şarkı dalında Oscar adaylığı kazandı. Merakla beklenen yeni Robert Eggers filmi The Northman'ın senaryosunu da Eggers ile birlikte yazdı.
İşte bu ellerden çıkan Lamb, doğası üzere İzlanda'nın puslu, büyüleyici, pastoral atmosferinde şekillenen gizemli, gerilimli, ürkütücü bir masal. Maria ve Ingvar çiftinin kaybettikleri Ada isimli çocuklarının yerine bir koyunun doğurduğu canlıyı koymaları ve ona da Ada ismini koyup yine üç kişilik bir aile olarak minimal yaşamlarına devam etmeleri fikri, bir çocuk filmi senaryosuna bile ilham verebilecek ölçüde kapsamlı iken, masalcı kimliğiyle bu fikri tuhaf yerlere taşıyan Sjón ve beraberindeki Jóhannsson, iyi bir kimya yaratıyorlar. Sıkıcı çiftlik rutinine hapsolmuş, derin yaralarına rağmen hayata tutunmuş bir çifte bilinmezden verilen bir hediyeden ve bu hediyenin canlılar arası etkileşim mitlerinden, mitolojiden, farklı kültürlere ait halk masallarından devşirilmiş önemli bir silah gibi filmi hep tetikte tutmasından faydalanmasını biliyorlar. Bu ikinci şansı kaçırmak istemeyen çifti, özellikle de Maria'nın annelik ve sahiplik duygularını diken üstünde tutan, yavaş yavaş tehlikeli bir boyuta taşıyan film, bu boyutun gereğini de yaparak çok dramatik bir an ile mühim bir kırılma gerçekleştiriyor. Fakat bunun bir kırılma olduğunu finale kadar belirgin etmiyor. Sahip olduğu en büyük gizem hakkında bir müddet kafa yormayarak, onu normalize ederek aslında o gizemi daha da güçlendiriyor. Kısaca ne zaman ne hamle yapacağı, bu sıra dışı masalı nereye ve nasıl bağlayacağı kestirilemiyor.
Gerekli olup olmadığı tartışılabilecek şekilde Ingvar'ın kardeşi Pétur'u bu denkleme dahil eden film, bir yanıyla Pétur'u seyirciye yakın tutuyor. Bu yeni neşe kaynağı nedeniyle adeta gözlerine perde inen, sorgusuz sualsiz hayatına devam eden Maria ve Ingvar'ın yanına, tıpkı seyircinin sorgulayacağı şekilde bir karakter ekleme ihtiyacı duyulmuş olabilir. Üstelik Pétur, bu görevi olması gerektiği biçimde yerine getirerek hem fantastik ve gerçek arasında bir köprü kuruyor, hem de gerilim titreşimleri yayan bir unsur konumunda kalıyor. Hatta ana konudan bağımsız, Maria ile arasında tek taraflı tehlikeli bir yakınlaşma kurularak ekstra bir tansiyon yükselişi sağlanıyor. Çok fazla diyaloğa ihtiyaç duymadan, söyleyeceği bazı şeyleri görüntüleriyle anlatabilecek bir özgürlüğü de cebinde tutuyor. Karanlık bir masal olmasının verdiği rahatlıkla daha film bitmeden Ada'nın kaderine dair teoriler yaratma becerisi gösteriyor. Finalde de müthiş bir hamle ile gövde gösterisi yapıyor. Tuhaflığını beklenmedik ya da sadece bu şekliyle beklenmedik bir seviyeye taşıyan Lamb, bu finalle yine başka teorilerin kapısını aralıyor. Ama o kapılardan girebilmemiz için talep ettiği şeyler var. Zaten bu talepkarlığıyla katıksız bir A24 yapımı olduğunu belli ediyor.
Bunu bir masal olarak görmeyenler veya fantastik edebiyatla arasında belli bir mesafe bulunanlar, "folk horror" türü ile yıldızı barışmayanlar için (hatta hayvan severleri de dahil edebiliriz) rahatsız edici öğelere sahip bir film Lamb... Ama içeriği, mesafeli anlatımı, gizemli karanlığı, çekici tuhaflığıyla Gräns (Ali Abbasi) ve The VVitch (Robert Eggers) gibi filmlerle olan akrabalığından söz edilebilir. Özellikte Hint ve Yunan mitolojilerinde rastlanan insan ve hayvan ilişkileri, doğanın verdiğini geri alma, doğaya karşı işlenen suç ve günahların cezasız kalmaması gibi temalar Sjón tarafından birtakım ahlaki değerler, eden bulur mesajları da eklenerek puslu İzlanda coğrafyasına uyarlanıyor. Bu coğrafyadan epik manzaraları, aynı zamanda hayvanların son derece estetik ve anlamlı enstantanelerini ise Eli Arenson'un sinematografisinde tadıyoruz. Artık ünü İskandinav ülkelerini de aşmış İsveçli aktris Noomi Rapace'in bütün yükünü başarıyla sırtlandığı Maria, anneliğin, fedakarlığın, amacına ulaşmanın, bedel ödemenin tuhaf versiyonlarıyla yüzleşen bir karakter olarak filmin arızalı pusulası konumunda. Kamera arkasındaki tecrübelerini bu ilk filminde bu kez kamera arkasının en yetkilisi olarak sergileyen Valdimar Jóhannsson ise alternatif gerilimler üreten sinemacılar ligine göz kırpıyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder