13 Şubat 2017 Pazartesi

Nocturnal Animals (2016)


Yönetmen: Tom Ford
Oyuncular: Amy Adams, Jake Gyllenhaal, Michael Shannon, Aaron Taylor-Johnson, Isla Fisher, Ellie Bamber, Armie Hammer, Karl Glusman, Laura Linney, Andrea Riseborough, Michael Sheen
Senaryo: Tom Ford, Austin Wright
Müzik: Abel Korzeniowski

Austin Wright'ın Tony and Susan adlı romanından Tom Ford'un senaryosunu yazdığı, yönettiği, yapımcılığını üstlendiği Nocturnal Animals, birgün eski kocası Edward'ın yazdığı romanını sanat galerisi sahibi zengin Susan'a göndermesi ve Susan'ın Nocturnal Animals isimli bu romanın cazibesine kapılmasını anlatan bir yapım. Zengin ve yakışıklı yeni kocası Hutton ile yaşadığı monoton hayatı ve bu hayata gizem katan romanda yaşananları zamanlaması çok iyi bir kurguyla işleyen film, bu iki hayatın birbirleriyle kesiştiği yönleri de taze bir sinema diliyle ele alıyor. Üstelik Susan ve romanı yazan eski kocası Edward'ın birlikte olduğu günlerden, ayrılmaya doğru giden süreçten de kesitler görmemiz, filme üçüncü bir kanal açarak derinlik sağlıyor. Romanda yer alan Tony ve ailesinin başına gelen trajedi ile, Edward ve Susan'ın ilişkileri arasında kurulacak bağları kendi hikaye örgülerinden bağımsız biçimde izlesek de, zamana bırakılan benzetmelerle karşılaşmak, finalde de bu roman ve gerçek hayat arasında tek kelimeyle özetlenebilecek bağa tanık olmak filmi önemli kılıyor.

Başlangıçta Edward'ın bir yazar olmasını önemseyen, ona saygı duyan, destekleyen Susan'ın zamanla açığa çıkan  başarı ile orantılı güç takıntısı, aşık olarak evlendiği adamı sorgulamaya itiyor. Bu takıntının çoğunlukla kadınlara ithaf edilmesinde, erkeğe biçilen, parası, başarısı ve gücüyle koruyucu kollayıcı olma rolünün payı büyük. Bazı kadınların erkeğe bu rol yığınını yüklemesi, sonra da onlar tarafından ezildiklerini hissetmeleri oldukça ironik. Susan, yazarlıkta başarılı olmaya çalışan, fakat bir türlü istediği düzeye gelemeyen Edward'ı sırf bu yüzden eleştirmeye, onu "zayıf" olmakla suçlamaya başlayınca ipler kopuyor. Kadınların zamanında eleştirdikleri geleneksel annelerine benzemeye başladıklarına dair çok güçlü bir örnek oluşturan Susan'ın, zengin annesinin dibine düşen bir armut olduğunu anlıyoruz. Edward bu yüzden varlıklı ve yakışıklı Hutton için terk ediliyor. Bir erkekte farklı tepkilere yol açabilecek bu duruma Edward'ın tepkisi ise Nocturnal Animals romanı oluyor. Edward, Tony aracılığıyla kendi gücünün ve zayıflığının muhasebesini yapıyor.


Romandaki Tony (ki Edward'ı canlandıran Jake Gyllenhaal, Tony'yi de canlandırıyor)  tatile gitmek için birlikte yola çıktığı eşi ve kızı, serserilerle yaşanan gerilim dolu anlar, zaman ve mekan olarak çok farklı biçimde cereyan ediyor. Susan'ın okuduğu, bizim de izlediğimiz bu bölüm ise büyük ölçüde Tony üzerine kurulu. Yazarın başka bedenlerde de olsa bir şekilde kendisini anlattığı gerçeğini savunan (hatta bu yüzden Susan tarafından eleştirilen) Edward'ı romanda Tony olarak görmemiz, aslında Susan onu Tony bedeninde gördüğü için öyle. Susan'ın minimal, durgun, sıkıcı ve elit dünyasının tersine, roman sert, gergin, kirli ve acımasız Teksas kırsalında geçiyor. Bu kontrastın iç içe geçişi, birinin bıçak gibi kesilip yerini diğerine bırakması, kitap okurken gidip geldiğimiz kurgusallık ve gerçeklik arasındaki geçişlerimize kuşbakışı bakmayı sağlıyor bir nevi. Tom Ford, roman içinde roman, film içinde film karmaşasına mahal vermeden, olabildiğince basit ama kritik hamlelerle her iki tarafı kendi yağlarıyla kavuruyor. Tony'nin hikayesine bakarken Susan'ın hayatına yapılan geçişlerden sıkıldığımız anlar (tıpkı Susan'ın da sıkıldığı gibi), aslında iki zaman arasında dizginleri elinde tutan bir denge ortamı yaratıyor.

Filmin iki odak noktası olarak okuyucu Susan ve roman kahramanı Tony arasındaki ilişkiyi Austin Wright nasıl ele almış bilemiyorum. Ama filmde Tony ve Edward'ı aynı kişinin oynaması çok önemli. Gyllenhaal'un bunlardan birini oynayıp diğerini başkasının oynaması kesinlikle aynı etkiyi yaratmazdı. Bunun yanında akciğer kanseri yüzünden sayılı günleri kalmış polis müdürü Bobby Andes ve her sahnesi filmi gerginleştiren Roy tiplemelerinin de Tony'nin zayıf olma haline boyut katmaları, bu "film içinde roman" halini güçlendiriyor. Jake Gyllenhaal, Amy Adams, Michael Shannon, Aaron Taylor-Johnson gibi öne çıkan performanslar, birbirinden farklı hayatlar yaşayan Susan ve Tony'nin iki farklı film izliyormuşuz duygusu yaratan nitelikli sinematografik konuşlanışı, biriktirdiklerini sessiz sakin ama çok anlamlı bir şekilde restoran masasına koyan final ve dahası, Nocturnal Animals'ı 2016'nın en dikkate değer filmlerinden biri yapıyor. En büyük pay, moda tasarımcısı olarak ün yapan, 2009'daki ilk filmi A Single Man'den sonra ikinci filmiyle de sinemada kendine takdir edilesi bir tarz belirleyen Tom Ford'a ait elbette. Aday olamadığı En İyi Film Oscar'ındaki vitrinden ibaret bazı içi boş filmlerden çok daha dirayetli ve Susan'ın işyerindeki duvarda asılı olan o tek kelimenin içini hakkıyla dolduran bir film çektiği için.

1 yorum:

  1. Romanda Tony ve Edward arasındaki paralellik hakkında elbette okura bir takım ipuçları sunuluyor ama göze sokulmuyor. Filmde hem Tony ve Edward'ı aynı kişinin oynaması, hem de o kocaman REVENGE tablosu bunun bir intikam hikayesi olduğunu aşırı vurguluyor. Kitapta böyle değil. Derinine indiğinizde anlıyorsunuz: Baştan itibaren Susan roman taslağını okurken Edward'la olan geçmişlerini gözünden geçiriyor ve kendisini huzursuz hissediyor. Edward'ı aldatmış olduğu için aradan geçen bunca sessiz senenin sonunda Edward'ın ona yaklaşmasının bir sebebi olabileceğinden şüpheleniyor belki.

    YanıtlaSil