11 Mayıs 2015 Pazartesi
It Follows (2014)
Yönetmen: David Robert Mitchell
Oyuncular: Maika Monroe, Lili Sepe, Keir Gilchrist, Jake Weary, Daniel Zovatto
Senaryo: David Robert Mitchell
Müzik: Rich Vreeland
David Robert Mitchell'ın yazıp yönettiği It Follows, bazı korku festivallerinde ve Cannes'da övgülere boğulmuş bir gerilim filmiydi. Türe yeni bir soluk getirdiğinden tutun da, erken bir kült hatta klasik olduğuna dair son derece ayarsız yorumların öznesi olması ister istemez büyük bir merak dalgası yarattı. Birçokları tarafından yılın gerilim filmi bu. Gösterim öncesi promosyonu olarak bu tip yorumlara alışkınız. Ama film gün yüzüne çıktıktan sonra da bu yorumların sürmesi ortada gerçekten bir korku / gerilim başyapıtı olduğuna yönelik (son günlerin moda tabiriyle) algı operasyonu yapılmaya çalışıldığını bile düşündürmeden etmedi. Aynı yazı içinde hem "orijinal", hem de "nostaljik" ilan edilmesini ciddiye almasam da, ciddiye aldığım bazı yazarları bile kontrolsüzce coşturan bu film mutlaka görülmeli, beğenildikten sonra da (ki artık hakkında bu kadar şey yazılıp çizildikten sonra beğenilirdi mutlaka) birşeyler paylaşılmalıydı.
Ancak yerin dibine sokulacak kadar kötü bir film olmamakla beraber, kendi adıma son zamanların en fazla abartılan (overrated) filmlerinden biri olduğunu gönül rahatlığıyla söyleyebilirim. Ama neden bu kadar coşkuyla karşılandığını da anlayabiliyorum. Ortada gerçek bir kaliteli korku / gerilim kıtlığı var. Birçok senarist hala geçmişin mirasını yiyor. Birçok yönetmen hala sentetik korkutma yöntemlerinden medet umuyor. Bir dönem popüler olan Uzakdoğu korku sinemasının mühim örneklerini Amerikanlaştırdıktan sonra malzeme tükenir gibi oldu. Slasher teması Avrupa'da daha çok kara komedi bünyesinde fark yarattı. Amerikan korku sineması uzunca bir süre paranormal aktivitelerin ekmeğini yedikten sonra kendi 80'li yıllarını adeta yeniden keşfederek, ya yeniden çevrimlerle ya da o yılların sosyal alt metninde yatan paranoya dengelerine yapılan göndermelerle kendini ayakta tutmaya çalışıyor. V/H/S serisi bu son söylediğime en güzel örnek. Zaten bu seri, yaratıcı fikirlerin uzun metraj haline getirilemeyecek şekilde uzatıl(a)mayışı sebebiyle etkisini daha iyi göstermişti. It Follows da tam bu serinin bir bölümü olabilecek bir film iken gereksiz bir yığın uzatmayla 100 dakikayı bulmuş bir film.
Erkek arkadaşının cinsel ilişki yoluyla bulaştırdığı bir "şey" yüzünden hayatı zindan olan genç Jay'in, kimin suretinde görüleceği belli olmayan bu şey tarafından öldürmek amacıyla takip edilmesi üzerine kurulu It Follows, beklenildiğinin aksine yegane amacı paranoya yaratmak olan bir film. Tabii kendisinden beklenenler seyirciden seyirciye değişkenlik gösterecektir. Ama başarılı açılışı sonrası yer yer yine başarıyla kurduğu paranoya atmosferini ve bu paranoyayı yaratan o takipçileri ele alırken hiçbir şeye yeni bir soluk falan getirdiği yok. Zombi kadar yavaş, ortalama bir 80'ler seri katili kadar zeki (ki orası cidden tartışılır) bir tehdit içeren takipçiler üzerinden bir gerilim yaratmanın filme olağanüstü bir katkısı bulunmuyor kesinlikle. Pek derin ve adil bir yorum olmayacak belki fakat M. Night Shyamalan yıllar önce The Sixth Sense ile çok daha iyisini yapmıştı. David Robert Mitchell'ın belli bir yüzü olmayan takipçi sayesinde sadece bu izlenme paranoyasını bilediği, orta yerde duran sorulara ve mantıksızlıklara cevap verme endişesi taşımadığı görülüyor. Belki olası devam filmine saklıyordur. Doğru dürüst finali bile olmayan bir film için sırf yarattığı (bence abartılı) infial yüzünden devamının gelmesi kuvvetle muhtemel.
Mitchell'ın bu retro devşirmesi, bir yanıyla da 80'li yılları tersyüz etmeye, hatta o yıllardan intikam almaya oynuyor. Bu "it" mefhumunun cinsel yolla bulaşan bir bela olması, kurtulmak için başkasıyla ilişkiye girilmesi gerekmesi sebebiyle 80'li yıllar korku filmlerinin muhafazakâr anlayışını tersten okumaya çalışan Mitchell, aslında bunu da beceremiyor. Jay'in taşıyıcı olan erkek arkadaşının nasıl öğrendiği meçhul bilgiler ve en önemlisi bu beladan kurtulmanın nasıl mümkün olacağına dair bilgiler neden var? Hani bu bilgiler hiç verilmeyip bize sahnelerle öğretilse çok daha ciddi bir gizem oluşabilirdi. Lise çağlarına yönelik "kim olduğunu bilemeyeceğiniz biri öldürme amacıyla sizi farklı suretlere bürünerek takip etse ne yaparsınız" tadında bir anket sorusunun uzun metraj film hali olmaktan bir adım önde gidebilirdi böylece. Bu boşluğa tuz biber olan, inandırıcılığı zedeleyip güven telkin etmeyen kötü performanslar (Jay rolündek Maika Monroe'nun hakkını yemeden tabii) yalnızca bu anket sorusuna hizmet ediyor. Disasterpeace adıyla müzik yapan Rich Vreeland'in 80'ler gerilim ruhuna ithafen "synthwave" ya da "horror synth" diye nitelenen enfes tema çalışmalarının da yardımıyla yarattığı kimi atmosfer anları dışında Mitchell'ın ikinci filmi It Follows'un, ne senaryo, ne de yönetim konusunda mübalağa edilecek bir yanı yok.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder