22 Mayıs 2015 Cuma

Bowling For Columbine (2002)


Yönetmen: Michael Moore

20 Nisan 1999 tarihinde 11:19 - 12:08 saatleri arasında Eric Harris ve Dylan Klebold adında iki lise öğrencisinin otomatik silahlarla Columbine Lisesi'nde 15 kişinin ölümü, 24 kişinin yaralanmasıyla sonuçlanan katliamı çıkış noktası olarak belirleyen Michael Moore belgeseli Bowling For Columbine, bireysel silahlanmadan toplumsal paranoyalara, ABD hükümetinin dünyaya çektirdiği eziyetlerden, başka ülkelerle karşılaştırmalara kadar uzanan çok geniş kapsamlı bir Amerika profili çıkarıyor. Gösterime girdiği 2002'den bu yana etkisini hiç yitirmemiş, günümüzde bile birçok yönden hala geçerliliğini korumakta olan bu birey, toplum, hükümet, eğitim, politika, medya taşlaması, her Michael Moore belgeselinde olduğu gibi tüyler ürperten gerçekleri akıcı, mizahi ve rahatsız edici biçimde cesur bir üslupla ele alan gerçek bir başyapıt. Akıl dolu kurgusunu, temposu ustalıkla ayarlanmış biçimde arşiv görüntüleriyle, film ve TV alıntılarıyla, samimi röportajlarla, manidar şarkılarla zenginleştiren Moore, filmini bu trajik olayın çok daha ötesine taşıyor.

Columbine'i münferit bir olay gibi göstermeyen, sadece ana gövdesiyle değil, dallarıyla, budaklarıyla da ilgilenen Moore, bir Amerikan geleneği olarak bireysel silahlanmaya dair çok çarpıcı örneklerle bezediği filmininin çapını kademe kademe genişletiyor. Michigan'da bir bankanın mevduat hesabı açtıran herkese bedava silah vermesi, Utah'ın bir kentinde bir yasayla herkesin silah sahibi olması zorunluluğu getirilmesi, K-Mart mağazalarından normal biçimde silah ve mühimmat alınabilmesi (ki Columbine katliamcılarının yaptığı da buydu), Ku Klux Klan ile aynı yıl (1871) kurulan "Ulusal Silah Birliği"nin aktör Charlton Heston desteğiyle yürüttüğü faaliyetler ve daha pekçok örnekle Amerika'nın silah çılgınlığını gözler önüne seriyor. Bu çılgınlığın arka planında yatan toplumsal paranoyaların izini de süren Moore, ayakta tutulmaya çalışılan silah kültürü, bu kültürün okul çağındaki çocuklara trajik yansımaları, kapitalist düzenin bu çocuklar üzerindeki olumsuz etkileri, rüzgarın estiği yöne dönmeye meyilli medya, ateşi sürekli harlanan ırkçılık, silahlanmaya ve ötekileştirmeye ivme kazandıran 11 Eylül gibi olguları örneklerle pekiştirerek masaya yatırıyor.


İki çocuğunu boğan bir kadının, hamile karısını öldüren bir avukatın bu suçları siyahlara yıkması, medya ve toplumsal önyargılar sayesinde herkesin de bunlara inanmasına benzer toplumsal delilik hali, Michael Moore gibi bir muhalif için arama zahmetine girilmeyecek kadar çok malzeme barındırıyor. Bunlarla yetinmeyen Moore, meselenin vahametinin daha iyi anlaşılabilmesi için Kanada ile yaptığı karşılaştırmalar sayesinde kara mizah tonunu arttırıyor. Silahlanmaya anlam veremeyen ve kapılarını kilitlemeyen Kanada halkını ve en son ne zaman silahlı saldırı vakası olduğunu hatırlayamayan kolluk kuvvetlerini bizzat yerinde tespit ediyor. Bir Kanadalı'nın "siz Amerikalılar kilitin başkalarını dışarıda tuttuğunu düşünüyorsunuz, biz Kanadalılar ise kapıyı kilitleyince kendimizi hapsettiğimizi" sözleri, "Özgürlükler Ülkesi" Amerika'nın paranoyak, bağnaz, ikiyüzlü, faşist suretlerine inen onlarca tokattan biri. En şiddetlilerden biri de, füze imal eden dev tesisin halkla ilişkiler sorumlusunun ironi dolu sözlerinden sonra What A Wonderful World eşliğinde Amerikan hükümetinin 1950'li yıllardan 11 Eylül 2001'e kadar dünya çapında çıkardığı savaşları özet geçen şahane bölüm olsa gerek.

Aslında Amerika özelinde, biz de dahil pekçok toplumun gösterdiği refleksleri farklı kesim ve olgularda da görmekteyiz. Örneğin Columbine katili çocukların Marilyn Manson dinlediklerini öğrenen bazı sivil toplum örgütlerinin Manson'ı suçlu ilan etmeleri ya da militarist ve faşist unsurların gurur kaynağı olarak sunulması, bu sayede yeni nesle kendi gibi olmayanları ötekileştirme zemini hazırlanması birçok topluma (belki Kanada toplumu hariç) yabancı sayılmayacak algı yönetim biçimleri. Belgeselde günah keçisi Marilyn Manson'ın çoğu kanaat önderinden daha aklıcı sözler sarf etmesi dururken, Ronald Reagan veya Charlton Heston gibi koyu Amerikan milliyetçilerinin (ki bu iki aktör eskisinin yanına Clint Eastwood'u da tereddütsüz ekleyebiliriz) itibar görmesine, Amerika'yı yönetmeye layık görülecek boyutlarda benimsenmesine yapılan göndermeler de gayet tanıdık gelen algıla(t)ma biçimleri. Kısacası, 6 yaşına kadar inmiş ateşli silah cinayetlerinin arka ve ön planını hem mizahi, hem ciddi, hem de ikisinin ortası bir üslup zenginliğiyle işleyen Moore için "evrensel muhalif" tanımlaması boşuna değil. Bu belgesel ile Oscar aldığı ödül töreninde yaptığı konuşma, Oscar tarihinin en unutulmaz konuşmaları arasında her zaman yerini koruyacak. Devamında Fahrenheit 9/11, Sicko ve Capitalism: A Love Story ile yine tozu dumana katan Moore'un belki de en kapsamlı belgeseli olarak Bowling For Columbine'i gösterebiliriz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder