3 Şubat 2013 Pazar

Dupã Dealuri (2012)


Yönetmen: Cristian Mungiu
Oyuncular: Cosmina Stratan, Cristina Flutur, Valeriu Andriuta, Dana Tapalaga, Nora Covali, Vica Agache, Gina Tandura, Liliana Mocanu, Ionut Ghinea, Costache Babii
Senaryo: Cristian Mungi

Aynı yetimhanede büyüyen iki kızdan Voichita, Romanya'da küçük bir manastırda rahibelik yapmaktadır. Onu ziyarete gelen eski dostu Alina ise arkadaşını alıp Almanya'ya gitme planları yapmaktadır. Kalacak yeri olmadığından Voichita, manastırın rahibinden Alina'nın orada kalması için izin ister. Rahip izin verir ama Voichita’ya arkadaşlıktan öte bir sevgiyle bağlı olan ve arkadaşını kendisiyle gelmeye ikna edemeyen Alina, tuhaf davranışlar göstermeye başlar.

Tatiana Niculescu Bran’ın yaşanmış bir olaydan esinlenen romanından, 2007’de çektiği 4 luni, 3 saptamâni si 2 zile filmiyle büyük başarı elde eden Cristian Mungiu’nun senaryosunu yazıp yönettiği Dupã Dealuri (Beyond The Hills), Cannes Film Festivali’nde En İyi Senaryo ödülü almış bir yapım. Aynı zamanda başrol oyuncuları Cristina Flutur ve Cosmina Stratan’ın ikisine birden En İyi Kadın Oyuncu ödülü de kazandırdı. Mungiu bir önceki filminde olduğu gibi yine iki genç kızı merkezine alarak doğal anlatım tarzından derinlik yaratan üslubunu sürdürüyor. Bana göre 4 luni, 3 saptamâni si 2 zile kadar çarpıcı olamasa da, bireyin toplumsal ve ruhani terk edilmişliğinin izini sürmesi (ya da sürmeye çalışması diyelim) açısından önemli şeyler söylüyor. Ancak bu söylem birkaç sahne dışında doğrudan bir söylem olarak değil, Mungiu’nun gerekli ortamı hazırladıktan sonra seyircinin algısına bıraktığı muğlaklığa dayandırması şeklinde kendini gösteriyor. Özellikle ikinci yarıda arttırılan gerilim, bu muğlaklıkla birlikte filmi daha akışkan kılıyor.

Büyük bölümü küçük manastırda geçen film, seyirciyi oranın kasvetli ve tenha rutinine ortak etmekte sıkıntı yaşamıyor. Bu rutine Alina gibi bir yabancının dahil olmasıyla yavaş yavaş içeri sızan gizem bu defa huzursuzluğa ortak etmeyi başarıyor. Voichita ve Alina arasındaki geçmişe dayalı ilişkinin adını hemen koyan, fakat yavan klişeler tuzağına düşmeden bu ilişkinin cinsel boyutundan çok, yetimhanede büyümüş olmanın getirdiği yalnızlaşma duygusu, terk edilme korkusu üzerine hassasiyet gösteren Mungiu, Alina’nın saplantılı ve agresif kişiliğini Voichita’nın itaatkar mümin kontrastıyla yan yana getiriyor. Böylece amacına ulaşıp seyirciyi ikiye bölebiliyor. Ama bu iki genç kızı sadece bireysel olarak değil, manastır (din temelli de olsa aynı zamanda bir okul), hastane, aile gibi kurumların yetersizlik ve yoksunlukları bünyesinde de ele alıyor. Bir manastırın, bir hastanenin, bir ailenin maddiyatla işleyişinde ve ayakta duruşundaki ironilere dokunuyor. Bunun yanında henüz ilk filmlerinde oynayan iki oyuncusunu çok iyi idare ederek onların doğallıklarından ve yeteneklerinden abartısız biçimde faydalanmasını biliyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder