15 Ağustos 2012 Çarşamba

Cracks (2009)


Yönetmen: Jordan Scott
Oyuncular: Eva Green, Juno Temple, María Valverde, Imogen Poots, Ellie Nunn, Adele McCann, Zoe Carroll, Clemmie Dugdale, Sinéad Cusack
Senaryo: Ben Court, Caroline Ip, Jordan Scott, Sheila Kohler
Müzik: Javier Navarrete

1934 İngiltere’sinde seçkin bir kız okulu olan St. Mathilda’da bir grup öğrencinin okulun dalış eğitmeni Bayan G ile farklı ve daha samimi bir öğretmen-öğrenci ilişkisi vardır. Özellikle grubun lideri Di, Bayan G’ye büyük bir hayranlık beslemektedir. Ancak elit bir aileye mensup güzel İspanyol öğrenci Fiamma’nın gelişiyle bu düzen yavaş yavaş altüst olmaya başlar. Fiamma çok güzel olduğu kadar bilgili, kültürlü, gizemli ve hüzünlüdür. Bu da beraberinde hayranlığı, kıskançlığı, aşkı ve şiddeti beraberinde getirecektir.

Sheila Kohler’in romanından uyarlanan Cracks’in yönetmeni, iki kısa filmin ardından ilk uzun metrajını çeken Jordan Scott. Kendisi usta yönetmen ve yapımcı Ridley Scott’ın kızı. Zaten filmin yapımcıları arasında babası ve amcası Tony Scott da bulunmakta. Bir ilk filme göre oldukça derli toplu, olgun ve tutkulu oluşunu bu avantajlara borçlu olduğu bir gerçek. Gladiator, Kingdom Of Heaven, Robin Hood gibi büyük Scott filmlerinin görüntü yönetmeni John Mathieson’ın dönem ruhuna hakim ustalığı da bu torpilin filme olumlu yansımalarından. Fakat film, Jordan Scott’ın ilk filmi olduğunu, en önemlisi de bir roman uyarlaması olduğunu doğrularcasına şık ve mütevazi bir yapıda. Bu tip bağımsız karakterli dramların en büyük sorunu, seyirciyi içine çekebilmek için aslını inkar edişleri ya da seyirciyi içine çekmek gibi bir dertlerinin hiç olmaması şeklinde ortaya çıkabiliyor. Cracks’te ise her şey bir roman atmosferinin şiirsel üslubu dahilinde çok doğal ve akıcı.


Kendisi de aynı okuldan mezun olmuş, şimdi de yeni öğrencilere dalış dersleri veren karizmatik ve çekici öğretmen Bayan G, onun eğitim verdiği küçük bir grup öğrencinin liderliğini yapan hırslı Di ve sırlarıyla birlikte gizemli biçimde İspanya’dan gelen, varlıklı bir ailenin kızı olan güzeller güzeli Fiamma üçgeninde geçen Cracks, bu üç karakterin temsil ettiği farklı halet-i ruhiyelerden yola çıkarak yetişkin ve ergen ayrımı yapmadan kadına, kadın duygularına ve reflekslerine samimi yaklaşımlar gösteriyor. Okulunun sıkıcı rutini arasında adeta nefes aldıkları dalış derslerinde kızları hayatta cesur olmaları, korkmadan inandıkları yoldan gitmeleri, dünyayı gezmeleri, kendi kişiliklerini bulmaya çalışmaları yönünde cesaretlendiren Bayan G’nin, bunları tecrübe etmiş biri olarak kendi hayatından örnekler verip kızların gözünde adeta bir kahraman oluşu, aristokrat bir ailenin kızı olarak okula getirilen Fiamma’nın fiziksel, kültürel ve kişisel özelliklerinin gözalıcılığında sarsılmaya başlıyor. Bayan G’nin Fiamma’ya olan hayranlığı arttıkça ve bir süre sonra kontrolden çıkmaya meylettikçe, onu bir idol olarak benimsemiş Di’nin de kafası karışıyor.

Aslında hiç de kızlarına anlattığı gibi özgür bir ruh olmadığı anlaşılan Bayan G’nin değil dünyayı gezmek, markete alışveriş için gittiğinde bile eli ayağı birbirine dolaşan bir kişilik olduğunu, hatta içinde bambaşka bir karakter barındırdığını anlamak için ondan daha üstün niteliklere sahip başka birinin varlığı gerekiyor. Fiamma gibi gerçek bir aristokrat, ama buna rağmen mütevaziliğinden bir şey kaybetmemiş parlak bir insanın okula gelişiyle birlikte sarsılmaya başlayan otoritesine ve karizmasına sahip çıkamaması, hatta acınası bir duruma düşmesi Bayan G’yi sosyolojik bir vaka haline getiriyor. Aynı şekilde Di gibi liderlik vasıflarına sahip bir kızın şahsi hırslarının kurbanı olup kendine güvenenleri nasıl manipüle edebileceğini, idolünün gerçek yüzüyle karşılaştığında yaşadığı travmayı nasıl idare edebileceğini bilmemesi de öyle. Pek de sağlam olmayan fakat kendi döngüsünde uzun süre yerinde durabilmiş bu düzenin birgün sarsılmaya, sonra da yıkılmaya başlaması kaçınılmaz. Bu gerçeklerin su yüzüne çıkması için de arızalı değil, Fiamma gibi düzgün bir kişiliğin önayak oluşu da ayrı bir inceleme konusu.


Jordan Scott, romanın ve onun senaryoya uyarlanışının da katkılarıyla hem bu karmaşık psikolojilerin altından başarıyla kalkan, hem de dönem ruhunu roman estetiğiyle birlikte perdeye aktaran başarılı bir yönetim gösteriyor. Bu başarıda oyuncuların da payı çok büyük. Başta çalkantılı kişiliğiyle ve üstün çekiciliğiyle Eva Green olmak üzere, Di rolündeki Juno Temple’ın gerçek hırsı, tutkuyu, kıskançlığı, hayranlığı yansıtan etkileyici performansı ve genç İspanyol oyuncu María Valverde’nin hüzün dolu meleksi Fiamma yorumu görülmeyi hak ediyor. Jordan Scott bu ilk filmiyle gelecek için ümit saçıyor. Babasının sahip olduğu avantajları çarçur etmeyip kendi arzu ettiği filmi çekmiş olduğunu hissettiren bir yönetim becerisi sergileyerek gösterişsiz ama girişi, gelişmesi ve finaliyle çarpıcı bir drama adını yazdırıyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder