15 Nisan 2009 Çarşamba

Wanted (2008)


Yönetmen: Timur Bekmambetov
Oyuncular: James McAvoy, Morgan Freeman, Angelina Jolie, Thomas Kretschmann, Terence Stamp, Common, Chris Pratt, Dato Bakhtadze, David O'Hara, Konstantin Khabensky, Lorna Scott
Senaryo: Michael Brandt, Derek Haas, Chris Morgan
Müzik: Danny Elfman

Babası öldürülen Wesley Gibson’a (James McAvoy), babasının intikamını alma fırsatı teklif edilir. Kötü adamları yok eden bir suikastçi olarak ünlenen babası bir suikaste kurban gitmiştir. Fox (Angelina Jolie) isimli gizemli bir kadının Cross (Thomas Kretschmann) adlı bir başka suikastçinin elinden kurtardığı Wesley, öğrendiği bazı gerçeklerden sonra babasının bıraktığı yerden yola devam etmeye karar verir. Babasının ortağı Sloan (Morgan Freeman) ve ekibinden eğitim almaya başlar.

Öncelikle film hakkında aradan çıkarmak istediğim bazı noktalar var. Nihayet fragmanını vaat eden bir filme rastladığım için ayrıca mutlu oldum. Zaten çoğu aksiyon sahnesi başlıbaşına uzun fragmanlar gibiydi. Timur Bekmambetov’un sadece Night Watch filmini izledim. Ondan sonra serinin ikinci filmini izleme isteği de duymadım. Teknik açıdan başarısı bir yana, hikaye olarak hiçbirşey anlamadığım için ilgimi çekmedi. Hani ikinci filmde ne olabilir ki, birinci filmi tamamlayıcı bir misyonu olsun. Varsa bile hiç cazip gelmedi. Bir de üçüncüsü çekiliyormuş nedense. Halbuki ona harcadığı mesai ile üç tane Wanted ayarında film çekmesini isterdim şahsen. Hikaye anlatma konusunu fazla kafasına takmaması gereken bir yönetmen izlenimi uyandırdı. Bir de Bekmambetov’un Rus olmasını diline dolayanlar var. Bırakın klasik Rus ustalarını, Bekmambetov ile arasında sadece üç yaş bulunan günümüz gözdelerinden Andrei Zvyagintsev ile onun ismini yan yana koyanlar bile olmuş. Filmi beğenmemiş olmaya uydurulacak en aptalca gerekçelerden sadece biri bu karşılaştırma yanlışı. Elma ile armudun birer meyve olduğunu kabul edip “tatları niye aynı değil” diye sormakla aynı şey.


Wanted ile ilgili okuduğum yazılardaki ikiye bölünmüşlük, bildiğimiz anlamdaki sevgi-nefret hislerinden farklı değildi. Fakat herhalde en garip olanı Wanted’ı yılın en kötüsü ilan edeni olsa gerek. Gerekçe ise ikiyüzlülük! Yani Fight Club, Matrix, Mission Impossible, Saw referenslarından besleniyor olması. Tamam bir filmi beğenmezsiniz de, aynı yıl içinde çekilmiş ve gösterime girmiş olan Hottie and The Nottie, Superhero Movie tuhaflıkları, birebir kopya yapımlar, ikiyüzlü coverlar ya da milyon tane abuk sabuk Türk filmi dururken Wanted’ı harcamak hangi kanaldan yayın yapıyor? Gerçi bazı eleştirmenlerin burun kıvırma modasıdır bu tavır. Her şeyden evvel onu eğlencelik olarak görmezsek içine düşeceğimiz yorum yanlışlarından da sıyrılmamız pek mümkün olmaz diye düşünüyorum. Bir gökdelenden diğerine tam isabet atışlar yaparak atlayan adamlar, falsolu kurşunlar, patlayan fareler, kırılmayan kemikler, kırılanları onaran tedavi havuzları, mesaj gönderen dokuma tezgahları vesaireyi bir Zvyagintsev filmi duyarlılığıyla veya bir çizgi film bünyesinde aranılan belgesel mantığıyla izlerseniz olacağı budur.

Kaldı ki Wanted’ın en hoşuma giden bölümleri arasında zikredildiği üzere Fight Club beslentisi olan, Wesley’nin kendi ve çevresi ile olan iç çatışmaları vardı. Wesley’nin Google’da kendi ismini arayıp “no results” sonucunu alması bile, geyik de olsa acıklı bir duygusallık yaratıyordu. Sıradan bir muhasebecinin Neo-Jack kırması bir süper suikastçiye dönüşümünü anlatabilecek pek fazla yöntem olduğunu düşünmüyorum. Olsa bile Bekmambetov'un bunlara fazla kafayı takmış bir hali yok. Tüm bu “seçilmiş kişi”, “babasının oğlu”, “öğreten adam” klişeleri farklı versiyonlarla daha uzun yıllar aksiyon malzemesi olarak kullanılmaya devam edecek. Tadını çıkarmak gerek. Zira bence tadı olan bir film Wanted.

Bir film için “kendi mantığıyla çelişiyor” eleştirisini sıkça kullanırız. Bu eleştiri, o filmin mantığını tam olarak idrak ettiğimiz anlamına geliyor aynı zamanda. Ancak ortada elle tutulur özgün bir mantık yoksa bu eleştirinin de bir anlamı kalmıyor. Yine okuduğum yazılarda rastladığım Wanted’ın kendini ciddiye alan bir film olduğu görüşüne de katılmıyorum. Teknik anlamda kanlar içinde dağılan kafalar, ağır çekimde kafadan çıktığı gösterilen kurşunları yakın plan almak, sözü edilen küstahlığın ifadesi olarak da algılanabilir, ekranda şiddet görmeye hevesli kitleyi avlamak da. Bekmambetov aynı anda hem küstahlaşıp, hem de kendini ciddiye alan bir yönetmen izlenimi bırakmadı benim üzerimde. Stilini ciddiye aldığı belki doğrudur. Fakat “ne”yi ciddiye aldığı ile “nasıl”ı ciddiye aldığını karıştırmamak gerek.



Yaşayan en seksi kadınlardan biri olan Angelina Jolie’nin, Wesley’i Cross’tan kurtarmak için Hacı Murat (!) ile hızlı trenin camından girdiği sahnede heyecanlanmamın sebebi, sahnenin aksiyonel teknik becerisinden ve coşkusundan çok, bu setin tasarımıydı mesela. Yani daha film çekilmeden önce böyle bir cümlenin kurulmuş, ayrıntılarının tartışılmış olması bile bence bir heyecan sebebidir. Oyuncu bu sahneyi kağıt üzerinde ilk gördüğü anda filmin kendisini ne derece ciddiye aldığını anlamıştır kanımca. O muazzam hızlı tren bölümünden bahsetmişken, orada yaşanan kırılma noktasının kimi çevrelerce yılın en kötüsü ilan edilen Wanted’ı, 2008 itibariyle gösterime girmiş aksiyonlardan Hitman, Rambo, Jumper gibilerinden daha sağlam ve ruh sahibi yaptığını söylemeden geçmek istemem. O kırılma noktasını daha öncesinden tahmin ettiğini iddia eden varsa boynum kıldan incedir. Olmadığını, çok bilindik olduğunu ya da remikslendiğini savunduğumuz hikayenin o andan itibaren kıvrılış şekli de adı geçen 2008 aksiyonlarının karton duruşlarına kapak olacak kadar sürükleyicidir bana göre. Wanted ikiyüzlü değil, tam tersine dürüst bir film. Elebaşı Bekmambetov hırsızlık, istismar, absürdlük, kurnazlık, hit avcılığı ne ile suçlanırsa suçlansın, akıcı, eğlenceli ve cesur bir aksiyon çekmiş. İyi bir "kötü film" çekmek de meziyet ister.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder